Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4352
Karar No: 2020/1684

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/4352 Esas 2020/1684 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2019/4352 E.  ,  2020/1684 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi (Kapatılan Tuzla Kadastro Mahkemesi- Müstemir Yetkili)


    Taraflar arasındaki orman tahdidine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili; katılanlar Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili; ... vekili; ...; ......., ... vekili; ... vekili, M. Süheyl Vakfı evlatlarından katılan ..., ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili ... ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili, ... ve ... tarafından istenilmekle, duruşma istemi değerden ret edildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacılar ..., ... mirasçısı ..., 16/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile Kartal Asliye l. Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1986/65 sayılı dosyasında, Makbule Leman Birol"da 20/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile aynı mahkemenin 1986/83 sayılı dosyasında Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünü hasım göstererek açtıkları davalarda, Tepeören köyü 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını, bu parsel 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastro sınırları içine alınmışsa da, Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı dava sonucunda orman kadastrosunun iptal edildiğini, ancak 1986 yılında 2896 sayılı Kanun hükümlerine göre 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmaları sırasında orman sınırları içinde gösterildikten sonra kısmen 2/B madde uygulaması sonucu orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek, 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun yaptığı çalışmaların iptali ile davalı kurumların elatmasının önlenmesini istemişlerdir. Bu dava dosyaları mahkemenin 1986/65 sayılı dosyasında birleştirildikten sonra Adli Teşkilat kurulduğundan yetkisizlik nedeniyle Pendik Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilerek, asliye hukuk mahkemesinin 1990/1970 sayısına kaydedilmiştir.
    Diğer taraftan, Vakıflar İdaresi 1094 sayılı parseli içine alan 1948 yılı orman tahdidinin açtıkları dava sonucu Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217-311 sayılı kararı ile iptal edildiğini, 1094 sayılı parselin davacı ... ve arkadaşları adına kadastroca 1967 yılında oluşturulan tapu kaydının iptal için 29/04/1971 tarihinde açtıkları davanın halen Pendik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/1500 sayılı dosyasında devam ettiğini, bu nedenle, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon çalışmalarının iptalini istemişler; Ali Necdet Aksoy ve Tevfik Fikret Aksoy"da 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını ileri sürerek bu davaya katılmışlar; yargılama sırasında Pendik ilçesinde kadastro mahkemesi kurulması nedeniyle, dava dosyası görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine gönderilerek, mahkemenin 1991/9 sayısına kaydedilmiştir.
    Davacılar ... ve ..., 11/10/1989 tarihli dava dilekçesi ile Pendik Asliye Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1989/689 sayılı dosyasında açtıkları dava da, adlarına paylı olarak tapuda kayıtlı bulunan Tepeören köyü 1094 sayılı parselin 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılarak 12/04/1989 tarihinde ilâna çıkartılan aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasında orman sınırları içinde bırakılarak kısmen 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılma işleminin iptali ile taşınmazın özel orman olarak sınırlandırılıp adlarına tescilini istemişler; Pendik ilçesinde kadastro mahkemesi kurulması nedeniyle, dava dosyası görevsizlikle kadastro mahkemesine gönderilerek, mahkemenin 1990/9 sayısına kaydedilmiştir.
    Pendik Kadastro Mahkemesinin yukarıda belirtilen 1991/9 ve 1990/9 sayılı dava dosyaları fiilî ve hukukî bağlantı nedeni ile 1990/9 sayılı dava dosyasında birleştirilmesinden sonra, Emin oğlu Hasan mirasçıları, Hasan Karaca ve arkadaşları K.sani 1291 tarih 1 ilâ 25 numaralı tapu kayıtlarına dayanarak, ... 1094 sayılı parseldeki Mehmet Mithat oğlu ...’in 500/7680 payını, ... da ...’in 4460/7680 payını satın aldıklarını ileri sürerek davaya katılmış; Pendik Kadastro Mahkemesi 25/09/1996 gün ve 1990/9-15 sayı ile “davanın kabulüne ve 1094 sayılı parselin Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1959/217-1960/311 sayılı kararı ile özel orman olduğu kabul edilerek, Devlet Ormanı olarak sınırlandırma işleminin iptal edildiğini, bu nedenle, 1986 ve 1989 yıllarında 1094 sayılı parseli Devlet Ormanı sınırları içine alan ve daha sonrada 2/B madde uygulaması ile kısmen orman rejimi dışına çıkaran 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine” dair verdiği karar, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 01/07/1997 gün ve 1997/6670-7089 sayılı kararı ile “...Temyize konu davanın 1094 sayılı parselin orman sınırları içine alınması isteminin iptaline ilişkin olduğu, bölgede ilk kez 1948 yılında yapılan orman tahdidi ile 2082,2 hektarlık bir alanın Karaağıl Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 13/09/1948 tarihli dava dilekçesi ile Vakıflara ait 11 adet tapunun kapsadığı 1230 hektar arazinin orman sınırları dışına çıkarılması için açtığı dava sonucu, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217-1960/311 sayılı kararı ile Vakıflar’ın 11 adet tapusu yüzölçümü kapsamında kalan bölümler yönünden 1948 yılı tahdidinin iptal edildiği, yörede 1966 -1967 yıllarında yapılan genel arazi kadastro çalışmalarında anılan mahkeme ilâmı ile özel orman olduğu kabul edilerek, Karaağıl Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılan yerlerin 1092, 1093, 1094 numaralı parsellerin tamamı olduğunun kabulünün doğru olmadığı, çünkü bu üç parselin toplam yüzölçümünün 1900 hektar 11.100 m2 olduğu, Vakıflar İdaresi ... Bey Vakfından gelme 11 adet tapuya dayanarak 1230 hektar arazinin özel orman olduğu iddiası ile dava açtığı ve Mahkemenin 1959/217-311 sayılı kararı ile 2.082.2 hektar yüzölçümlü Karaağıl Devlet Ormanının tümünün tahdidi iptal edilmeyip, sadece Vakıflara ait 11 adet tapu kaydı kapsamının özel orman olduğu kabul edilerek, Vakıfların tapu kapsamındaki yer için tahdidin iptal edildiği 1680 hektar yüzölçümünde olan çekişmeli 1094 sayılı parselin tamamının bu dava sonucu tapulu özel orman olduğu kabul edilerek, Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarıldığının kabul edilemeyeceği, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/380 (1990/1500) sayılı dosyasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile 1094 sayılı parselin tapu malikleri ... ve arkadaşları arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının bu dava ile doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı, bu nedenle, mahkemece yeniden yapılacak keşifte, 1948 yılında yapılan orman tahdidinde Karaağıl Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan 2.082.2 hektarlık sahanın belirlenmesi ve bu saha içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün 11 adet tapusu içinde kalması nedeniyle Özel Orman olduğu kabul edilerek Devlet ormanı sınırları dışına çıkarılan kesimin, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin10/06/1960 gün ve 1959/217 E. - 1960/311 K.
    sayılı dosyasında infaza uygun bir harita varsa bu harita, aksi halde Vakıflar’ın

    - 3 -
    2019/4352 - 2020/1684

    dayandıkları tapu kayıtları ve anılan mahkeme ilâmı ve 1092, 1093, 1094 sayılı parsellere ait kadastro paftası yerine uygulanarak kapsamları saptanıp, haritalar birbirleri ile çakıştırılarak düzenlenecek krokide gösterilmesi, çekişmeli 1094 sayılı parselin gerek 1948 tahdidi, gerekse asliye hukuk mahkemesinin 1959/217-311 sayılı iptal kararındaki konumunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra 08/06/2000 gün ve 1998/14-1 sayılı karar ile; “Davacılar ve müdahillerin davalarının kısmen kabulüne, dava konusu 1094 sayılı parselin, teknik bilirkişi Ziya Çoban’ın 23.09.1998 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği şekilde sarı ile boyalı olarak gösterilen Vakıflar İdaresine ait K. Evvel 1927 tarih ve 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan 333.8857 hektar (3.338.857 m2) yüzölçümlü alan hakkındaki 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarının kararlarının iptallerine ve vaki elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş; Orman Yönetimi, Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, ..., ... ve Şadiye Aksoy, ..., Mehmet Nazıf Günal, Eminoğlu Hasan mirasçıları olan Hasan Karaca ve ark., Şaziment Mengi mirasçıları tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15/05/2001 gün ve 2001/1041 – 3917 sayılı kararı ile [...“A- a) İncelenen dosya kapsamına, toplanan kanıtlara göre davacı ... Mitat Özdeş ve arkadaşları ile diğer müdahil gerçek kişiler yönünden, 1094 parsele ilişkin 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığından, davacı ve müdahil gerçek kişilerin tümünün temyiz itirazlarının reddine,
    b) Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217 E. - 1960/311 K. sayılı ilâmıyla 1948 yılında yapılan orman tahdidinin sadece Vakıflara ait 11 adet tapu miktarı yönünden özel orman olduğu kabul edilerek iptal edildiği, mahkeme kararının dayanağı bir kroki bulunmadığı, mahkemece de bozma kararı uyarınca işlem yapılıp, hüküm kurulduğuna göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kayıt miktar fazlası yönünden yapmış olduğu temyiz itirazlarının da reddine,
    B- Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; davacı Vakıflar İdaresinin dayandığı K.Evvel 1927 tarih 36 ilâ 46 numaralı 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümünün 5.176.201 m2 olduğu, Vakıflar İdaresinin daha önce açtığı dava sonucu Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 E. - 1960/311 K. sayılı ilâmında Vakıflara ait 11 adet tapu kaydının yüzölçümü esas alınarak ve bu tapu kayıtlarının kapsadığı alan özel orman kabul edilerek Devlet Ormanı sınırı dışına çıkarılıp, Yönetimin elatmasının önlenmesine karar verilmişse de, kesin hükmün dayanağı bir harita bulunamadığından, 5653 ve 5658 sayılı Kanunlar ve kesin hüküm gereğince 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümü kadar yerin, özel orman niteliği ile Vakıflar İdaresine verilmesi ve tapu kayıt fazlası yönünden 1948 yılı orman kadastrosunun kesinleştiğinin ve dolayısıyla tapu kayıt fazlasının Devlet Ormanı olduğunun kabul edilmesi, bilirkişi raporuna göre, kadastro sırasında vakıflara ait tapu, kayıtları hamur halinde çekişmeli 1094 numaralı parsel ile birlikte dava dışı 1092-1093 numaralı parsellere de uygulandığı ve bunlardan 100 hektar 9000 m2 yüzölçümlü 1092 sayılı parsel ile 118 hektar yüzölçümlü 1093 sayılı parselin (bu iki parselin toplam yüzölçümü 218.9000 Hektardır) Vakıflar Genel Müdürlüğü adına yapılan tesbitlerinin kesinleştiği, bu durumda 1094 sayılı parselin 3.338.857 m2 bölümünde kesin hükmün kapsamı olduğunun kabul edilmesi halinde, özel orman olduğu kabul edilerek, vakıflar idaresi lehine Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılan alanların toplamının 552.7857 hektara (5.527.857 m2’ye) ulaşacağı, halbuki, Vakıflar İdaresinin 11 adet tapu kaydının yüzölçümü toplamının 517.6201 hektar (5.176.201 m2) olduğu, bu durumda; Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen Devlet Ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü gerektiği, Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim yönünden de davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının da reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek hüküm ikinci kez bozulmuştur.

    - 4 -
    2019/4352 - 2020/1684
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, ... Efendi Vakfı evlatları ... ve arkadaşları Vakıflar İdaresi yanında davaya katılmış ve 03/05/2005 gün ve 2003/2-1 sayı ile “Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının kısmen kabulüne, 1094 sayılı parselin teknik bilirkişi Ziya Çoban’ın 24/02/2005 tarihli rapor ve krokisinde Vakıflar İdaresine ait K.evvel 1927 tarih 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45 ve 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan ve sarı boyanıp (A) ile gösterilen 2.420.171 m2 ve (C) ile gösterilen 567.016 m2 olmak üzere toplam 2.987.197 m2 bölümün Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün 1959/217-311 sayılı kesin hükmünün kapsamında olması nedeniyle, bu bölümlerle ilgili 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptallerine ve davalıların bu bölüme elatmasının önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
    Bozma kararından sonra bildirilen ve toplanan delillere göre dava konusu 1094 sayılı parselin geriye kalan 13.834.903 m2’lik bölümü 1948 yılında kesinleşen Devlet Ormanı sınırları içinde ise de, 1951 yılında maki tefrik komisyonu tarafından makiye ayrıldığı anlaşılmakla, bu bölümle ilgili 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine” ilişkin verilen karar, Hazine, Orman Yönetimi, Vakıflar İdaresi, ... Efendi Vakıf evlatlarından; ... ve arkadaşları, ..., Mehmet Akyurt Yıldızalp, Timuçin Arkonaç ve arkadaşları, Emin oğlu Hasan mirasçılarından ... ve arkadaşları, ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmekle Dairenin 22.11.2007 gün 2007/3836-14967 sayılı kararı ile “...1948 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda (tahdidinde) orman sınırları içinde bulunan ve 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca yapılan aplikasyon çalışmalarında da yine orman sınırları içinde bırakılan dava konusu taşınmazda, bu komisyonlarca yapılan 2/B madde uygulamalarının bilimsel gerçekliği, hukuki dayanağı ve gerekçesinin bulunmadığı ve 6831 sayılı Kanunun 2/4. maddesinde “yanan orman sahalarında orman rejimi dışına çıkarma işleminin hiçbir şekilde yapılamayacağı” hükmü ile Maliye Bakanlığının yaptığı tahsis gözönünde bulundurularak, dava konusu 1094 sayılı parselde 1984 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan 2/B madde uygulamalarının tümünün iptali ile 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulüne ve bu bölümlerin 1948 tahdidinde olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesinin usûl ve kanuna aykırı olduğundan Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ... Efendi Vakıf evlatları ile Emin oğlu Hasan mirasçıları Hasan Karaca ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının reddine, Orman Genel Müdürlüğü, Orman Bakanlığı ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüne ve mahkemece "24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü, 1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanın 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süheyl Efendi Vakfı evlatları ile diğer davacılar ..., Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmesi...” gereğine değinilerek bozulmuş, Daire kararına karşı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, Mehmet Süheyl Efendi Vakfı evlatları vekili, Ahmet Rifat Özdeş mirasçısı ... vekili, ... vekili, ... vekili, Nuri Örs mirasçıları olan ... ve arkadaşları vekili, Zeynep Sibel Aksoy vekilinin karar düzeltme talebi 13.06.2008 gün 2008/6909-8806 sayılı karar ile reddedilmiştir.
    Bozma kararı sonrasında yeniden yargılama sırasında ... ve ... vekili tarafından Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/181 E. - 2002/30 K. ve 2005/602 E. - 2006/148 K. sayılı ilâmlar ile Rahmi Gökdemir, Rıfat Gökdemir, Osman Gökdemir ve Neşe Sütşurup"un hisselerinin tamamının müvekkilleri adına tesciline karar verildiğinden davaya katılma talebi, mahkeme kararlarının infazının bu davada verilecek hükümden sonra olabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü, 1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süheyl Efendi Vakfı evlatları ile diğer davacılar ..., Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili, katılan ... vekili, davacı ..., katılan ..., davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, davacı ... (Aksoy), ... ve Benal Pekelli (Aslaner) vekili, ... ve Arayıcılar vekili, ... Efendi Vakfı Evlatları ve arkadaşları vekili Av. ... ile F. Gönül Akgerman tarafından temyiz edilmiştir. Dairenin 24.12.2013 gün 2013/2723-12220 sayılı kararı ile “...Dava, 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda, 2082.2 hektar yüzölçümü ile Karaağıl Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan ve kesinleşen taşınmazda, 1985 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının yaptığı aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının iptaline ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Tepeören köyünde 3 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1948 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1 numaralı poligonda “Karaağıl Devlet Ormanı” 20.822.000 m², 2 numaralı poligonda “Beştepeler Devlet Ormanı” 42.000 m², 3 numaralı poligonda “Kiremitli Devlet Ormanı” 53.000 m², 4 numaralı poligonda 1.370.000 m² olmak üzere toplam 2105 hektar 4000 m² yüzölçümündeki 4 adet poligonun Devlet Ormanı olarak sınırlandırılmasına ilişkin orman kadastrosu vardır. Daha sonra 1984 yılında yapılarak 21/11/1985 tarihinde ilân edilen, ancak eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen aplikasyon ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması ve yine, 1988 yılında yapılarak 12/04/1989 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasının bulunmaktadır. 1) Davacı Hazine vekili, davacı ..., davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, ..., ..., ... ve ...Av. ..., Zeynep Sibel Aksoy vekili Av. ..., Nuri Örs mirasçıları vekili Av. Vecdi Alkım, M. Süheyl Vakfı bir kısım evlatları vekili Av. ... ile katılan ..."ın temyiz itirazlarının incelenmesi sonucu; dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2) Davacı ... vekili Av. Mahmut Savaş, katılan ... vekili Av. ..., katılanlar ... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) vekili Av. ..."nın temyiz itirazları sonucu; incelenen dosya kapsamına ve bozma kararı uyarınca işlem yapılarak karar verilmiş olmasına rağmen, hüküm tarihinden sonra verilen sırasıyla 11.06.2013, 13.06.2013 ve 10.06.2013 tarihli dilekçeler ile davadan feragat ettikleri, feragatin, davayı sona erdiren, kesin hükmün sonuçlarını doğuran, tek taraflı bir irade beyanı olduğu ve yargılamanın her aşamasında hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceğinden, davalarından feragat eden taraflar yönünden karar verilmesi için hükmün bozulması" gereğine değinilerek hüküm dördüncü kez bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda "24 ve 59 numaralı Orman Kadastrosu Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü 1094 parsel içinde kalan Karağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına, davacılar Vakıflar


    - 6 -
    2019/4352 - 2020/1684

    Genel Müdürlüğünün, diğer tüm davacılar ile onların haleflerinin ve müdahil olan tüm davacıların (feragat edenler dışında) davalarının reddine, davacılar ..., ...,... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) 11.06.2013, 13.06.2013 ve 03.06.2013 tarihli dilekçeler ile davadan feragat ettikleri, davalarının feragatten reddine” karar verilmiş karar davalı Hazine vekili; katılan Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili; müdahil ... vekili; ...; Münevver Giray (Konukman), ..., ... vekili; ... vekili, M. Süheyl Vakfı evlatlarından katılan ..., katılanlar ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili ... Aksoy ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili, ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
    I- Temyiz eden müdahiller ..., ...Konukman, ..., ... ve ...’in temyiz itirazları yönünden; ...’a gerekçeli kararın ve temyiz dileklerinin 04.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği, ... tarafından hükmün 15 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 09/11/2018 tarihinde temyiz edildiği; ...Konukman ve arkadaşları vekiline gerekçeli kararın 26.12.2016 tarihinde, temyiz dilekçelerinin 12.05.2017 tarihinde tebliğ edildiği, katılma yoluyla temyizin 6100 sayılı HMK’nın geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 433/2. maddesinde düzenlenen 10 günlük süresi geçtikten sonra 24.05.2017 tarihinde yapıldığı; yine müdahil ...’e gerekçeli kararın 23.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin 11.05.2017 tarihinde tebliğ edildiği, ... tarafından kararın 23.05.2017 tarihinde 10 günlük süre geçtikten sonra temyiz edildiği anlaşılmakla ..., ...Konukman, ..., ... ve ...’in temyiz dilekçelerinin süreden reddine karar vermek gerekmiştir.
    II- Katılan Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin ve M. Süheyl Vakfı evlatlarından Vakıf yanında katılan ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucu; Dosya kapsamına ve “Vakıflar İdaresinin ... Bey Vakfından gelme 11 adet tapu kaydının yüzölçümü toplamının 517.6201 hektar (5.176.201 m2) olduğu, bu durumda; Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen Devlet Ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü gerektiği Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim (1094 parsel) yönünden de davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının da reddine” karar verilmesi gerektiği yönündeki Daire bozması doğrultusunda işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    III- Taraflardan davalı Hazine vekili, katılanlar ... vekili, ... vekili, ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili, ... Aksoy ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili ve ...’in temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
    Temyiz incelemesine konu dava bozma kararlarımızda Dairece müteaddit defa dile getirildiği üzere “1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda, 2082.2 hektar yüzölçümü ile Karaağıl Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan ve kesinleşen taşınmazda, 1985 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının yaptığı aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının iptaline ilişkindir." Yine dava konusu taşınmaza dair verilen mahkeme kararları Dairece dört kez bozulmuş ve bütün bozmalarımızda “Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Tepeören köyünde 3 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1948 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 1 numaralı poligonda “Karaağıl Devlet Ormanı” 20.822.000 m², 2 numaralı poligonda “Beştepeler Devlet Ormanı” 42.000 m², 3 numaralı poligonda “Kiremitli Devlet Ormanı” 53.000 m², 4 numaralı poligonda 1.370.000 m² olmak üzere toplam 2105 hektar 4000 m² yüzölçümündeki 4 adet poligonun Devlet Ormanı olarak

    - 7 -
    2019/4352 - 2020/1684

    sınırlandırılmasına ilişkin orman kadastrosunun olduğu daha sonra 1984 yılında yapılarak 21/11/1985 tarihinde ilân edilen, ancak eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen aplikasyon ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması ve yine, 1988 yılında yapılarak 12/04/1989 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasının bulunduğu” vurgulanmıştır.
    Uzun bir yargılama safahatı geçiren dosyada dava ve temyize konu 1094 parsel numaralı taşınmaz üzerinde yapılan ve Daire kararları ile de varlığı belirtilen dava ve işlemlerin kronolojik bir sıralaması yapıldığında;
    1- Bölgede ilk kez 1948 yılında yapılan orman tahdidi ile 2082,2 hektarlık bir alanın Karaağıl Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı,
    2- Gebze İlçesinde 1952 yılında 5653 sayılı Kanuna göre yapılan çalışma sonucu maki tefrik haritası ve tutanağı düzenlendiği, davalı taşınmazın bu haritada XXIV nolu maki tefrik poligonu olarak işaretlenen alan içinde kaldığı, 22/07/1952 tarihli maki tefrik tutanağında “… toplam 22.2620 hektar yüzölçümündeki XXIV nolu poligonun içinde köylülere ait ziraat arazileri bulunmakla birlikte, bağ, bahçe olarak veya hayvancılıkta kullanılabilecek makilik alanlar bulunduğu...”şeklinde bir ifade kullanılarak poligonun içindeki ormanlık alanların makiye tefrik edildiği,
    3- Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.1960 gün ve 1959/217-1960/311 sayılı kesinleşen kararı ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 11 parça taşınmazın özel orman olduğu kabul edilerek bu taşınmazların bulunduğu yerde orman tahdidinin iptal edildiği, (kesinleşen bu kararın dayanağı herhangi bir kroki yada haritanın bulunmadığı, yargılama sırasında mahkeme tarafından dava konusu yerle ilgili hiçbir kroki düzenlettirilmediği, 12/08/1949 ve 12/04/1952 tarihlerinde yapılan ve Vakıflara ait tapu kayıtlarının sınırlarını dahi bilmediklerini söyleyen yerel bilirkişiler huzuru ile yapılan keşifler ve orman mühendisi Cemal Tüzün’ün “Vakıflar İdaresine ait 11 adet tapu kaydının arz üzerinde nereye ait olduğunun tesbit edilemediği, tapu kayıtlarının arz üzerinde hakiki mevkilerinin tesbitini mütaakip sahiplerine iadesi” şeklindeki 12/04/1952 tarihli keşif tutanağına yazılan mütalaası esas alınıp hükme dayanak yapılarak 5658 sayılı Kanun hükmüne göre Vakıflara ait özel ormanın, iadesine karar verildiği ve kesinleştiği)
    4- 1966 tarihinde 766 sayılı Tapulama Kanuna göre yapılan genel arazi kadastrosu sonucu 1092 ve 1093 sayılı parseller K.Evvel 1927 tarih 36 ila 46 numaralı tapu kayıtlarına istinaden Hazinedar Sadri Ali ... Bey Vakfı adına çalılık ve mer’a olarak, 1094 parselin ise Eylül 1288 tarihli tapularda Emin Ağa oğlu Hacı Hüseyin ağa adına kayıtlı iken ölümü ile intikal ve değişik zamanlardaki pay satışları ile tapuda birçok işlem gördükten sonra Eylül 1288 tarih 43 ila 48 numaralı tapu kayıtlarının gittisi olan Ekim 1952 tarih 61 ila 66 numaralı toplam 3.427.870 m2 yüzölçümündeki tapu kayıtları dava konusu 16.822.100 m2 yüzölçümlü 1094 sayılı parsele uygulanarak Ahmet Rıfat Özdaş ve arkadaşları adına paylı olarak “çalılık, koru ve müştemilat” olarak tespit ve tescil edildiği,
    5- Vakıflar Genel Müdürlüğünce 29/04/1971 tarihinde Kartal Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1971/380 (halen Tuzla Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1998/441) sayılı dosyasında ... ve arkadaşları aleyhine dava açılmış 1094 parselin Vakfa ait tapu kaydı kapsamında kaldığı iddia edilerek tapu kaydının iptali ile Vakıflar adına tescil istenilmiş, açılan davaya Orman Yönetimi “taşınmazın orman olduğu iddiası” ile Hazine ise
    “1094 sayılı parselde kişilerin tapu kayıtlarının miktarı dışında kalan yerin zilyetlikle kazanılmayacağı ve tapu kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili gerektiği” iddiası ile katılmış olup bu dava halen derdest ve işbu temyiz incelemesine konu aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davasının sonucunu beklemektedir.
    6- Çekişmeli 1094 sayılı parselde aplikasyon işleminin tamamlanmasından sonra, 1984 tarihinde yapılıp 21.11.1985 tarihinde ilan edilen 24 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanununun 2/B madde uygulaması ile aplikasyon tutanakları ile Karaağıl Devlet Ormanı sınırları içerisinde bırakılan 1094 sayılı parselin 45.7300 Hektar yüzölçümlü III numaralı ve 2.300 hektar yüzölçümlü IV numaralı 2/B madde
    - 8 -
    2019/4352 - 2020/1684

    poligonlarının 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirdiği gerekçesi ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı,
    7- Davacılar ..., ... mirasçısı ..., 16/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile Kartal Asliye l. Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1986/65 sayılı dosyasında, Makbule Leman Birol da 20/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile aynı mahkemenin 1986/83 sayılı dosyasında Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünü hasım göstererek açtıkları davalarda, Tepeören köyü 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını bu parsel 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastro sınırları içine alınmışsa da, Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı dava sonucunda orman kadastrosunun iptal edildiğini, ancak 1986 yılında 2896 sayılı Kanun hükümlerine göre 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmaları sırasında orman sınırları içerisinde gösterildikten sonra kısmen 2/B madde uygulaması sonucu orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek, 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun yaptığı çalışmaların iptali ile davalı kurumların elatmasının önlenmesini istemişlerdir. Bu dava dosyaları mahkemenin 1986/65 sayılı dosyasında birleştirildikten sonra Adli Teşkilat kurulduğundan yetkisizlik nedeniyle Pendik Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilerek, asliye hukuk mahkemesinin 1990/1970 sayısına kaydedilmiştir.
    8- 1985 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 2/B uygulamalarına itiraza ilişkin kişilerin davası devam ederken bu defa Karaağıl Devlet Ormanında 1988 yılında 59 nolu komisyon tarafından aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasının ikinci defa yapıldığı ve Karaağıl Devlet Ormanı sınırları içerisinde bulunan 1094 sayılı parselin 794.2500 hektarlık bölümü de VI numaralı 2/B madde poligonu olarak 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
    Vakıflar Genel Müdürlüğü kronolojik sıralamada 3 nolu bentte belirtilen dava ile tapu kaydına dayanarak 1948 tarihli tahdide itiraz etmiş Vakıflara ait 11 parça taşınmaz yönünden tahdidin iptaline bu taşınmazların tahdit dışına çıkarılmasına karar verilmiştir. Kronolojik sıralamada 7 nolu bentte belirtilen ve temyiz incelemesine konu olan işbu dava ile tapu maliki kişiler, Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı dava sonucunda orman kadastrosunun iptal edildiğini ileri sürerek 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda, 2082.2 hektar yüzölçümü ile Karaağıl Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan ve kesinleşen 1094 parselde, 1985 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının yaptığı aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının iptalini istemektedirler. 1948 tarihinde kesinleşen tahdidin sonraki tarihte yapılan aplikasyonu tapu maliki gerçek kişilere ve müdahillere tahdide itiraz hakkı vermeyecek olup gerçek kişiler süresinde orman tahdidine itiraz etmediklerinden onlar yönünden 1948 yılında yapılan tahdit kesinleşmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanununun 26/D maddesi Kadastro Mahkemesinin zaman bakımından görev ve yetkilerini düzenlerken D fıkrası ile “Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların" çözümünün Kadastro Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğunu belirtmektedir. Temyiz incelemesine konu aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davası Kadastro Mahkemesinde görülmekte ise de 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca resen araştırma ve hakimin resen toplanmasına karar vereceği deliller ile gerçek hak sahibinin aranması ilkesinin uygulanacağı bir dava değildir. Kadastro Kanununda hüküm bulunmayan hallerde Genel Usul kuralları ve yargılamaya hakim olan ilkelerden HMK"nın 24. maddesi (HUMK 74. md) yargılamaya taraf iradesinin hakim olması “tasarruf ilkesi”, HMK 25. maddesi taraflarca hazırlama ilkesi, HMK"nın 26. maddesi hakimin “talep sonucu ile bağlı olması ilkesinin” yargılamada uygulanması zorunludur. Yargılamaya hakim olan ilkelerin uygulanabilmesi ve uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davanın taraflarının kimler olduğunu tam olarak belirlemek gerekmektedir. Zira Dairemiz bozmalarında davanın taraflarının kimler olduğu ile tarafların sıfatları, hangi tarafın hangi iddiayı ileri sürdüğü hususunda netlik olmayıp kafa karışıklığı olduğu anlaşılmaktadır. 22.11.2007 tarih 2007/3836-14967 sayılı bozmamızda:
    “DAVACILAR: ... VE ARK.
    DAVALILAR : ORMAN YÖNETİMİ - ORMAN BAKANLIĞI
    KATILANLAR: VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ - ..." olarak gösterilmiş olup Hazine taraf olarak yer almamaktadır.
    24.12.2013 tarih 2013/2723-12220 sayılı bozmamızda ise:
    DAVACILAR : Hazine - Vakıflar Bölge Müdürlüğü - ... ve Ark.
    KATILANLAR: ... ve Ark. - ... - ...
    DAVALILAR : Orman Yönetimi - Temuçin Arkonaç ve Ark.” şeklinde davanın tarafları belirtilmiştir. Hazine davacı, Orman Yönetimi ise davalı olarak gösterilmiştir.
    2007/3836-14967 sayılı bozmamızın 18. sahifesinin 2. paragrafında ise “ 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 1984 yılında yapılan aplikasyon ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamasında Karaağıl Devlet Ormanı sınırları içerisine bırakılan 1094 sayılı parselin bir bölümünün III ve IV, 2/B madde poligon numarası verilerek ve yine 1988 yılında 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasında yine 1094 sayılı parselin bir bölümüne VI, 2/B madde poligon numarası verilerek 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle orman sınırları dışına çıkarıldığı, ancak bu işlemlerin yapılmasından çok önce 29/04/1971 tarihinde açılan ve halen Tuzla Asliye (1) Hukuk Mahkemesinde devam etmekte olan 1998/441 sayılı dava ve yine altı aylık itiraz süresi içinde 16/11/1986 ve 20/01/1986 tarihinde açılan davaya Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün 3402 Sayılı yasanın 26/D maddesine göre katıldığı” ifade edilerek Orman Yönetimi ve Hazinenin asli müdahil olduğuna vurgu yapılmaktadır. Ancak temyiz incelemesine konu dosya kapsamında Hazine ya da davalı taraf olan Orman Genel Müdürlüğünün müdahale taleplerine rastlanılmadığı gibi kronolojik sıralamanın 5 numaralı bendinde belirtilen Tuzla Asliye (1) Hukuk Mahkemesinde devam etmekte olan 1998/441 sayılı davaya Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün katılması da aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davasını kişiler aleyhine 2/B uygulamasının iptali ile bu bölümün orman içine alınmasını sağlayacak şekilde 2/B uygulamasına itiraza dönüştürmeyecektir.
    Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava çekişmeli 1094 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetine ilişkin olup bu dava arazi kadastrosu sonucu kişiler adına tespit ve tescil edilen taşınmaza 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre içinde 29.04.1971 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce açılan davaya Orman İdaresi taşınmazın orman olduğu iddiasıyla Hazine ise kişiler adına olan tapu kayıtlarının miktar fazlasının Hazine ye ait olduğu iddiasıyla katılmış, yargılama devam ederken de 1985 ve 1988 tarihlerinde aplikasyon ve 2/B madde uygulaması yapılmış, kişiler de Orman Kadastro Komisyonlarının bu işlemlerine karşı süresi içinde kadastro mahkemesine temyiz incelemesine konu olan davayı açmışlardır. Tapu maliki kişiler ve onlardan pay satın alanların Kadastro Mahkemesindeki davaları ve müdahale talepleri olmasaydı 1948 tarihli tahdidin aplikasyonu ve 2/B madde uygulamaları ile kişiler adına kayıtlı tapular üzerine konulan 2/B ve orman şerhleri kesinleşecek, daha sonra genel mahkemede devam eden tapu iptali ve tescil davasında tamamı orman tahdidi içinde kalan ve bir bölümü 2/B ye ayrılan taşınmazın tamamı hakkında tescil hükmü kurulmak suretiyle bir karar verilmesi yoluna gidilebilecekti. Yargılama esnasında devlet ile vatandaşını barıştırmayı hedefleyen 6292 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle bu yasa hükümlerinin de mülkiyet açısından mahkemece değerlendirilmesi sözkonusu olabilecekti. Orman Yönetimi ya da Hazinenin tapu iptali ve tescil davasına müdahalesi ile kadastro mahkemesindeki dava 2/B"ye ayrılan alanın orman niteliğini yitirip yitirmediğinin yani 2/B"ye çıkarma işleminin uygun olup olmadığının tartışıldığı, 2/B madde uygulamasına itiraza dönüşmemiş, aksine yargılama sürerken idarece 1094 parsel sayılı taşınmaz üzerinde aplikasyon

    - 10 -
    2019/4352 - 2020/1684

    ve 2/B madde uygulaması yapılmıştır. Kaldıki bu hususa 2007 tarihli bozmamıza kadar Dairemizin bozmalarında hiçbir şekilde değinilmemiş, 2007 tarihli bozmada ise 1971 yılından beri asliye hukuk mahkemesinde süren tapu iptali ve tescil davasının (1971 tarihinden 2007 yılına kadar 36 yıl geçtikten sonra) kadastro mahkemesindeki davayı kişiler aleyhine 2/B ye itiraza dönüştürdüğünden sözedilmiştir.
    Kadastro mahkemelerinde HMK"nın 150. maddesi (HUMK 409. madde) gereği davanın takipsiz bırakılarak akabinde açılmamış sayılmasına hükmünün uygulanması sözkonusu olmadığından davanın bir türlü sonuçlanmaması nedeniyle 6292 sayılı Kanunun getirdiği lehe hükümlerden faydalanamayan davacı ..., katılan ..., katılanlar ... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) sırasıyla 11.06.2013, 13.06.2013 ve 10.06.2013 tarihli dilekçeler ile 6292 sayılı yasadan faydalanmak üzere idareye başvuru haklarını kullanacaklarını belirterek davalarından feragat etmişlerdir. Bu feragatler yeni yasal düzenlemeden yararlanmak amacıyla yapılmış olup hakkın özünden vazgeçme sonucunu doğuran feragatlar olarak değerlendirilmeleri de mümkün değildir.
    ... vekili 20.04.2009 havale tarihli davalı olarak beyan ve taleplerini sunduğunu belirttiği dilekçe ile Dairenin 2007/3836-14967 sayılı kararına uyulmasını, önceki bozmaların usuli kazanılmış hak olması nazara alınarak 24 ve 59 nolu Orman Kadastro Komisyonları tarafından 1984 ve 1988 yıllarında 1094 parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında yapılmış olan orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin iptaline ve bu yerlerin Karağıl Devlet Ormanı içinde bırakılmasına, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile diğer davacılar ..., ... ve arkadaşları ve onların halefleri Mehmet Nazif Gürel, ... ve arkadaşları ve davaya katılan tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Hazine vekili ise 17.09.1992 tarihli dilekçesi ile “Orman Kadastro Komisyonları tarafından yapılan işlemlerin yerinde olduğunu sadece Vakıflara ait 11 adet taşınmazın orman tahdidi dışına çıkarıldığını belirterek gerçek kişilerin davasının reddi” gerektiğini ileri sürmüştür.
    Temyiz incelemesine konu gerçek kişilerin açtığı orman tahdidinin aplikasyonu ve 2/B madde uygulamasına itiraz davasının davalı tarafı 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre “(Değişik ikinci fıkra: 26/2/2014-6527/1 md.) Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım ...; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve ..." iken 26.02.2014 tarihinde 6527 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce de “Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım ...; bu kanunun 2. maddesine göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğüdür.” şeklinde düzenleme bulunmaktaydı. Buna göre kişilerin açtığı 2/B madde uygulamasına itiraz davasında önceleri hasım Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve ... iken 2014 tarihinde 6527 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra hasım Hazine ve ... olmuştur. Dosya kapsamında 2007/3836-14967 sayılı bozma ilamında müdahil oldukları bildirilen Hazine ve ... yasa gereği davalı sıfatı taşımaktadır. Müdahale taleplerinin var olduğu kabul edilse dahi ancak davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler asli müdahil olabileceklerinden davanın tarafları tarafından yapılan müdahalenin aşağıda açıklanacak nedenlerle ayrı bir dava olarak nazara alınması mümkün olmayıp davayı kişiler aleyhine 2/B uygulamasına itiraza dönüştürmeyecektir.
    Yargılama usulünde asli müdahalenin ne anlama geldiğine doktrin ve Yargıtay içtihatları ışığında bakıldığında: “Görülmekte olan davanın tarafları ile bu davaya taraf olabilecek kişilerin asli müdahale davası açması mümkün değildir. Asli müdahil olarak ilk davanın taraflarının dışında yer alan üçüncü bir kişinin dava açması gerekir. Asli müdahale talebinde bulunan kişinin hak iddiası ile ilk yargılamadaki tarafların menfaatlerinin çakışması gerekmektedir. Aksi halde bir uyuşmazlık sözkonusu olmayacağından üçüncü kişi asli müdahale


    - 11 -
    2019/4352 - 2020/1684

    davası açmak yerine hukuki menfaatlerinin benzer olduğu tarafın yanında fer’i müdahil olarak da davaya katılabilir. Asli müdahale davası ayrı bir dava olarak ilk yargılamanın yapıldığı mahkemede birleştirme talepli olarak açılır. Bu sayede taraf olmayan üçüncü kişinin hak ve menfaatleri güvence altına alındığı gibi ilk yargılamanın taraflarının adalete erişim hakkı da kısıtlanmamış olacaktır. Asli Müdahale ilk davanın açıldığı mahkemede o davanın davacısı ve davalısına karşı açılan bağımsız bir dava çeşididir. Asli müdahalede ilk davanın davacısı ve davalısı zorunlu dava arkadaşıdır. Asli müdahalede görevli ve yetkili mahkeme ilk davanın açıldığı mahkeme olup farklı bir mahkemede asli müdahale davasının açılması mümkün değildir." sonucuna varılmaktadır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2018/2685-11530 sayılı kararında asli müdahalenin üçüncü kişilerce yapılabileceği ve yargılamadaki yeri tanımlanmıştır.
    Yine Yargıtay HGK"nın 2018/13-974 E. - 2018/1812 K. sayılı kararı ile de “İki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü kişinin dava konusu olan şey veya hak üzerinde (kısmen veya tamamen) bir hak sahibi olduğunu iddia ederek aynı mahkemede dava açması hâlinde bu duruma asli müdahale talebi denir (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul 2001, Cilt IV s. 3491).
    Asli müdahale bir davada bir kimsenin kendi hakkını korumak için ferî müdahalede olduğu gibi taraflara bağlı olmadan iddiada bulunması demektir.
    Mülga 1086 sayılı HUMK’da yer almamakla beraber gerek uygulamada gerekse doktrinde asli müdahalenin varlığı kabul edildiği gibi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 65. maddesinde de asli müdahale müessesesi;
    “(1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.
    (2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Üçüncü kişinin asli müdahale talebinde bulunabilmesi için görülmekte olan bir davanın bulunması ve asli müdahilin o dava konusu üzerinde hak iddia etmesi gerekmektedir.
    Asli müdahale davasının ilk davanın davacısına ve davalısına karşı birlikte açılması zorunludur.
    Ancak bu hâlde mahkemece asli müdahilin talebi yerinde görüldüğü takdirde onun hakkında ayrıca karar verebilir. Bu hâlde ilk davanın davacısı ve davalı, asli müdahale davasının davalı tarafında mecburi dava arkadaşı durumundadırlar (Kuru B, s. 3509).
    İlk dava ile asli müdahale davası birbirinden bağımsız olup mahkemece asli müdahale davasında ayrıca karar verilmesi gerekir. " denilerek asli müdahalenin davanın tarafları dışında üçüncü kişiler tarafından talep edilebileceği belirtilmiştir.
    Hal böyle olunca davanın taraflarının davaya asli müdahil olması sözkonusu olamayacağından Hazine ve Orman İdaresinin beyanlarının kişilerin açtığı kendi adlarına tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerinde yapılan aplikasyona ve 2/B madde uygulamasına itiraz davasını kişiler aleyhine 2/B maddesine itiraza dönüştürdüğü söylenemez. Zira kişiler taşınmazın hiçbir zaman orman olmadığını ve üzerinde 2/B madde uygulaması yapılamayacağını iddia etmektedirler.
    Dairemizin 2007/3836-14967 ve 2013/2723-12220 sayılı kesin nitelikte olan önceki bozma kararlarının davalı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğurup doğurmayacağı hususunu değerlendirmek için usulü kazanılmış hak kavramının irdelenmesi yerinde olacaktır. HGK"nın pek çok kararında ifade edildiği gibi 15.09.1971 tarih 8/433-510 sayılı kararında da “Mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz” denilmektedir. Usuli kazanılmış hak müessesi usul hukukunun dayandığı vazgeçilemez ana temellerden birisidir. Ancak usuli kazanılmış hakkın bazı istisnaları bulunmaktadır. Bunlardan

    - 12 -
    2019/4352 - 2020/1684

    bazıları mahkemece bozmaya uyulmasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme kararı çıkması, bozmadan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun olması, görev konusu, hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açılmış olması, kesin hüküm bulunması, kamu düzeni ile ilgili hususların varlığı, maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması halleridir.
    Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin ve 7. Hukuk Dairesinin müteaddit kararlarında özetle belirtildiği üzere; ” Dairece savunmanın yanlış anlaşılması, dava nedeninin ya da savunmanın tespitinde hataya düşülmesi sonucu verilen temyiz kararına uyulması karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak meydana getirmez.”, “Özel Daire ilamında maddi olayın yanlış anlaşılıp davacının neticei talebi dışına çıkılarak ilk hükmün bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyulmuş olması, olayda karşı taraf lehine usuli kazanılmış bir hak teşkil etmez .” tespiti yapılmıştır. Yine HGK"nın 29.11.1995 gün 19/819-1028 sayılı Kararında özetle; “dairenin birden fazla olan bozma kararlarının dosya içeriği ile ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından açık maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasının taraflar yönünden usuli kazanılmış hak sağlamayacağının aşikar olduğu” belirtilmiştir.
    Dairemizin 22.02.2016 gün 2015/5544 E. - 2016/2087 K. sayılı “aleyhe bozma yasağının istisnasına ve özellikle temyiz etmeyen lehine bozma yapılabileceğine dair" örnek teşkil edecek kararında “Mahkemece davacı ... Yönetiminin davasının kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın tamamı 25.09.1991 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu sırasında orman tahdidi içine alınmış ise de, bu tahdide karşı parselin önceki malikleri tarafından 6 aylık ilân süresi içinde orman tahdidine itiraz davası açılmış, bu dava devam ederken dava konusu parsel hakkında orman tahdidine itiraz davasına konu edildiği gerekçesiyle malik ve vasıf hanesi açık kadastro tutanağı düzenlenmiş ve orman tahdidine itiraz davası açan gerçek kişilerin davası Kumluca Kadastro Mahkemesinin 25.06.1999 tarih ve 1992/131 ve 1999/149 sayılı ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararı ile kabul edilmiş ve dava konusu parselin geldisi olan 104 ada 18 sayılı parselin gerçek kişiler adına tarla niteliğiyle tesciline karar verilmiştir. Her ne kadar davalı gerçek kişi hükmü temyiz etmemiş ise de; HGK"nın 6.10.2004 tarih ve 2004/1-433 E. - 2004/483 K. sayılı kararında belirtildiği üzere; karar temyiz edenin aleyhine de bozabilir. Bir başka anlatımla kamu düzenine ilişkin hususlarda aleyhe bozma yasağı uygulanmaz. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usûlü, -2001- C:1, S:217; C:4, S:3407, 3434). Yani Yargıtay kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları Hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür. (Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usûlü - 2001 - C:5, S:3730)…” Kesin hüküm, kamu düzenine ilişkin olduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin uygulanma yeri bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, temyize konu davanın HMK"nın 303. maddesi hükmü gereğince kesin hüküm nedeniyle tamamen reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabule karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ” denilmek suretiyle davalı gerçek kişinin temyizi olmadığı halde davacı ... İdaresinin temyizi üzerine karar temyiz etmeyen kişi lehine kamu düzeni gözetilerek bozulmuştur.
    Dava ve temyize konu 1094 parsel sayılı taşınmaz 1966 tarihinde yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda eski tapu kayıtları uygulanarak Ahmet Rıfat Özdeş ve arkadaşları adına paylı olarak çalılık, koru ve müştemilat niteliği ile tespit edilmiş, tespit dava açılmaksızın kesinleşmiş ve gerçek kişiler adına tapu kaydı oluşmuştur. Daha sonra bu taşınmaza Vakıflar Genel Müdürlüğünce 29/04/1971 tarihinde Kartal Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1971/380 (halen Tuzla Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1998/441) sayılı dosyası ile dava açılmış, açılan davaya Orman Yönetimi “taşınmazın orman olduğu iddiası” ile Hazine ise “1094 sayılı parselde kişilerin tapu kayıtlarının miktarı dışında kalan yerin zilyetlikle kazanılamayacağı ve tapu kayıt miktar fazlasının Hazine adına tescili gerektiği” iddiası ile katılmıştır. Yargılama devam ederken dava konusu 1094 sayılı parsel üzerinde Orman İdaresi tarafından 1985 ve 1988 tarihlerinde 1948 yılında kesinleşen tahdidin aplikasyonu ve 2/B maddesi uygulamaları yapılarak taşınmazın tamamının 1948 tarihli tahdit içinde kaldığı belirlenerek bir bölümü orman olarak bırakılmış bir bölümü ise orman niteliğini yitirdiği gerekçesi ile 2/B"ye ayrılarak Hazine adına tahdit dışına çıkarılmıştır. 1094 sayılı parsel malikleri kadastro mahkemesinde aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına itiraz ederek taşınmazın 1948 tahdidi içinde olmadığını ve orman niteliği taşımadığını, aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının hatalı olduğunu belirterek dava açmışlar bu davaya 1094 sayılı parselde hak sahibi olduğunu ileri süren kişiler ve tapudan pay satın alan kişiler müdahil olmuşlardır. Temyiz incelemesine konu dava işbu kadastro mahkemesinde görülen davadır. Bu dava olmasaydı yapılan aplikasyon ve 2/B madde işlemleri kesinleşecek ve bu nitelikteki taşınmazların (orman ya da 2/B) mülkiyeti Hazineye ait olacağından tapu iptali ve tescil davasında tahdit içinde kalan ve 2/B"ye ayrılan bölümler yönünden kişilere ait tapunun iptal edilip edilmeyeceği hususunun değerlendirilmesi sözkonusu olabilecekti. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve halen derdest olan tapu iptali ve tescil davasının 1094 sayılı parselde yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulama işlemlerinin kesinleşmesine engel olmayıp kadastro mahkemesindeki davayı kişiler aleyhine 2/B ye itiraz davasına dönüştürmesi de sözkonusu değildir. Orman ve 2/B alanlarının sınırları kadastro mahkemesince belirlendikten sonra mülkiyet uyuşmazlığının çözümü sözkonusu olacağından kadastro mahkemesinde açılan davanın sonucunu beklemektedir ve iki dava arasında bu şekilde bir bağlantı bulunmaktadır.
    Dava konusu 1094 parsel sayılı taşınmazın dosya kapsamındaki uygulamaya göre 1948 yılında kesinleşen tahdit içinde kaldığı tartışmasızdır. Zira aynı tahdide Vakıflar Genel Müdürlüğü tapu kayıtlarına dayalı olarak itiraz etmiş ve Vakfa ait tapu kayıtları kapsamında kalan 1092 ve 1093 parseller tahdit dışına çıkarılmıştır. 1094 parsel malikleri ise süresinde tahdide itiraz etmemişler onlar açısından 1948 tahdidi kesinleşmiştir. 1094 parsel maliki gerçek kişiler eski tapu kayıtlarına dayanarak ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünün tahdide itiraz davası ile tahdidin iptal edildiğini ileri sürerek 1985 ve 1988 yılllarında yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına itiraz etmek suretiyle taşınmazın tahdit dışında olduğunu ileri sürmektedirler. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ilk defa “kişilerin açtığı davanın kabulüne ve 1094 sayılı parselin Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1959/217-1960/311 sayılı kararı ile özel orman olduğu kabul edilerek Devlet Ormanı olarak sınırlandırma işleminin iptal edildiğini, bu nedenle 1986 ve 1989 yıllarında 1094 sayılı parseli Devlet Ormanı sınırları içine alan ve daha sonrada 2/B madde uygulaması ile kısmen orman rejimi dışına çıkaran 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine” karar verilmiş, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine Dairemizce 1. defa araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak 2. defa verilen karar ile “Davacılar ve müdahillerin davalarının kısmen kabulüne, dava konusu 1094 sayılı parselin, teknik bilirkişi Ziya Çoban’ın 23.09.1998 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği şekilde sarı ile boyalı olarak gösterilen Vakıflar İdaresine ait K. Evvel 1927 tarih ve 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan 333.8857 hektar (3.338.857 m2) yüzölçümlü alan hakkındaki 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının kararlarının iptallerine ve vaki elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş, hükmün Orman Yönetimi, Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, ..., ... ve Şadiye Aksoy, ..., Mehmet Nazıf Günal, Eminoğlu Hasan mirasçıları olan Hasan Karaca ve arkadaşları, Şaziment Mengi mirasçıları tarafından temyizi üzerine Dairece “davacı ve müdahillerin temyiz itirazları ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün temyiz itirazları reddedilmiş, Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazları kabul edilerek Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının reddi gerektiği” gerekçesi ile 2. kez bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak 3. kez verilen karar ile “Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının kısmen kabulüne Vakfa ait tapu kapsamında kalan 1094 parselin bilirkişi raporunda gösterilen bir bölümüne ve dava konusu 1094 sayılı parselin geriye kalan 13.834.903 m2’lik bölümü 1948 yılında kesinleşen Devlet Ormanı sınırları içinde ise de, 1951 yılında maki tefrik komisyonu tarafından makiye ayrıldığı anlaşılmakla, bu bölümle ilgili 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyon kararlarının iptaline


    - 14 -
    2019/4352 - 2020/1684

    ve elatmanın önlenmesine” karar verilmiş, hüküm Hazine, Orman Yönetimi, Vakıflar İdaresi, ... Efendi Vakıf evlatlarından; ... ve arkadaşları, ..., Mehmet Akyurt Yıldızalp, Timuçin Arkonaç ve arkadaşları, Emin oğlu Hasan mirasçılarından ... ve arkadaşları, ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiş, Dairece üçüncü kez “Hazine ve Ormanın davaya müdahalesinin bulunduğu bu nedenle aplikasyon ve 2/B madde uygulaması işlemlerinin kesinleşmediği, yanan ormanlarda 2/B madde uygulaması yapılamayacağı belirtilerek - Orman Genel Müdürlüğü, Orman Bakanlığı ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüne ve mahkemece "24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü 1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanın 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına - ve davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süheyl Efendi Vakfı evlatları ile diğer davacılar ..., Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine" karar verilmek üzere hükmün bozulmasına" karar verilmiştir. Mahkemece 4. kez verilen karar ile “1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanın 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına” karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairece yapılan inceleme sonucu “davacı Hazine vekili, davacı ..., davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, ... ve arkadaşları vekili, M. Süheyl Vakfı bir kısım evlatları vekili ile F. Gönül Akgerman"ın temyiz itirazlarının reddine, davacı ... vekili Av. Mahmut Savaş, katılan ... vekili Av. ..., katılanlar ... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) vekili Av. ..."nın temyiz itirazları sonucu; incelenen dosya kapsamına ve bozma kararı uyarınca işlem yapılarak karar verilmiş olmasına rağmen, hüküm tarihinden sonra verilen sırasıyla 11.06.2013, 13.06.2013 ve 10.06.2013 tarihli dilekçeler ile davadan feragat ettikleri, feragatin, davayı sona erdiren, kesin hükmün sonuçlarını doğuran, tek taraflı bir irade beyanı olduğu ve yargılamanın her aşamasında hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceğinden, davalarından feragat eden taraflar yönünden karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. davacı ... katılan ..., katılanlar ... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına” 4. kez karar verilmiştir.
    Başka bir anlatımla; 1094 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi ya da hak sahibi olan davacı ve müdahil gerçek kişiler davaya konu 1094 parsel sayılı taşınmazın orman olduğunu ve 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirmediğini, bu nedenle 2/B madde uygulaması ile tahdit dışına çıkarılmasının usulsüz olduğunu ileri sürerek 2/B madde uygulamasına itiraz etmemişler aksine 1094 sayılı parselin hiçbir zaman orman olmadığını dolayısıyla orman olmayan taşınmazda 2/B uygulaması yapılamayacağını ileri sürerek taşınmazda yapılan aplikasyon ve 2/B uygulaması işlemlerine itiraz etmişlerdir. Ancak dava 1986 yılından bu yana süren uzun yargılama süreci nedeniyle karmaşık hale gelmiş maddi yanılgı sonucu davalı taraf olan Orman ve Hazinenin müdahil olduğu (yukarıda ancak davanın tarafı olmayan üçüncü kişilerin davaya müdahil olabileceği açıklandı, kaldı ki dosyada müdahale dilekçelerine de rastlanmadı.) gerekçesi ile davacı gerçek kişiler ile hak sahibi olan müdahiller açısından dava açılan tarihteki (dava tarihinde taşınmazın 1985 ve 1988 tarihinde yapılan aplikasyon ve 2/B maddesi uygulaması ile 1948 tarihinde kesinleşen tahdit içinde kaldığı belirlenerek 45.7300 Hektar yüzölçümlü III numaralı ve 2.300 hektar yüzölçümlü IV numaralı , 794.2500 hektarlık bölümü VI numaralı 2/B madde poligonu olarak ile 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.) hukuki durumlarından daha aleyhe hukuki durum yaratacak şekilde karara bağlanmış, davacı ve müdahillerin daha lehine olan 2/B uygulaması da iptal edilerek bu bölümler de orman sınırları içinde bırakılmıştır. Yargılamaya hakim olması gereken ilkeler HMK"nın 24. maddesi yargılamaya taraf iradesinin hakim olması, tarafların yargılamanın başlangıcını, konusunu ve sona ermesini belirleyebilmeleri dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edebilmeleri anlamına gelen “tasarruf ilkesi”, HMK"nın 25. maddesi taraflarca hazırlama ilkesi, HMK"nın 26. maddesi (HUMK"nın 74. maddesi hakimin “talep sonucu ile bağlı olması ilkesi” yargılamada uygulanmamış, asli müdahalenin düzenlendiği HMK"nın 65. maddesi (HUMK"nın 53. madde, DÖRDÜNCÜ KISIM, ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN MÜDAHALESİ başlığı altında düzenleme vardı) hükmüne açıkça aykırı olacak şekilde davanın tarafı olan Orman Yönetimi ve Hazinenin asli müdahil olduğu maddi yanılgısı sonucunda davacı tarafın talebinden başka birşeye ve talep sonucu ile bağlı olmaksızın karar verilmiştir. Davanın taraflarından Hazine dahi 09.01.2017 tarihli temyiz dilekçesi ile “ Bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan ve davacı gerçek kişiler ile vakıf tüzel kişiliği tapu kayıtlarının dışında kalan 3302 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi kapsamında kalan yerlerin Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarılması ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece bu yön gözden kaçırılarak eksik inceleme ve hatalı nitelendirme sonucu yazılı şekilde Hazinenin isteğinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Yüksek Özel Dairece Hazineye ilişkin hüküm bölümünün bu nedenlerle bozulması gerekirken, işlerinin yoğunluğu nedeniyle bu hususların gözden kaçırılarak Hazineye ilişkin hüküm bölümünün onanmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı” olduğunu belirterek 2/B alanlarının muhafaza edilmesi gerektiğini ileri sürmekte ve kararın bu nedenle bozulmasını istemektedir.
    Yukarıda ayrıntısı açıklanan Dairenin 1997/6670-7089 sayılı kesin bozma kararına uyulduktan sonra Kadastro Mahkemesinin 08/06/2000 gün ve 1998/14-1 sayılı kararı ile; “Davacılar ve müdahillerin davalarının kısmen kabulüne, dava konusu 1094 sayılı parselin, teknik bilirkişi Ziya Çoban’ın 23.09.1998 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği şekilde sarı ile boyalı olarak gösterilen Vakıflar İdaresine ait tapu kayıtları kapsamında kalan 333.8857 hektar (3.338.857 m2) yüzölçümlü alanı hakkındaki 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının kararlarının iptallerine ve vaki elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15/05/2001 gün ve 2001/1041 – 3917 sayılı kararı ile “A- a) davacı ... Mitat Özdeş ve arkadaşları ile diğer müdahil gerçek kişiler yönünden, 1094 sayılı parsele ilişkin 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu, 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığından, davacı ve müdahil gerçek kişilerin tümünün temyiz itirazlarının reddine, ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kayıt miktar fazlası yönünden 1094 parselin bir bölümünün kesinleşen mahkeme ilamı ile adlarına tahdit dışına çıkarılmış olduğuna dair temyiz itirazlarının da reddine karar verilerek, sadece Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüne Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen Devlet Ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü ile Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 Hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim yönünden de davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının da reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek karar bozulmuştur. Dairemizin 15.05.2001 tarih ve 2001/1041-3917 sayılı ret -bozma kararı ile davanın tarafları ve sıfatları, davacıların iddia ve talep sonuçları, davalıların beyanları değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığı çözecek ve gerçek kişilerin bozmadan sonraki müdahale istemlerine dahi cevap verecek şekilde karar verilmiştir.
    Hal böyle olunca 2001/1041 – 3917 sayılı ret ve bozma kararımız ile davacı ... Mitat Özdeş ve arkadaşları ile diğer müdahil gerçek kişiler yönünden, 1094 sayılı parsele ilişkin 1948
    yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu, 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığından davalarının reddedilmesinin yerinde olduğu vurgulanarak temyiz talepleri de reddedilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü dayandıkları tapu kayıt miktarını 1092 ve 1093 parsel sayılı taşınmazlardan aldığı için tapu kayıtları ve tahdidin iptaline ilişkin ilam nedeniyle 1094 parsel sayılı taşınmazdan yer alamayacaklarından 1094 sayılı parsele yönelik davalarının reddine karar verilmesi gerektiği de belirtilerek bozulmuştur. Dosya kapsamına, yargılamaya hakim olan ilkelere uygun olan bu bozmadan sonra verilen mahkeme kararı taraflar karıştırılmak suretiyle ve HMK"nın 65. maddeye aykırı şekilde orman ve Hazinenin müdahalesi olduğu gerekçesi ile davacı ve müdahil gerçek kişilerin davaları ile onların aleyhine olacak şekilde 2/B maddesi uygulamasının tartışıldığı bir yargılama haline gelmiştir. Orman tahdit komisyonlarının yaptığı çalışmalar ile kişilere ait tapulu taşınmazın tamamının orman içinde kaldığı tespit edilerek bir bölümü orman niteliğini yitirdiğinden bahisle 2/B"ye ayrılmış bir bölümü ise orman olarak bırakılmıştır. Bu çalışmaya itiraz eden kişilerin davası ile davacı ve müdahil kişiler adına halen tapuda kayıtlı taşınmazın 2/B"ye ayrılan bölümünün iptali yoluna gidilerek tamamı orman olarak nitelendirilmiş ve kişilerin davası ile kendi aleyhlerine karar verilmek suretiyle temel hukuk prensiplerinden aleyhe karar verme yasağı da ihlal edilmiş, hak arama süreci adeta vatandaş yönünden çileye dönüştürülmüştür. Buna göre Dairemizin 2001 tarihli kararı ile davacı ve müdahil gerçek kişiler ..., ... ve Şadiye Aksoy, ..., Mehmet Nazıf Günal, Eminoğlu Hasan mirasçıları olan Hasan Karaca ve arkadaşları, Şaziment Mengi mirasçıları yönünden MAHKEMECE VERİLEN RET KARARI ŞU ANKİ TARİHTEN 19 YIL ÖNCE KESİNLEŞMİŞTİR.
    Dairemizin yukarıda ayrıntılarına yer verilen 22.02.2016 gün 2015/5544 E. - 2016/2087 K. sayılı Kararında da “davalı gerçek kişi hükmü temyiz etmemiş ise de; HGK"nın 6.10.2004 tarih ve 2004/ 1-433 E. - 2004/483 K. sayılı kararında belirtildiği üzere; karar temyiz edenin aleyhine de bozabilir. Bir başka anlatımla kamu düzenine ilişkin hususlarda aleyhe bozma yasağı uygulanmaz. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usûlü, - 2001- C:1, S:217; C:4, S:3407, 3434). Yani Yargıtay kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları Hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür. (Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usûlü - 2001 - C:5, S:3730 )…” belirtildiği üzere kamu düzenine aykırılık teşkil edecek hususlarda temyiz etmeyen taraflar lehine temyiz eden aleyhine de karar bozulabilecektir. Benzer şekilde somut olayda hak arama özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açacak şekilde yargılamanın 1986 yılından bu güne kadar sürmesi, uzun süre olumlu ya da olumsuz karar verilememesi, tarafların talebi dışında başka bir şeye hükmedilmesi nedeniyle tarafların haklarına kavuşamamasından kaynaklı mağduriyetlerinin giderilmesinin temini için maddi yanılgıya ve HMK"nın 65. madde ile HMK"da “yargılamaya hakim olan ilkeler “ başlığı ile düzenlenen HMK"nın 24, 25 ve 26. madde hükümlerine açıkça aykırılık teşkil eden bozma kararına uyulmasının usuli kazanılmış hak teşkil edeceği düşünülemez.
    Dosya kapsamındaki tüm deliller yapılan keşif ve keşifteki uygulamalara göre davacı ve müdahil gerçek kişiler 1094 parsel sayılı taşınmazın orman olmadığını dolayısıyla 1948 tahdidinin dışında kaldığını, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü ise 1094 parselin kendi adına tahdit dışına çıkarıldığını ve 1094 sayılı parseldeki hakkını ispat edememiştir. Davacı ... Mitat Özdeş, Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişiler ile diğer davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü yanında davaya katılan Süheyl Efendi Vakfı evlatları yönünden, 1094 parsele ilişkin 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığı anlaşılmaktadır. Yaklaşık 34 yıl süren uzun yargılama süreci ve bu süreçte çuval dosyaya dönüşen dava dosyasının hacmi ve tarafların kim oldukları ve sıfatlarının Yargıtay kararlarında dahi net ifade edilememesi yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren lehe olan 6292 sayılı Kanundan istifade etmek isteyen tarafları (6292 sayılı Kanundan faydalanmak üzere) davadan feragate yöneltmiştir. (Zira Kadastro Mahkemesinde HMK 150 madde uygulanmaz, takipsiz bırakma nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına kararı verilemez). Davalı sıfatı taşıyan Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün davaya müdahalesi mümkün olmayıp davalı olarak ileri sürdükleri beyanlar ayrı bir dava gibi kabul edilerek incelenemeyecektir. Katılma ile ayrı dava sayılıp incelenmesi gereken bir itirazları da olamayacaktır. Temyize konu mahkeme kararının 4 numaralı bendinde hangi tarafın davasının kabul edilerek kişiler aleyhine 2/B madde uygulamasının iptaline karar verildiğinin anlaşılması da mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece davanın reddi ile yetinilmeli, 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarılan bölümün tahdit içine alınmasına dair hüküm kurulmamalıdır. Davacı ve gerçek kişilerin ispat edemedikleri dava reddedilirken kendi davaları ile kendi aleyhlerine hukuki durum yaratır şekilde karar verilmesi yerinde değildir.
    Dairenin 2013 tarihli bozma kararından sonra ..., ..., ..., ... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları, ..., Ergun Karaca, ..., davacı kişiler yanında katılmak istediklerini, asli müdahil olduklarını iddia ederek davaya katılma talebinde bulunmuşlar, bu kişilerin müdahale taleplerinin dosya kapsamına göre fer’i mi asli mi müdahale olduğu mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu değerlendirme yapılarak fer’i müdahil iseler davada taraf sıfatına haiz olamayacakları, HMK"nın 68. maddesi gereği ancak yanında katıldığı taraf ile birlikte hareket edebilecekleri, onlar hakkında ayrıca karar verilmesine yer olmadığı gözetilmelidir. Mahkemece bu hususta gözardı edilmiştir.
    Kabule göre de; 6831 sayılı Kanunun 2/4. maddesinde düzenlenen yanan orman sahalarında orman rejimi dışına çıkarma işleminin hiçbir şekilde yapılamayacağı hükmüne dayanılarak 2/B madde uygulamalarının tümü iptal edilmiş ise de dosya kapsamında yer alan Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğünün 18.03.2019 tarihli yazısında “yangının 172 ve 197 numaralı bölümlerde çıktığı ve bu bölümlerin 1094 sayılı parsele yaklaşık 5400 metre uzaklıkta olduğu, yangının 1094 parsel sayılı taşınmazla hiçbir ilgisinin olmadığı" ifade edilmiş, yine dosyaya alınan Resmi Gazetenin 02.08.1949 tarihli 7270 sayısında Karaağıl Devlet Ormanında yangın olmadığı Kiremitli Devlet Ormanında yangın çıktığı belirtilmesine rağmen bu hususta yeterli araştırma yapılmaksızın, mahkemece “...2/B madde uygulamalarının bilimsel gerçekliği, hukuki dayanağı ve gerekçesinin bulunmadığı" şeklindeki soyut gerekçelerle 2/B işleminin iptali ile bu bölümün orman tahdidi içine alınmasına karar verilmiş olması da isabetli değildir.
    Kamu düzenine açıkça aykırılık teşil eden hususlarda temyiz etmeyen taraflar lehine temyiz eden aleyhine de karar bozulabileceğinden davalı Hazine vekili; davacılar ... vekili; ... vekili, katılanlar ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili ... Aksoy ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili, ...’in temyiz itirazlarının kabulü ile Karaağıl Devlet Ormanında 1984 tarihinde yapılıp 21.11.1985 tarihinde ilan edilen 24 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasının ve yine aynı yerde 1988 yılında 59 nolu komisyon tarafından yapılan aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasının aynen muhafaza edilerek, hüküm fıkrasının 4 numaralı bendinde “24 ve 59 numaralı Orman Kadastrosu Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü 1094 parsel içinde kalan Karağıl Devlet ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına” şeklinde yazılı bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması suretiyle davacılar Vakıflar GenelMüdürlüğünün, diğer tüm davacılar ile onların haleflerinin ve müdahil olan tüm davacıların davalarının reddine" karar verilmek üzere hükmün davada taraf olan tüm davacı ve müdahil gerçek kişileri de kapsar şekilde bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1- Yukarıda I nolu bentde açıklanan nedenlerle; asli müdahiller ..., ...Konukman, ..., ... vekilleri ve ...’in temyiz dilekçelerinin süreden REDDİNE,
    2- II nolu bentde açıklanan nedenlerle; katılan Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili ve F. Gönül Akgerman’ın temyiz itirazlarının REDDİNE,
    3- III nolu bentde açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekili, katılanlar ... vekili, ... vekili, ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili ... Aksoy ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili ve ...’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/06/2020 günü oy çokluğu ile karar verildi.

    (Muhalif) (Başka gerekçe ile
    bozma istemi)


    MUHALEFET ŞERHİ


    1) Temyize konu dava, 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda, 2082.2 Hektar yüzölçümü ile Karaağıl Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan ve kesinleşen taşınmazda, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile gerçek kişilerce 1986 yılında orman kadastro komisyonunca yapılan aplikasyon çalışmasının, Orman Yönetimi tarafından ise 1986 ve 1988 yıllarında orman kadastro komisyonunca yapılan 2/B madde çalışmasının iptaline ilişkindir.
    2) Tepeören köyünde 1966 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 1092 parsel sayılı taşınmaz 100 hektar 9000 m2 yüzölçümü ile, 1093 parsel sayılı taşınmaz ise 118 hektar yüzölçümü ile Vakıflara ait K.Evvel 36 ila 46 numaralı tapu kayıtları revizyon gösterilmek suretiyle çalılık ve mera niteliği ile Haznedar Sadri Ali ... Vakfı adına, 1094 sayılı parsel sayılı taşınmaz da 1682 Hektar 2100 m2 yüzölçümü ile ... ve arkadaşlarının dayandığı Eylül 1288 tarih 43, 44, 45, 46, 47 ve 48 numaralarda Emin oğlu Hüseyin adına kayıtlı tapulardan intikalen gelen Ekim 1951 tarih 61, 62, 63, 64, 65 ve 66 numaralı 6 adet toplam 3.730 dönümün (3.427.870 m2) yüzölçümlü ve değişir sınırlı tapu kayıtları revizyon gösterilerek çalılık, koru ve müştemilat niteliğinde, Ahmet Rıfat Özdeş ve arkadaşları adına paylı olarak tapuya tescil edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü 29/04/1971 tarihli dava dilekçesi ile ... ve arkadaşları aleyhine 10 yıllık hak düşürücü süre içinde Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/380 sayılı dosyasında açtığı davada; 1092 ve 1093 sayılı parsellere revizyon gören Vakıflara ait K.Evvel 36 ila 46 numaralı 11 adet tapu kaydının Tepeören köyü 1094 sayılı parseli de kapsadığını belirterek davalılar adına tapuda kayıtlı 1094 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile ... Bey Mülhak Vakfı adına tapuya tescilini ve davalıların 1094 sayılı parsele elatmalarının önlenmesini talep etmiş, Emin oğlu Hasan mirasçıları Hasan Karaca ve arkadaşlarının, K.Sani 1291 tarih 1 ila 25 numaralı tapu kayıtlarına dayanarak ... ve arkadaşları aleyhine 1094 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile Emin oğlu Hasan mirasçıları adına tescili isteği ile Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/642 sayısında açtığı davanın bu dosya ile birleştirilmiş, yine Emin oğlu Hasan mirasçıları aynı tapu kayıtlarına dayanarak ve aynı iddia ile davaya katılmışlardır.
    3- Orman Yönetimi, Bölge Hukuk Mahkemesinde görülen bu davaya daha önce Vakıflar İdaresi ile aralarında görülen Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217-311 sayılı kararının 1092 ve 1093 sayılı parsellere ilişkin olduğunu, 1094 sayılı parselin 1959/217-311 sayılı davanın konusu olmadığını, 1094 sayılı parselin 1948 yılında yapılan ve kesinleşen orman tahdit sınırları içinde bulunması nedeniyle, 1094 sayılı parselin tapu kaydının ve yine bu parselde yapılan orman rejimi dışına çıkarma işleminin iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tescili istemiyle davaya katılmış, Hazine de 1094 sayılı parselin orman olduğu, zilyetlikle kazanılamayacağı ve Vakıfların dayandığı tapuların kayıt fazlası olduğundan 1094 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili iddiasıyla davaya katılmış olup yargılama halen devam etmektedir.
    4) Davacılar ..., ... mirasçısı ..., 16/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile Kartal Asliye l. Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1986/65 sayılı dosyasında, Makbule Leman Birol"da 20/01/1986 tarihli dava dilekçesi ile aynı mahkemenin 1986/83 sayılı dosyasında Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünü hasım göstererek açtıkları davalarda, Tepeören köyü 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını bu parsel 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastro sınırları içine alınmışsa da, Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı dava sonucunda orman kadastrosunun iptal edildiğini, ancak 1986 yılında 2896 sayılı Kanun hükümlerine göre 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2896 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmaları sırasında orman sınırları içerisinde gösterildikten sonra kısmen 2/B madde uygulaması sonucu orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek, 24 numaralı orman kadastro komisyonun yaptığı çalışmaların iptali ile davalı kurumların elatmasının önlenmesini istemişler, diğer taraftan Vakıflar İdaresi 1094 sayılı parseli içine alan 1948 yılı orman tahdidinin açtıkları dava sonucu Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217-311 sayılı kararı ile iptal edildiğini, bu nedenle, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon çalışmalarının iptalini istemişler, ... ve Tevfik Fikret Aksoy"da 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını ileri sürerek bu davaya katılmışlar, yine davacılar, ... ve ... 11/10/1989 tarihli dava dilekçesi ile Pendik Asliye Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1989/689 sayılı dosyasında açtıkları dava da, adlarına paylı olarak tapuda kayıtlı bulunan Tepeören köyü 1094 sayılı parselin 59 numaralı orman kadastro komisyonunca yapılarak 12/04/1989 tarihinde ilana çıkartılan aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasında orman sınırları içinde bırakılarak kısmen 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılma işleminin iptali ile taşınmazın özel orman olarak sınırlandırılıp adlarına tescilini istemişler, Emin oğlu Hasan mirasçıları, Hasan Karaca ve arkadaşları K.Sani 1291 tarih 1 ila 25 numaralı tapu kayıtlarına dayanarak, ... 1094 sayılı parseldeki Mehmet Mithat oğlu ...’in 500/7680 payını, ..."da ...’in 4460/7680 payını satın aldıklarını ileri sürerek davaya katılmışlardır.
    5) Katılan ... Yönetimi ise davaya konu taşınmazda orman kadstro komsiyonunca yapılan 2/B madde uygulamasının hatalı olduğu ve taşınmazın 2/B madde şartlarını taşımadığını belirterek eldeki davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 1986 ve 1989 yıllarında 1094 sayılı parseli Devlet Ormanı sınırları içine alan ve daha sonrada 2/B madde uygulaması ile kısmen orman rejimi dışına çıkaran 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine karar verilmiş, hükmünm temyizi üzerine dairemizin 1997/6670-7089 sayılı kararı ile Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217-1960/311 sayılı kararı ile Karaağıl Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılan yerlerin 1092, 1093, 1094 numaralı parsellerin tamamı olduğunun kabulünün doğru olmadığı, mahkemenin 1959/217-311 sayılı kararı ile sadece Vakıflara ait 11 adet tapu kaydı kapsamının özel orman olduğu kabul edilerek, Vakıflar"ın tapu kapsamındaki yer için tahdidin iptal edildiği, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün 1959/217 E. - 1960/311 K. sayılı dosyasında infaza uygun bir harita varsa bu harita, aksi halde Vakıflar’ın dayandıkları tapu kayıtları ve anılan mahkeme ilamı ve 1092, 1093, 1094 sayılı parsellere ait kadastro paftası yerine uygulanarak çekişmeli 1094 sayılı parselin gerek 1948 tahdidi, gerekse asliye hukuk mahkemesinin 1959/217-311 sayılı iptal kararındaki konumunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur.
    6) Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacılar ve müdahillerin davalarının kısmen kabulüne, dava konusu 1094 sayılı parselin Vakıflar İdaresine ait K. Evvel 1927 tarih ve 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan 333.8857 hektar (3.338.857 m2) yüzölçümlü alan hakkındaki 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarının kararlarının iptallerine ve vaki elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairemizin 2001/1041 – 3917 sayılı kararı ile davacı ... Mitat Özdeş ve arkadaşları ile diğer müdahil gerçek kişiler yönünden, 1094 parsele ilişkin 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu, 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığından, davacı ve müdahil gerçek kişilerin tümünün temyiz itirazlarının reddine, Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün ve 1959/217 E. - 1960/311 K. sayılı ilamıyla 1948 yılında yapılan orman tahdidinin sadece Vakıflara ait 11 adet tapu miktarı yönünden özel orman olduğu kabul edilerek iptal edildiği mahkeme kararının dayanağı bir kroki bulunmadığı, mahkemece de bozma kararı uyarınca işlem yapılıp, hüküm kurulduğuna göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kayıt miktar fazlası yönünden yapmış olduğu temyiz itirazlarının da reddine, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; davacı Vakıflar İdaresinin dayandığı K.Evvel 1927 tarih 36 ila 46 numaralı 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümünün 5.176.201 m2 olduğu, Vakıflar İdaresinin daha önce açtığı dava sonucu Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 E. - 1960/311 K. sayılı ilamında Vakıflara ait 11 adet tapu kaydının yüzölçümü esas alınarak ve bu tapu kayıtlarının kapsadığı alan özel orman kabul edilerek Devlet Ormanı sınırı dışına çıkarılıp, yönetimin elatmasının önlenmesine karar verilmişse de, kesin hükmün dayanağı bir harita bulunamadığından, 5653 ve 5658 sayılı Kanunlar ve kesin hüküm gereğince 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümü kadar yerin, özel orman niteliği ile Vakıflar İdaresine verilmesi ve tapu kayıt fazlası yönünden 1948 yılı orman kadastrosunun kesinleştiğinin ve dolayısıyla tapu kayıt fazlasının Devlet Ormanı olduğunun kabul edilmesi, bilirkişi raporuna göre, kadastro sırasında vakıflara ait tapu, kayıtları hamur halinde çekişmeli 1094 numaralı parsel ile birlikte dava dışı 1092-1093 numaralı parsellere de uygulandığı ve bunlardan 100 Hektar 9000 m2 yüzölçümlü 1092 sayılı parsel ile 118 Hektar yüzölçümlü 1093 sayılı parselin Vakıflar Genel Müdürlüğü adına yapılan tesbitlerinin kesinleştiği, bu durumda 1094 sayılı parselin 3.338.857 m2 bölümünde kesin hükmün kapsamı olduğunun kabul edilmesi halinde, özel orman olduğu kabul edilerek, Vakıflar İdaresi lehine Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılan alanların toplamının 552.7857 hektara ulaşacağı, halbu ki Vakıflar İdaresinin 11 adet tapu kaydının yüzölçümü toplamının 517.6201 Hektar olduğu, bu durumda; Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen Devlet Ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü gerektiği, Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 Hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim yönünden de davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının da reddine karar verilmesi gereğine değinilerek hüküm ikinci kez bozulmuştur.
    7) Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra ... Vakfı evlatları ... ve arkadaşları Vakıflar İdaresi yanında davaya katılmış; mahkemece Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının kısmen kabulüne, 1094 sayılı parselin teknik bilirkişi Ziya Çoban’ın 24/02/2005 tarihli rapor ve krokisinde Vakıflar İdaresine ait K.evvel 1927 tarih 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45 ve 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan ve sarı boyanıp (A) ile gösterilen 2.420.171 m2 ve (C) ile gösterilen 567.016 m2 olmak üzere toplam 2.987.197 m2 bölümün Kartal Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 gün 1959/217-311 sayılı kesin hükmünün kapsamında olması nedeniyle, bu bölümlerle ilgili 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyon kararlarının iptallerine ve davalıların bu bölüme elatmasının önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, bozma kararından sonra bildirilen ve toplanan delillere göre dava konusu 1094 sayılı parselin geriye kalan 13.834.903 m2’lik bölümü 1948 yılında kesinleşen Devlet Ormanı sınırları içinde ise de, 1951 yılında maki tefrik komisyonu tarafından makiye ayrıldığı anlaşılmakla, bu bölümle ilgili 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine karar verilmiş, hükmün yeniden temyizi üzerine Dairemizin 2007/3836 - 2007/14967 sayılı kararıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ... Efendi Vakıf evlatları ile Emin oğlu Hasan mirasçıları Hasan Karaca ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının reddine, ..., Orman Bakanlığı ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkemece 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü 1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanın 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süheyl Efendi Vakfı evlatları ile diğer davacılar ..., Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    8- Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü, 1094 numaralı parsel içinde kalan Karaağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süheyl Efendi Vakfı evlatları ile diğer davacılar ..., Ahmet Müfüt Özdeş ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmiş; hükmün temyizi üzerinde Dairemizin 2013/2723-12220 sayılı kararı ile davacı Hazine vekili, davacı ..., davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, ..., ..., ... ve ...Av. ..., Zeynep Sibel Aksoy vekili Av. ..., Nuri Örs mirasçıları vekili Av. Vecdi Alkım, M. Süheyl Vakfı bir kısım evlatları vekili Av. ... ile katılan ..."ın temyiz itirazlarının reddine, davacı ... vekili Av. Mahmut Savaş, katılan ... vekili Av. ..., katılanlar ... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) vekili Av. ..."nın temyiz itirazları sonucu incelenen dosya kapsamına ve bozma kararı uyarınca işlem yapılarak karar verilmiş olmasına rağmen, hüküm tarihinden sonra verilen sırasıyla 11.06.2013, 13.06.2013 ve 10.06.2013 tarihli dilekçeler ile davadan feragat ettikleri, feragatin, davayı sona erdiren, kesin hükmün sonuçlarını doğuran, tek taraflı bir irade beyanı olduğu ve yargılamanın her aşamasında hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceğinden, davalarından feragat eden taraflar yönünden karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    9- Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 24 ve 59 numaralı Orman Kadastrosu Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında Tepeören köyü 1094 parsel içinde kalan Karağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen Karaağıl Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına, davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğünün, diğer tüm davacılar ile onların haleflerinin ve müdahil olan tüm davacıların (feragat edenler dışında) davalarının reddine, davacılar ..., ...,... (Aksoy), ... ve Benan Pekelli (Aslaner) 11.06.2013, 13.06.2013 ve 03.06.2013 tarihli dilekçeler ile davadan feragat ettikleri, davalarının feragatten reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili; katılan Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili; müdahil ... vekili; ...; Münevver Giray (Konukman), ..., ... vekili; ... vekili, M. Süheyl Vakfı evlatlarından katılan ..., katılanlar ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, Zeynep Sibel (Aksoy) vekili, ... vekili ... Aksoy ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili, ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
    10- Temyize konu aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına itiraz davasında davacı ve katılan gerçek kişiler yönünden, dairemizin önceki kararlarıyla 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleştiği ve aplikasyon işleminin aleylerine bir durum oluşturmaadığı gibi kendilerine dava hakkı da vermediği belirtilerek temyiz itirazları reddedilmiş, vakıflar genel müdürlüğü yönünden; Gebze Asliye Hukuk Mahkemesi kararının 1094 parsel sayılı taşınmazın tamamını kapsamadığı ve aplikason işleminin hukuka uygun olduğu belirtilerek temyiz itirazları reddedilmiş, asli müdahil Orman Yönetimi yönünden ise çekişmeli taşınmazın yangın sahası içerisinde kaldığı, bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmediği, bu sebeple 2/B madde şartlarını taşımadığı belirtilerek temyiz itirazlarının kabulü ile taşınmazın orman sınırları içerisine alınasına karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Temyiz eden taraflar, temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri hususları önceki hükümlere karşı yaptıkları temyiz itirazlarında da dile getirmişler, Dairemizce tüm bu temyiz itirazları incelenerek itirazlar ayrı ayrı gerekçelendirilerek reddedilmiş, neticede mahkemece Dairemizin tüm bozma kararlarına uyulmasına karar verilerek temyize konu hüküm oluşturulmuştur.
    11- Öncelikle belirtmek gerekir ki; hem Hazine hem de Orman Yönetimi, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve gerçek kişilerce açılan tapu iptali ve tescil davasına, 2/B madde çalışmaları yapılmadan önce taşınmazın orman vasfıyla tescili istemiyle müdahil olarak, söz konusu tapu iptali ve tescil davasının 2/B madde çalışmalarına itiraz davasına dönüşmesini sağlamıştır. Bunun yanında, Orman Yönetimi hem eldeki davaya konu 2/B madde uygulamasına 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin tandığı yetkiye dayalı olarak 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesi uyarınca müdahil olmuş ve taşınmazın 2/B madde şartlarını taşımadığı iddiasını ileri sürmüştür.
    12- Dosyanın tetkikinde bozma kararlarından önce yapılan keşifler sonucu; Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Prof. Dr. Kadir Erdin, Prof. Dr. Kamil Şengönül tarafından 13/06/1994, Prof. Dr. Neclet Özyuvacı, Prof. Dr. Turgay Aykut, Prof. Dr. Süleyman Özhan tarafından 16/06/1995, Prof. Dr. Aytug Akkesen, Prof. Dr. Erol Göksel tarafından 16/09/1996, Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu, Prof. Dr. Ömer Saraçoğlu ve Doç. Dr. Ömer Karaöz tarafından 15/09/1998 tarihlerinde düzenlenen raporlarda, özetle; “Dava konusu 1094 sayılı parselin 1955 tarihli hava fotoğrafları ile 1/25000 ölçekli memleket haritasında orman olarak gözüktüğü, halen eylemli olarak meşe türündeki orman ağaçları ve kısmen de ormanın tahrip edilmesi sonucu sahaya hakim olan sekonder nitelikteki sandal, muşmula, akçakesme, pırnal meşesi, doğu kayını, kocayemiş, tüylü laden, katır tırnağı, herdem taze, süpürge çalısı gibi maki ağaçları ile kaplı, erozyona elverişli yapıda olduğu, dava konusu 1094 sayılı parsel ile dava dışı 1092 ve 1093 sayılı parsellerin bulunduğu ormanlık alanın İstanbul’a içme ve kullanma suyu sağlayan önemli barajlardan Ömerli Barajının su toplama ve koruma havzası içinde yer aldığı, halen orman niteliğini sürdüren ve Ömerli Barajı su toplama havzası içinde bulunan 1094 sayılı parsel içindeki ormanların bilim ve fen bakımından tam olarak orman niteliğini kaybetmediği ve 2/B madde koşullarını taşımadığı halde, bir bölümünün 2/B madde uygulaması sonucu kanuna aykırı olarak orman sınırları dışına çıkarılması işleminin yerinde olmadığını” belirlenmiş olup, Orman Bakanlığı tarafından dava konusu 1094 sayılı parselde 24 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan 2/B madde sahaları ile aynı parselde 59 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından 3302 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan 2/B madde sahalarının, Ömerli Barajının su toplama havzası içinde kalması nedeniyle ağaçlandırma ve erozyon kontrolü yapılmak amacıyla Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğüne ve halen eylemli orman niteliğinde bulunan 2/B madde sahalarının da Orman Genel Müdürlüğüne tahsisinin istenmesi üzerine, İstanbul Valiliği İl Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığının 12/09/2002 tarihli “olur”lu ve aynı günlü yazısı ile bu sahaların 178 sayılı KHK"nın 13/d ve 261 sıra nolu tebliğe göre tahsisinin yapıldığı ve tahsis yapılan idarelere teslim edildiği anlaşılmaktadır.
    13- Bilahare hüküm tarihinden sonra davadan feragat eden gerçek kişilerin bu taleplerinin incelenmesi amacıyla hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma kararına uyularak feragat eden gerçek kişilerin davalarının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Feragat davayı sona erdiren tek taraflı bir irade beyanı olup kesin hükmün hüküm ve sonuçlarını da doğuracağından mahkemece fergat nedeniyle feragat eden gerçek kişilerin davalarının reddine karar verilmesi isabetlidir. Eldeki dava aplikasyon ve 2/B madde uygulamasına itiraz mahiyetinde olduğundan, 6292 sayılı Kanun uyarınca bir değerlendirme yapılması olanağı da bulunmamaktadır. çekişmeli taşınmazın eldeki dava sonucu belirlenecek hukuki durumu kesinleştikten sonra 6292 sayılı Kanunun 7/4. maddesi uyarınca bir işlem yapılıp yapılmayacağı, asliye hukuk mahkemesinde devam eden davada hüküm altına alınacağı kuşkusuzdur.
    14- Bunun yanında, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde, orman kadastro komsiyonunun işlemlerine karşı hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin itiraz edebileceği düzenlenmiştir. Yine Orman Yönetimi ve Hazine tarafından açılacak davalar ile orman iddiasıyla müdahil oldukları orman kadastrosuna ve 2/B madde uygulamasına itiraz davalarında yasal hasım hak sahibi bulunan (somut olayda ise tapu sahibi olan) kişilerdir. Temyize konu davada hak sahibi gerçek kişiler 1094 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının malikleri olup, tapu kayıt malikleri dışında dava açan ve müdahil olan 1094 parsel sayılı taşınmazın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışarısına çıkarılan bölümünde hak iddia eden gerçek kişiler anılan kanun maddesi uyarınca hak sahibi olmadıklarından, orman kadastro komisyonunun aplikasyon işlemine itiraz edebileceklerinin ve bu iddiayla davaya katılabileceklerinin kabulüne imkan bulunmamaktadır. Mahkemece bu kişilerin davasının reddine karar verilmesi uygundur.
    15- Bu sebeple, 1 ve 2 nunmaralı bentlerde asli müdahiller ..., ...Konukman, ..., ... vekilleri ve ...’in temyiz dilekçelerinin süreden reddine, katılan Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili ve F. Gönül Akgerman’ın ise temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi yerinde olduğundan bu yöndeki karara aynen katılmaktayım.
    16- Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece uyulan hukuka ve bilimsel gerçeklere uygun kesin bozma kararları üzerine temyize konu hüküm tesis edildiğinden, temyiz eden tarafların tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.
    Farklı gerekçeyle bozulması gerektiğine dair:
    Dava, 1948 yılında yapılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce ... Bey Vakfından gelme 11 adet tapu kaydına dayanarak açtığı dava sonucunda bu tapular kapsamında kalan yerlerin orman tahdidinin dışına çıkarılmasına karar verilmesi sonucunda kesinleşen orman kadastrosunda, Karaağıl Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan taşınmazda, 1985 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarının yaptığı aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarının bu yer içinde tapusu olan bir kısım davacılar tarafından açılan aplikasyon ve 2/B çalışmasının iptali istemine ilişkindir.
    Bölgede ilk kez 1948 yılında yapılan orman tahdidi ile 2082,2 hektarlık bir alan Karaağıl Devlet Ormanı olarak sınırlandırılmıştır. Yörede 1952 yılında 5653 sayılı Kanun gereğince makiye tefrik işlemi yapılmıştır. Orman tahdidine karşı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda 10.06.1960 tarihinde kesinleşen Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile vakıflara ait 11 adet tapu kapsamı özel orman olduğu kabul edilerek orman tahdidi dışına çıkarılmıştır. Ancak bu kararın yargılaması sırasında tapu kayıtlarının sınırlarının nereleri kapsadığı tam olarak belirlenmemiş ve herhangi bir harita ve kroki de düzenlenmemiştir.
    1966 yılında 766 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan tapulama sırasında 1092 ve 1093 sayılı parseller Hazinedar Sadri Ali ... Bey Vakfı adına çalılık ve mera olarak kaydedilmiş, 1094 sayılı parsel ise Eylül 1288 tarihli tapularda Emin Ağa oğlu Hacı Hüseyin Ağa adına kayıtlı iken ölümü üzerine intikal ve değişik zamanlarda bir çok satış işlemi gördükten sonra Eylül 1288 tarih 43 ila 48 numaralı tapu kayıtlarının gittisi olan Ekim 1952 tarih 61 ila 66 numaralı toplam 3.427.870 metrekare yüzölçümündeki tapu kayıtları 1094 parsele uygulanarak 16.822.100 metrekare olarak Ahmet Rıfat Özdaş ve arkadaşları adına çalılık, koru ve müştemilat olarak tespit ve tescil edilmiştir. Tapulama sırasında 1094 sayılı parsele uygulanan tapu kayıtlarının yaklaşık 5 katı büyüklüğünde bir alan davacı kişiler adına tespit ve tescil edilmiştir.
    1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü 1094 sayılı parselin adlarına tespit ve tescili yapılan ... ve arkadaşları aleyhine, bu yerin Hazinedar Sadri Ali ... Bey Vakfı tapuları kapsamında kalan ve açtıkları dava sonucunda 1960 yılında orman tahdidi dışına çıkarılan alan içerisinde kaldığını gerekçe göstererek tapu iptal ve tescil davası açmış, bu davaya Orman Yönetimi yerin orman olduğu gerekçesi ile, Hazine ise uygulanan tapuların miktar fazlası olan yerin (yaklaşık 13.394.230 metrekare) zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı ve miktar fazlası yerlerin Hazine adına tescil edilmesi gerektiği gerekçesi ile katılmıştır. Bu dosya halen Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 sırasında kayıtlı olarak derdesttir.
    Bu dava devam ederken 1984 yılında yapılıp 21.11.1985 tarihinde ilan edilen 24 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından Karaağıl Devlet Ormanında yapılan aplikasyon ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulamasında 1094 sayılı parsel Karaağıl Devlet Ormanı içerisinde bırakılmış, bir bölümü 2/B ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Bu işleme karşı ... ve arkadaşları tarafından 1094 sayılı parselin Vakıflar Genel Müdürlüğünün açmış olduğu dava ile orman tahdidinin iptal edilmesi nedeniyle orman sınırları içerisinde yer almadığını, dolayısıyla 24 nolu Orman Komisyonunun yapmış olduğu işlemlerin iptalini ve el atmanın önlenmesini istemişlerdir. Bu dava da devam ederken bu kez 1988 yılında 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından Karaağıl Devlet Ormanında aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasını ikinci kez yapılmıştır. Bu kez de 794,2500 hektar alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.
    Yapılan işlemler ve dava süreçleri birlikte değerlendirildiğinde:
    1948 yılında yapılan orman tahdidi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda 10.06.1960 tarihinde kesinleşen Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile vakıflara ait 11 adet tapu kapsamı özel orman olduğu kabul edilerek orman tahdidi dışına çıkarılan yerler dışında kesinleşmiştir. Bu 11 adet tapunun miktarı 517 hektar 6201 metrekaredir (5.176.201 metrekare). Burada Vakıflar Genel Müdürlüğünce ... Bey Vakfından gelme 11 adet tapu kaydının nereleri kapsadığı önem arz etmektedir. Bu 11 adet tapu kapsamının orman sınırları dışına çıkarılmasına ilişkin mahkeme kararının dayanağı bir harita ve kroki de bulunmamaktadır. Ancak 1966 yılında yapılan tapulama çalışmalarında vakıflara ait bu tapu kayıtları uygulanarak dava dışı 1092 sayılı parsel 100 hektar 9000 metrekare, 1093 sayılı parsel 118 hektar olmak üzere toplam 218 hektar 9000 metrekare yer vakıflar adına tespit ve tescil edilmiştir. Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğüne tespit ve tescil edilen yer 11 adet tapunun miktarını karşılamamaktadır. Tespit ve tescili yapılan bu iki parsel dışında 298 hektar 7201 metrekare (2.987.201 metrekare) eksik bulunmaktadır.
    Vakıflar Genel Müdürlüğü tapularının eksik kalan kısmının dava konusu kişiler adına tespit ve tescili yapılan 1094 nolu parseli de kapsadığı gerekçesi ile 1094 nolu parselin tespit maliklerine dava açmış, bu davaya yukarıda belirtildiği üzere orman idaresi yerin orman olduğu gerekçesi ile, Hazine de miktar fazlası yerlerin zilyedlikle kazanma koşullarının olmadığı gerekçesi ile bu yerlerin Hazine adına tescili için davaya katılmış, bu dava Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 Esas sırasında devam etmektedir.
    Elimizdeki dava aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davasıdır. Bilindiği üzere aplikasyon ile sınır ve mülkiyet değişikliği yapılamaz. Bu davada geçmiş safahatlarda verilen mahkeme kararları, önce orman sınırları dışına çıkarılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün 11 adet tapu kaydının neresi olduğunun tespit edilmesi, 1948 tahdidi ile çakıştırmasının yapılması, 1094 nolu parselin ne kadar miktarının bu tapu kayıtları içerisinde yer aldığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece yapılan keşif ve inceleme sonucu 1094 nolu parsel içerisinden 333 hektar 8857 metrekare yer Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kaydı içerisinde kaldığı kabul edilmiş, bu karar da tespit edilen bu alanın 1092-1093 sayılı parseller ile birlikte vakıfların tapu kayıtlarının miktarını aştığı, miktarı kadar yer verilmesi, fazlasının 1948 tahdidi içinde kalan orman olduğunun kabulü gerektiği gerekçesi ile kesin olarak bozulmuştur. Mahkeme de bu kesin bozmaya uygun karar vermiş, ancak bu karar da usuli eksiklikler dolayısıyla bozulmuştur.
    Görüleceği üzere 1094 nolu parselin mülkiyeti ve hukuki niteliği konusunda bir ihtilaf bulunmaktadır. Bu dava da Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 Esas sırasında devam etmektedir. Bu yerin orman mı, davacı gerçek kişilere ait mi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kayıtları kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan alanda mı kaldığı, kişilere tespit ve tescil edilen miktar fazlası yerlerin kazanma koşullarının olup olmadığı hususlarının incelenerek kesin hükme bağlanması gerekir. Burada orman tahdidine karşı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda 10.06.1960 tarihinde kesinleşen Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının ekinde herhangi bir harita ve kroki bulunmadığından vakıflara ait orman dışına çıkarılan 11 adet tapu kaydı kapsamını duraksamadan belirleme imkanı bulunmamaktadır. Aplikasyonu yapılacak kesinleşmiş bir orman sınırı bulunmamaktadır. Bu nedenle aplikasyon ve 2/B ye itiraz davası içinde mülkiyet sınırları yargılama konusu haline gelmiştir.
    Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden mülkiyete ilişkin davada orman idaresi yerin kesinleşmiş orman sınırları içerisinde kaldığını ve fiilen orman olduğunu iddia etmekte, Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu yerin kendilerine ait olduğunu mahkeme kararı ile orman sınırları dışına çıkarılan alan içerisinde kaldığını iddia etmektedir. Bu duruma göre devam eden bu dava sırasında yapılan aplikasyon ve 2/B uygulaması da kesinleşemez. Ortada neresinin orman neresinin vakıflar adına orman dışına çıkarılan yer olduğuna dair bir kroki veya haritada mevcut olmadığına göre bu yerin hukuki durumunun belirlenip kroki ya da haritaya bağlanması, bu hususun kesinleşmesinden sonra yapılan aplikasyon ve 2/B uygulamasının doğru olup olmadığını belirlemek gerekir. Bu davada davacılar yapılan aplikasyon ve 2/B maddesine itiraz ederken 1094 nolu parselin Vakıflar Genel Müdürlüğünün açmış olduğu dava sonucunda orman sınırları dışına çıkarılan alan içerisinde kaldığını, bu nedenle yapılan aplikasyon ile yerlerinin orman içerisinde gösterilmesi ve bunun sonucunda da 2/B uygulaması yapılarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması işleminin doğru olmadığını iddia etmişlerdir. Aslında bu iddiaları ile adlarına tespit ve tescil edilen yerlerin vakıfların tapusu içinde olduğunu itiraf etmektedirler. Zira mahkeme kararı ile orman alanı dışına çıkarılan yer vakıfların 11 adet tapu kapsamında kalan yerdir.
    Eğer 10.06.1960 tarihinde kesinleşen Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının ekinde bir harita veya kroki bulunsaydı bu harita veya kroki zemine uygulanıp orman tahdit sınırı ile çakıştırması yapılarak aplikasyonun doğru olup olmadığı kolaylıkla tespit edilebilirdi. Ancak mevcut durumda vakıfların açtığı dava sonucunda mülkiyet sınırlarının tespit ve tescilinden sonra bu davanın sonuçlandırılması gerektiği kanaatindeyim. Bölgede 1952 yılında yapılan maki tefriki sonrasında maki tefrik tutanağı ve haritası düzenlendiği, bu haritada 22 hektar 2620 metrekare alan köylülere ait ziraat arazileri bağ bahçe olarak makiye tefrik edildiği, bu maki tefrikinin de dava konusu alan içerisinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Tapu sahipleri gerçek kişilere revizyon gören tapularının yaklaşık 5 katı büyüklüğünde bir alan verilmiş, Hazine tarafından da bu husus davalı hale getirilmiştir. Dolayısıyla gerçek kişilerinin yerleri hakkında makiye ayırma işlemleri ve tapu fazlası yerler net olarak belirlendikten sonra bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemenin mülkiyete ilişkin Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesinin kararını beklemesi ve oradaki duruma göre hareket etmesi gerekir. Bu nedenle kesin bozma olduğu ve mahkemenin bu kesin bozmaya uygun karar verdiği gerekçesi ile usuli kazanılmış hak oluştuğu yönündeki görüşe katılmıyorum.
    Ayrıca mahkemece yapılan keşifler sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişilerinin raporlarında “Dava konusu taşınmazın 1955 tarihli hava fotoğrafları ile 1/25.000 ölçekli memleket haritasında orman olarak gözüktüğü, halen yaşlı meşe türündeki orman ağaçları ve kısmen de ormanın tahrip edilmesi sonucu, sahaya hakim olan sekonder nitelikteki sandal, muşmula, akçakesme, pırnal meşesi, doğu kayını, kocaşemiş, tüylü laden, katır tırnağı, herdemtaze, süpürge çalısı gibi sekonder (ikincil) maki ağaçları ile kaplı, erezyona elverişli yapıda, İstanbul’a içme ve kullanma suyu sağlayan Ömerli Barajının su toplama ve koruma havzası içinde bulunduğu” tespit edilmiştir. Sekonder makilikler asıl orman örtüsünün tahrip edilmesi sonucu meydana geldiğinden 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesinde anılan maki olarak kabul edilemez, sekonder makilikler 3116 ve 6831 sayılı kanunların 1. maddesi gereğince orman sayılan yerlerdir. Bu saptamalar karşısında öncesi ve halen orman olan yer hakkında 24 ve 59 Numaralı Komisyonların 2/B madde çalışmasının taşınmazın dava tarihindeki durumuna uygun olmadığı, 2/B kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan bir kısım yerlerin orman olma özelliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Orman Yönetiminin bu yerin orman olduğuna ilişkin Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 Esas sırasında devam etmekte olan davada iddiasını sürdürmektedir. Mülkiyet iddiasının devam ettiği sırada yapılan aplikasyonu ve 2/B uygulamasının kesinleşmeyeceği ve davalı hale geleceği Dairemizin önceki uygulamalarında da kabul edilmektedir. Bu nedenle devam eden bu davada orman 1094 sayılı parselin orman olduğunu iddia etmeye devam ettiğine göre 2/B uygulamasına ilişkin ormanın davasının olmadığı, açılan davaya katılamayacağı, davacıların talepleri dışında aleyhlerine karar verildiği yönündeki çoğunluğun görüşüne de katılmıyorum.
    Dosyada 2013 tarihli bozma kararından sonra müdahale talebinde bulunan gerçek kişilerin delilleri toplanmadığı gibi, müdahale talepleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar da verilmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 Esas sırasında devam etmekte olan dava sonucunun beklenmesi, oluşacak sonuca göre bu davada bir karar verilmesi, ayrıca 2013 tarihli bozma kararından sonra müdahale talebinde bulunan gerçek kişilerin talepleri hakkında bir karar verilmesi gerektiği kanaatiyle hükmün belirttiğim nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum. 08/06/2020




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi