10. Hukuk Dairesi 2012/5855 E. , 2013/4143 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava; trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan Kurum zararlarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılar ... ... San. ve Tic. Ltd Şti., Güvence Hesabı vekilleri ve davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 21.06.2005 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu ölen Bağ-Kur sigortalısı ..."ın hak sahiplerine Kurumca bağlanan ölüm aylığının ilk peşin değeri 34.126,73 TL ile ödenen 167,88 TL cenaze yardımının tahsili istemine ilişkin olup, Mahkemece, sürücü ..."ın kazada % 100 oranında kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle, cenaze yardımı aynen hüküm altına alınarak, hak sahibi Güven yönünden; ilk peşin değerli gelirin tamamının tahsiline, diğer hak sahibi ... yönünden ise, 17.10.2007 tarihinde evlenmesi sebebiyle, aylığının evlendiği tarih itibariyle kesilerek, bağlanan gelirin fiili ödemeye dönüştüğü ve fiili ödeme miktarının, ilk peşin değerden düşük olduğu belirtilerek, fiili ödeme miktarı esas alınmak suretiyle karar verildiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir.
Anılan madde kapsamında Bağ-Kur’a tanınan rücu hakkı halefiyet esasına dayanmayan, kanundan doğan bağımsız rücu hakkı niteliğindedir. 63. madde de “yapılan yardımların ilk peşin değeri için Kurum rücu eder” dendiğine göre yasanın buyurucu nitelikte olan bu hükmünün aksine kural olarak ilk peşin değerin altında bir rücu alacağına hükmolunamaz. Ancak, suç sayılır eylemi saptanan üçüncü kişinin kusur oranı nedeniyle bir indirim yapılabilir. Öte yandan; Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan aylığın kesildiği veya kesilmesi gereğinin yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda, Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu ilk peşin değer kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Davaya konu somut olayda, 21.06.2005 tarihli kazada, Bağ-Kur sigortalısı anne ... ile birlikte SSK sigortalısı baba ... da vefat ettiği, hak sahibi Ayşen"e annesi üzerinden 3/2160 tahsis numaralı dosyadan, babası üzerinden ise ... tahsis numaralı dosyadan ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Davacı Kurum tarafından, iş bu dava ile hak sahiplerine vefat eden anneleri nedeniyle yapılan sosyal sigorta yardımlarının tahsilinin talep edildiği anlaşılmasına rağmen, Mahkemece, hak sahibi ... yönünden, aynı kazada vefat eden SSK sigortalısı babası ... üzerinden 3410984480 tahsis numarasıyla ödenen fiili ödeme miktarları esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması, isabetsizdir.
Kabule göre de;
a-) Rücu davalarında faiz başlangıç tarihlerinin, gelirler için onay, diğer giderler için sarf ve ödeme tarihleri, dolayısıyla fiili ödeme miktarı yönünden de ödeme tarihleri olduğu dikkate alınmayarak, yazılı şekilde karar verilmiş olması,
b-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesinde “tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Belirlenen bu ücret tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten az olamaz.” kuralı öngörülmüş olup, tarifedeki kuralın “Belirlenen bu ücret Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre tespit edilen ücretten az olamaz.” kısmının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu"nun 30.06.2011 tarih, YD İtiraz No:2011/321 sayılı kararı ile yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
Avukatlık ücretinin takdirinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır” şeklindeki açık yasal düzenleme uyarınca, karar tarihindeki tarife hükümleri gereği, kısmen reddine karar verilen alacak miktarı esas alınarak, davalılar ... ... San. ve Tic. Ltd Şti. ile Güvence Hesabı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması,
Usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalılar ... ... San. ve Tic. Ltd Şti., Güvence Hesabı vekilleri ve davalı ..."ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 07.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.