Esas No: 2017/8956
Karar No: 2020/1680
Karar Tarihi: 08.06.2020
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/8956 Esas 2020/1680 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli ... beldesi 39 ada 6 parsel sayılı 184 m² yüzölçümündeki taşınmaz, arsa niteliği ile davalı gerçek kişi adına tapuda kayıtlıdır.
Orman Yönetimi, çekişmeli taşınmazın yörede 1938 yılında 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastro sınırları içinde kaldığını, 1950 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile muhafaza ormanı statüsüne alındığını, 1744, 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. madde ve 2/B madde uygulamalarına konu olmadığını ileri sürerek davalı adına olan tapunun iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili, davalının elatmasının önlenmesi ve üzerinde bulunan yapıların yıkımı istemi ile dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı ... Yönetimi tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/12/2010 gün ve 2010/14882 E.- 15835 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: [Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, tüm dosya kapsamından, yörede henüz 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosunun yapılmadığı, Orman Yönetiminin kesinleşen orman kadastrosuna göre dava açtığı ve mahkemece yapılan keşifte, uzman orman bilirkişi kurulu tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak, 02 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılacağı, sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre inceleneceği, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınacağı” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı dokuzuncu bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak yaptığı uygulama sonucu, aplikasyon hattının memleket haritasındaki bulgularla desteklendiği, davaya konu taşınmaz ile aynı orman kadastro sınır hattı içinde bulunan 38 ada 7 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/581 E. sayılı (Dairemizin 2008/1800 Esas) ve yine 59 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 40 ada 11 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/583 E. sayılı (Dairemizin 2008/17581 Esas) ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/496 E. sayılı (Dairemizin 2008/13365 Esas) ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 6 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/362 sayılı (Dairemizin 2009/2683 Esas) sayılı dosyalarında düzenlenen karara dayanak alınan bilirkişi raporlarında memleket haritasındaki bulgularla desteklenerek yapılan uygulama sonucu oluşturulan orman kadastro sınır hattı ile temyize konu dosyada yapılan bilirkişi uygulaması sonucu oluşturulan hattın uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Orman Yönetimi, kesinleşen orman kadastrosuna dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece raporu hükme esas alınan bilirkişilerce, değinilen yöntemle araştırma yapılmış, çekişmeli taşınmazın memleket haritası ve hava fotoğrafına göre konumu yöntemince belirlenmiştir. Ancak, bu belgeler değil, orman kadastro haritasının uygulanması ile ortaya çıkan sonuç esas alınarak rapor sonucu düzenlenmiş, mahkeme tarafından da bu doğrultuda karar oluşturulmuştur. Oysa, daha evvelce açıklandığı üzere uyuşmazlığın çözümünde en doğru yol gösterici ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihi taşıyan hava fotoğrafı görüntüleridir. Bu nedenle; mahkemece, dosya yeniden aynı bilirkişilere verilerek kendilerinden evvelce yaptıkları araştırma ve uygulamaya göre taşınmazın hava fotoğrafına yansıyan görüntülerinin açıklattırılması, bu belgelerde taşınmazın koyu renkli orman alanında kaldığının belirlenmesi halinde, davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir. Bu şekilde orman olduğu belirlenen taşınmazın, 1958 yılında orman olduğu gözönünde bulundurulmadan arazi kadastro ekiplerince hata ile ikinci kere kadastrosunun yapılıp yeniden yolsuz olarak (T.M.Y.1025) tapuya tescil edildiği, ancak, 766 sayılı Kanunun 46/2 ve 3402 sayılı Kanununun 22/1. maddesi hükmüne göre ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, T.M.Y."nın 1026 (İsviçre M.K. 976) maddesi gereğince herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının malikine davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıçtan itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai), mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı, başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda Türk Medenî Kanununun 1023. (T.M.Y. 931, İsviçre M.Y. 974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı gözönünde bulundurularak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı ... Yönetimi vekili tarafından; orman bilirkişi raporlarına yaptıkları itirazların mahkemece kabul edilmediği, dava konusu taşınmazın bulunduğu aynı orman tahdit hattı üzerinde İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyalarında ve gene aynı OS noktaları üzerinde İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve tapuların iptaline karar verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen bir kısım dosyalardaki OS noktaları ile bilirkişilerce düzenlenen haritalardaki OS noktaları arasında farklılık bulunduğu, 27/12/2011 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın hava fotoğrafında çalılık, memleket haritasında yeşil ve çalılık olduğu ve 1945 yılında orman olmadığı sonucuna varıldığı, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarına göre çalılık olan yerlerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığı ve orman sayıldığı, taşınmazın orman tahdit sınırları içinde kaldığı, eksik ve hatalı inceleme sonucu oluşturulan bilirkişi raporlarına dayanılarak karar verildiği gerekçesi ile temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30/04/2013 gün ve 2012/13592 E. - 2013/4818 K. sayılı kararıyla ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Çekişmeli parselin ifrazen geldisi olan 59 sayılı asıl parselin tamamının 1939 yılında yapılıp kesinleşen ve 3116 sayılı Kanunun 13. maddesi gereğince tapuya tescil edilen Belgrat Devlet Ormanı kadastrosu içinde bulunduğu, 59 sayılı ana parselden imar uygulaması ile oluşan ve dava konusu parselle aynı konumda bulunan daha önce Dairede temyiz incelemesi yapılan Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/583 E. - 2006/362 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 40 ada 11, 20034/581 E. - 200/361 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 38 ada 7, 2003/578 E. - 2006/360 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 40 ada 9, 2005/74 E. - 2008/263 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 35 ada 1, 2003/873 E. - 2008/412 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 38 ada 4, 2003/814 E. - 2009/8 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 39 da 1, 2003/580 E. - 2009/7 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 39 da 2 ve 2007/428 E. - 2009279 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 38 ada 1 sayılı parseller ve Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2003/589 E. - 2008/408 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 38 ada 6, 2003/592 E. - 2009/410 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 40 ada 7, 2003/591 E. - 2008/409 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 39 ada 3 ve 2003/823 E. - 2008/411 K. sayılı dosyasında dava konusu olan 40 ada 2 sayılı parsellerin memleket haritası ile uyumlu bulunan aplikasyon hattı nazara alındığında, orman tahdit hattı içinde kaldığı ve orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle mahkemelerince 40 ada 11, 38 ada 7, 40 ada 9, 35 ada 1 (998,97 m²’lik kısmının), 40 ada 1, 38 ada 4, 38 ada 6, 40 ada 7, 39 ada 3, 40 ada 2, 39 ada 1, 39 ada 2 ve 38 ada 1 sayılı parsellerin orman niteliği ile tesciline karar verildiği ve verilen bu hükümlerin dairenin sırasıyla, 2008/17581 E. - 2009/3985 K., 2008/18007 E. - 2009/3986 K, 2008/17582 E. - 2009/3987 K., 2009/1828 E. - 4239 K., 2009/5281 E. - 8607 K., 2009/12440 E. - 14622 K., 2009/12442 E.-14624 K., 2010/8423 E. - 12306 K., 2009/5280 E. - 8608 K., 2009/5278 E.- 8609 K., 2009/5277 E. -8610 K. ve 2009/7723 E.-11398 K sayılı kararları ile onandığı, çekişmeli taşınmazın ifrazen geldisi olan 59 sayılı ana parselin tamamının orman tahdidi içinde kaldığı, 1958 yılında bu durum gözönünde bulundurulmadan arazi kadastro ekiplerince taşınmazın hata ile ikinci kere kadastrosunun yapılıp yeniden yolsuz olarak (T.M.K.1025) tapuya tescil edildiği, ancak, 766 sayılı Kanunun 46/2 ve 3402 sayılı Kanunun 22/1. maddesi hükmüne göre ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, T.M.K."nın 1026. (İsviçre M.K. 976) maddesi gereğince herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının malikine davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıçtan itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai), mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihden itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda Türk Medenî Kanununun 1023. (T.M.K. 931, İsviçre M.K. 974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı ve 40 ada 11, 38 ada 7, 40 ada 9, 35 ada 1 (998,97 m²’lik kısmının), 40 ada 1, 38 ada 4, 38 ada 6, 40 ada 7, 39 ada 3, 40 ada 2, 39 ada 1, 39 ada 2 ve 38 ada 1 sayılı parsellerin orman olarak tesciline ilişkin kararları onanan dosyalarda memleket haritasındaki görünümün aplikasyon ile uyumlu olduğu, parsellerin orman olarak tescili kararlarının onanması ile kesinleştiği ve bunun sonucunda da orman tahdit hattının da, dosyalardaki orman aplikasyon hattının doğru olduğu yönünde kesinleştiği anlaşıldığına göre, dava konusu taşınmaza yönelik Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen bilirkişi raporları sonuçunda davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman niteliği ile Maliye Hazinesi adına tapuya tesciline, davalının dava konusu taşınmaza bodrum artı üç katlı betonarme ev, bahçe ve müştemilat yapmak ve ağaç dikmek suretiyle vaki elatmasının önlenmesine, davalı tarafından dava konusu taşınmaz üzerinde yapılan bodrum artı üç katlı betonarme ev bahçe ve müştemilatlar ile yapıların yıkımına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13.10.2014 tarih, 2014/5545 E.- 8244 K. sayılı kararı ile onama/bozma kararı verilmiştir.
Hükmüne uyulan onama/bozma kararında: ""1) Tapu iptali ve tescil kararına yönelik temyiz itirazı yönünden: Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Elatmanın önlenmesi ve yıkım kararına yönelik temyiz itirazına gelince: Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malik hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Yine aynı hüküm uyarınca, haksız bir elatma varsa, anılan hüküm, malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi de tanımıştır. Somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı gerçek kişi
adına tapuda kayıtlıdır. Davalı gerçek kişi, dava tarihinden önce taşınmaz üzerinde tapu kaydına dayanarak tasarruf ettiğinden, davalının dava konusu taşınmaza haksız bir elatmasından söz edilemez. Bu itibarla, Orman Yönetiminin elatmanın önlenmesi ve üzerinde bulunan yapıların yıkımı istemine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup, elatmanın önlenmesi ve yıkıma ilişkin hükmün bu nedenle bozulması"" gereğine değilmiş, davacı ... Yönetiminin karar düzeltme talebi Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12/10/2015 tarih, 2015/8410 E. - 8949 K. sayılı kararı ile ret edilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde davacı tarafından davalı aleyhine açılan el atmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine, karar verilmiş hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde; 1938 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1976 yılında yapılan tahdidin aplikasyonu, 29/12/1989 tarihinde ilân edilen 3116 sayılı Kanuna göre tahdidi, 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu, aynı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulama çalışmaları yapılmış ormanlarda, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulama çalışmaları ile henüz sınırlandırması yapılmamış ormanların orman kadastro ve 2/B madde uygulama çalışmaları ile 1959 yılında ilân edilen arazi kadastro çalışmaları vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak mahkemece yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususlarında verilen karar usul ve kanuna aykırıdır şöyleki; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince Orman Yönetiminin açtığı dava nedeniyle davalı aleyhine harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi doğru değildir.
Yine davacı ... Yönetiminin açtığı davada reddine karar verilen el atmanın önlenmesi ve yıkım talebi yönünden davacı ... Yönetimi aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin hangi değer üzerinden ne şekilde belirlendiği anlaşılamamaktadır. Ayrıca karar tarihinden sonra, 28.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı Kanunun 33. maddesi ile Orman Genel Müdürlüğü, 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlardan, bu Kanunda belirtilen görevleri kapsamında düzenlenen kâğıtlar sebebiyle damga vergisinden ve tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaftır, hükmü gereğince Orman Yönetiminin açtığı dava nedeniyle aleyhine harçlara hükmedilemeyeceği de dikkate alınarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüne hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/06/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.