3. Hukuk Dairesi 2017/10485 E. , 2019/1231 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı tarafça temyizi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tarımsal sulama abonesi olduğunu elektrik sayacının arızalması üzerine davalıya başvurduğunu, davalının bilgisi dahilinde sayacın sökülerek yerine ... nolu sayacın takıldığını, eski sayaçla ilgili inceleme sonucunun kendisine bildirilmediğini, yeni sayaç takılmasına rağmen faturaların ödenmediğinden bahisle, elektriğin kesildiğini, gerçek borcunu bilmediğini ileri sürerek, davalı şirkete 13.514,10 TL"lik borcunun olup olmadığının tespitine, borcu var ise gerçek borç miktarının tespitine, karar verilmesini istemiştir.
Davalı; zamanaşımı definde bulunarak, 5.176,30 TL"lik faturanın ve 8.337,80 TL"lik faturanın yeni takılan sayaçtaki ilk ve son endekslerin karşılaştırılması neticesindeki belirlenen tüketime göre düzenlenen faturalar olduğunu, iddianın aksine değişen sayaç ve arızası ile ilgili olmadığını fakat davacının elektrik panosunun bakım ve onarımını yaptırmaması nedeni ile reaktif enerji bedeli ödemesi gerektiğini, bu yüzden 1. faturada 3.026,99 TL"nin ve 2. faturada 5.182,14 TL"nin reaktif tüketim bedelleri oluduğunu, yasal olarak alınması gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, talimat yoluyla alınan 04.12.2015 havale tarihli ek bilirkişi raporu doğrultusunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava konusu faturalardaki 3.026,99 TL ve 5.182,14 TL tutarlı reaktif bedellere ilişkin olduğu, EPDK nun konuya ilişkin kararları gereğince, davalı tarafın, davacıdan dava konusu reaktif bedelleri talep edemeyeceği bu nedenle dava konusu faturalar nedeni ile davacı tarafın davalıya 13.514,01 TL borçlu olmadığının, 3.827,32 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava; tarımsal sulama abonesi adına tanzim edilen dava konusu faturalardaki reaktif bedellere yönelik menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için birden fazla bilirkişi raporu alınmıştır.
6100 sayılı HMK"nun 266.maddesi hükmü uyarınca; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur.
Aynı yasanın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK"nun 281.maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise, bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilir.” şeklindeki düzenleme ile taraflara bilirkişi raporuna karşı itiraz hakkı tanınmıştır.Madde hükmü gereğince yargılama sırasında yanlardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi, itiraz eden taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturur. Taraflardan biri bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğer tarafın itirazı üzerine ya da mahkemece kendiliğinden yeni bir bilirkişi raporu alınır ve rapor sonucu, önceki rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, önceki rapor itirazda bulunmayan yönünden kesinleşeceğinden itiraz eden taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği, mahkemece itiraz edenin lehine olan bilirkişi raporuna göre karar verilir.
Somut uyuşmazlıkta; mahkeme tarafından dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, elektrik mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 17/04/2014 havale tarihli bilirkişi raporunun tümüyle davacı aleyhine görüş içermesi nedeniyle davacının rapora itiraz ettiği ve bu nedenle mahkemece farklı bir bilirkişiden yeniden rapor alındığı 25/06/2014 havale tarihli bilirkişi raporunda ise; davacının davalıya 7.345,52 TL ödemesi gerektiği yönünde görüş bildirildiği, bilirkişi raporunun taraflara ihtaratlı şekilde tebliğ edildiği, davalının süresinde davacının ise, tebliğ kendisine 08/07/2014 tarihinde yapılmış olmasına rağmen yasal iki haftalık kesin süresinden sonra 29/09/2014 tarihinde rapora itiraz ettiği, itiraz üzerine talimat yoluyla bilirkişi heyetinden yeniden rapor ve ek rapor alındığı ve ek rapor sonucuna göre mahkemece davacının davalıya 3.827,32 TL borçlu olduğu yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle davacının düzenlenen ikinci rapora itiraz edilmediği halde, menfi tespit istemi yönünden hesaplamanın daha düşük olduğu son bilirkişi raporuna göre karar verilmiştir.
Davacı, ikinci bilirkişi raporundaki hesaplamaya süresinde itiraz etmemiş olmakla, davalı yararına usulü müktesep hak doğmuştur. Davacı önceki alınan bilirkişi raporuna itiraz etmemiş ve davalının itirazı üzerine yapılan sonraki bilirkişi raporu davacı lehine ise de, önceki rapor davalı yararına kazanılmış hak oluşturmuştur.
Buna göre, davacı tarafça süresinde itiraza uğramayan 25.06.2014 tarihli bilirkişi raporu, itiraz eden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğundan mahkemece bu rapordaki miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde, davalının belirtilen rapora nazaran daha aleyhine olan 16.12.2014 havale tarihli ek bilirkişi heyet raporuna göre hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.