Esas No: 2022/5197
Karar No: 2022/6861
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5197 Esas 2022/6861 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/5197 E. , 2022/6861 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ve davalı vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 31.05.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat İpek Gülce Önal Karaca gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 11.08.2007-31.03.2016 tarihleri arasında davalı nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini, davacıya aylık ücretin dışında hiçbir koşul ileri sürülmeden 3 ayda bir vekâlet ücreti ödeneceğinin belirtildiğini, vekâlet ücretinin temel ücrete dâhil edildiğini, bu konuyla ilgili olarak düzenlenmiş yönetmelikler bulunduğunu,vekâlet ücretlerinin Banka nezdinde açılmış vekâlet ücretleri havuzunda toplandığını, toplanan tutarların 3 ayda bir hukuk baş müşaviri tarafından hazırlanan listeye göre ödendiğini, davalı Bankanın iç mevzuatına göre sözleşmeli avukat tarafından tahsil edilen tutarların %50’sinin avukatlara dağıtılması gerektiğini, ancak davalı Banka tarafından karşı taraf vekâlet ücretlerinin %25’inin vekâlet ücreti havuzuna aktarıldığını, kalan %25’inin ise gelir kaydedildiğinin öğrenildiğini, daha sonra hazırlanan listenin ilgili birime gönderildikten sonra ikinci bir kesintiye uğradığını, davalı Bankanın bu kesintileri gizlediğini, ... 23. İş Mahkemesinin 2015/358 ve 2015/361 esas sayılı dosyalarında davalı Bankanın hukuka aykırı kesintileri ikrar ettiğini, yapılan kesintinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yapılan birinci ve ikinci kesintilerin hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi olduğunu, davacının karşı taraf vekâlet ücreti ödemesine hak kazanmasının mümkün olmadığını, davacının talep ettiği karşı taraf vekâlet ücreti alacağının davalı Bankanın sözleşmeli avukatları tarafından takip edilen dosyalardan kaynaklandığını, davacının bu dosyalara vekâlet sunmadığını, davacının sözleşmeli avukatlarla yaptığı sözleşme gereği karşı taraf vekâlet ücretinin %50’sinin sözleşmeli avukata, %50’sinin Bankaya ait olduğunu, davacının bu ücretin kadrolu avukatlara ait olduğunu iddia ettiğini, bu ücretin tasarruf yetkisinin Bankada olduğunu, bu tutarın bir bölümünün avukatlara performans bonusu olarak dağıtılmasının ve dağıtılacak rakam ve oranlara Banka tarafından karar verilmesinin yönetim hakkının sonucu olduğunu, sözleşmeli avukatlar ile Banka arasında imzalanan sözleşmenin tarafının kadrolu avukatlar olmadığını, davacının talep ettiği karşı taraf vekâlet ücreti alacaklarının kadrolu avukatlara dağıtılmasının davacının iş sözleşmesinden kaynaklanmadığını, Bankanın işyeri uygulaması hâline gelmiş uygulamasından kaynaklandığını, davacının bu uygulamayı yıllardan beri bildiğini, davacının çalışmaya başlamadan evvel süregelmekte olan bir uygulama olduğunu, davacının talep ettiği karşı taraf vekâlet ücretinin ücret olmayıp ücretin eki niteliğinde olduğunu, kadrolu avukatların ücretinin Bankanın üst düzey yöneticilerinden fazla olması nedeniyle objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde kesintiye gidildiğini, alt düzeyde çalışan bir personelin üst düzey bir personelden daha fazla gelir elde etmesinin işyerinde huzursuzluk yarattığını, bu nedenle kesinti yapıldığını, çalışanların gelir durumlarını dengelemek amacıyla daha sonra ikinci bir kesinti yapıldığını, kesinti yapılmasına karşın davacının gelir oranının arttığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.07.2019 tarihli 2016/467 Esas, 2019/518 Karar sayılı ilâmı ile davalı tarafça 18.12.2006 tarihli duyuru sonrası avukatların ücretlerinden %25 kesinti yapılmaya başlandığı, bu durumun davacı işçiyi bağlamayacağı anlaşıldığından yapılan % 25 kesintinin hukuka uygun olmadığı, davalı Banka tarafından 30.10.2009 tarihinde %30 oranında ikinci bir kesinti yapılacağının duyurulduğu, ancak işyerinde ilgili kesintilere ilişkin herhangi bir iç hukuk düzenlemesi bulunmadığı, yapılan değişikliğin ücreti etkilemesi sebebi ile esaslı değişiklik olduğu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 22 nci maddesine göre davalı işçiden yazılı izin alınmadığı, davacı işçinin prim yönetmeliğini kabul etmediğine ilişkin beyanda bulunduğu ve işçinin ücretinden yapılan %30 oranında kesintinin de hukuka uygun olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin 10.12.2020 tarihli ve 2020/3279 Esas, 2020/475 Karar sayılı ilâmı ile İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde görülerek davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 27.04.2021 tarihli ve 2021/2380 Esas, 2021/8488 Karar sayılı ilâmı ile tarafların sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek, davacının, davalı işyerinde 11.08.2008 tarihinde çalışmaya başladığı, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 19.08.2016 tarihli işyeri kayıtlarına dair dilekçe eklerinde; hukuk müşavirliği vekâlet ücreti havuz hesabındaki (Banka geneli) toplam tutarlar, davacıya ait ödeme oranları, baş hukuk müşaviri tarafından davacıya ödenmesi gereken karşı taraf vekâlet ücreti miktarları ile davacıya ödenen miktarların gösterildiği, söz konusu belgeler ve davacının işe giriş tarihi birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafından karşı taraf vekâlet ücretlerinden yapılan %25’lik kesintiye ilişkin esaslı değişikliğin davacının işe giriş tarihinden önce yapıldığı, davacının çalışmaya başlamasından önce işverence son verilen işyeri uygulamasına göre dava konusu karşı taraf vekâlet ücretinden %25'lik kesinti yapıldığından bahisle alacak hesaplanmasının isabetli olmadığı, yine davacının dava konusu alacak bakımından davasını belirsiz alacak davası türünde açtığı, bu nedenle söz konusu alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği hâlde bir bölümüne dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile karar bozularak dosya kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak bozma sonrası alınan 09.11.2021 tarihli bilirkişi ek raporundaki hesaplamalara göre dava konusu alacak hüküm altına alınmış, bozma konusu olmayan diğer hususlarda ise bozma öncesinde olduğu gibi hüküm kurulmuştur
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi tarafından uyulan Yargıtay bozma ilâmının maddi hataya dayandığını, zira bozma ilâmında belirtilen 19.08.2016 tarihli bir belgenin dava dosyasında bulunmadığını, davalı tarafından 2009 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre havuzda toplanan vekâlet ücretinin tamamının dağıtılacağının kararlaştırıldığını, davacı işe girdiğinde yürürlükte olan ve yine işe giriş tarihinden 1,5 yıl sonra yayınlanan 26.10.2009 tarihli yönetmelikte kesintisiz ödeme yapılacağının belirtildiğini, bilinmeyen bir uygulamanın işyeri şartı kabul edilemeyeceğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde; bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, davacı lehine hesaplanan vekâlet ücretinin yıl bazında gelir vergisi tarifesine göre kesintiye tabi tutulduğunu, 2011 yılı için hesaplanan tutarın 2011 yılının vergi tarifesine göre, sonraki yıllar için hesaplanan tutarların ilgili yılın tarifesine göre kesintiye tabi tutulduğunu, ancak gelir vergisi kesintisinin gelirin doğduğu yılın tarifesine göre hesaplanması gerektiğini, davacının eline geçen ücrette bir azalma meydana gelmediğinden çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik olmadığını, bu nedenle %30’luk kesintilere de 4857 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin uygulanamayacağını, davacının yedi yıl boyunca yapılan kesintiye ses çıkarmamasının bu kesintileri zımnen kabul ettiği anlamına geldiğini beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu ücret alacağının hesabı ile alacaktan yapılan gelir vergisi kesintisi yöntemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun (193 sayılı Kanun) "Vergi tevkifatı" kenar başlıklı 94 üncü maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zırai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar."
2. 193 sayılı Kanun'un "Vergi tevkifatında uyulacak esaslar" kenar başlıklı 96 ncı maddesi şöyledir:
" 94 üncü madde kapsamına giren nakten veya hesaben yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.
Vergi tevkifatı, ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde bu vergi, bilfiil ödenen miktar ile ödemeyi yapanın yüklendigi verginin toplamı üzerinden hesaplanır."
3. 193 sayılı Kanun'un "Muhtasar beyanname: a) Verilme zamanı" kenar başlıklı 98 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Yıl sonlarında tahakkuk ettirilen mevduat faizlerinden kesilecek vergilerin bildirilmesi için bu süre bir ay uzatılır."
4. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (213 sayılı Kanun)19 uncu maddesi şöyledir:
“Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar. Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.”
5. 10.03.1991 tarihli ve 20810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 166 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin ilgili bölümü şöyledir :
"...
6. TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ İLE ESKİYE YÖNELİK OLARAK ÖDENEN ÜCRET FARKLARININ VERGİLENDİRİLMESİ :
Bilindiği gibi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde ücretin tanımı yapılmış, 94 üncü maddesinde ise yaptıkları ödemelerden vergi tevkifatı yapmak zorunda olan vergi sorumluları belirtilmiştir. Aynı Kanunun 98 inci maddesinde de, "94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20'nci günü akşamına kadar bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar .." denilmiştir. Kanunun 96 ncı maddesinde ise, vergi tevkifatının nakden veya hesaben yapılan ödemelere uygulanacağı, hesaben ödeme deyiminin de vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade edeceği belirtilmiştir.
Buna göre, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uzaması ve sözleşmenin sonraki takvim yılında imzalanması veya sözleşme aynı yılda imzalanmakla beraber sözleşmeden doğan farkların müteakip takvim yılında tahakkuk ettirilerek ödenmesi halinde, toplu sözleşmeden doğan farklar, tahakkuk ve ödemesinin yapıldığı yılın ücreti olarak kabul edilmek suretiyle vergilendirilecektir.
ÖRNEK :
25 işçi çalıştıran (A) Anonim Şirketi 1 Ekim 1990 tarihinde (B) Sendikası ile toplu sözleşme görüşmelerine başlamış ve sözleşme l0 Ocak 1991 tarihinde brüt % 50 artışla imzalanmıştır.
Şirket, toplu sözleşmeden doğan ücret farklarını 20 Ocak 1991 tarihinde tahakkuk ettirerek ödemiştir. 1990 yılının Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ait ücret farkı ödemesi tahakkuk ve ödemenin yapıldığı 1991 yılına ait ücret olarak vergilendirilecektir.
Eskiye dönük ücret farklarının vergilendirilmesi konusunda 1.3.1973 gün ve 109 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Tebliğ olunur."
3. Değerlendirme
1.Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 193 sayılı Kanun uyarınca gerçek usulde işçi ücreti vergilendirilirken ücretin safi tutarı, kaynakta kesintiye tabi tutulacak olup kesintiyi de işveren yapacaktır. Yapılacak vergi kesintisi 193 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinde belirlenen artan oranlı tarifeye göre belirlenecektir.
3. 213 sayılı Kanun uyarınca yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olan işverenler, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar. Yine işçilik alacaklarının mahkeme kararı ile hüküm altına alınıp icra baskısı olmadan işverence ödenmesi hâlinde işverenin sorumluluğu devam edecektir.
4. Somut olayda; bozma öncesi hükme esas alınan bilirkişi raporunda, her iki alacak kaleminin toplamı üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılarak dava konusu alacağın net tutarının hesaplanmış; ancak uyulmasına karar verilen bozma ilâmı uyarınca davacının yalnızca %30'luk kesintiyi alabileceği kabul edildiğinden İlk Derece Mahkemesince net alacak tutarının hesaplanması için ek bilirkişi raporu alınmıştır. Söz konusu 09.11.2021 tarihli ek bilirkişi raporunda; dava konusu alacağın 05.05.2011-29.04.2016 tarihleri arası dönem yönünden ve her bir hesap yılı için ilgili yılın gelir vergisi tarifesindeki parasal sınırlar ve oranlar gözetilerek alacağın net tutarı hesaplandığı görülmüştür.
5. İlk Derece Mahkemesince 09.11.2021 tarihli ek bilirkişi raporundaki hesaplamalara göre karar verilmiş ise de yukarıda açıklanan 213 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesindeki düzenlemeden anlaşılacağı üzere vergilendirme sürecinin başlaması, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesine bağlıdır. 166 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde de eskiye dönük ücret farklarının vergilendirilmesinde ücretin ilgili olduğu yılın değil tahakkuk ve ödemenin yapıldığı yıla ait ücret olarak vergilendirileceği belirtilmiştir. Davacının 05.05.2011-29.04.2016 tarihleri arası döneme dair dava konusu ücret alacağı yönünden vergiyi doğuran olayın 2016 takvim yılında gerçekleştiği gözetilerek tüm dönem yönünden hesaplanan alacaktan 2016 takvim yılına ilişkin gelir vergisi tarifesinde yazılı parasal sınırlar ve oranlar uygulanmak suretiyle gelir vergisi hesaplanması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
31.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.