3. Hukuk Dairesi 2018/7398 E. , 2019/1373 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava konusu 5040 ada 44 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı olduğunu, davalıya ait taşınmazın 1/2 hissesinin 5000 Alman markı bedelle haricen satın aldığını, ancak dava konusu taşınmazın ifrazının mümkün olmaması nedeni ile satın alınan kısmın tapu devir işleminin gerçekleştirilemediğini, taşınmazı satış tarihinden bugüne kadar fiilen kullandığını, belirterek dava konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı olan 1/2 hissesinin iptali ile adına tescilini, bunun mümkün olmaması halinde taşınmazın 1/2"sinin bilirkişi tarafından tespit edilecek rayiç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, tapulu taşınmazların haricen satışının mümkün olmadığını, 1994 yılında davacının eşi tarafından kendisine 1.500.000,00 TL (eski para ile) ödeme yapıldığını, bunu her zaman için iadeye hazır olduğunu, ancak taşınmazın 30 - 40 yıldır davacı tarafça kullanıldığını, bu haksız kullanıma karşılık oluşan bedelin takas mahsubunu talep ettiklerini ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Anılan karar Dairemizin 2015/12063 Esas- 2015/19518 Karar sayılı ve 01.12.2015 tarihli kararı ile “ Hukuken geçersiz sözleşmeler haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uygulama sonucu ulaşacağı alım gücü, belirtilen ilke ve esaslar dikkate alınarak bu konu da uzman bilirkişi veya kurulundan Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli ve bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. O halde mahkemece yapılacak iş, az yukarıda açıklanan ilkelere göre belirlenen bedelin, taşınmazın davalıya iadesi koşuluyla tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 17.07.2018 tarihli son kararında; davanın kabulüne, taşınmazın değeri olan 25.386,00 TL" nin, taşınmazın davalıya iadesi koşuluyla davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapuya kayıtlı taşınmazın harici sözleşme ile satın alınmasından kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak teşkil eder.
Somut olayda, mahkemece her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilememiştir. Şöyle ki, bozma ilamında açıkça sözleşme tarihindeki satış bedelinin dava tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesine göre tespit edilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, mahkemece harici satım sözleşmesine konu taşınmazın değeri tespit edilerek bu değer üzerinden hüküm kurulmuştur.
Mahkemece yargılama sürecinde uyuşmazlığın çözümü için, iki farklı rapor almıştır. Mali müşavirden alınan 09.03.2017 tarihli raporda; sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen 1.500.000.000 TL( bugünkü TL dönüşüm karşılığı 1.500,00 TL) paranın, dava tarihi itibari ile enflasyon, tüketici fiyat endeksi, altın ve döviz kurları ve asgari ücret kriterleri esas alınarak 352.993.66 TL"ye ulaştığı tespit edilmiş, fakat raporda güncellemeye esas alınan kriterler eksik alınmıştır.
25.10.2017 tarihli inşaat ve fen bilirkişisinden alınan ikinci raporda ise; davaya konu taşınmazın, bulunduğu konum, çevresindeki yapılar ve belediye hizmetlerinden faydalanıp faydalanmadığı hususları değerlendirilmiş, fakat emsal taşınmaz satışları değerlendirilmemiştir.
O halde mahkemece, bozma ilamı gerekleri yerine getirilmek sureti ile öncelikle uzman bilirkişiden, sözleşme tarihinde ödenen 1.500.000.000 TL (eski) dava tarihinde ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenler (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs olmak üzere en az 5 etken) tek tek uygulanarak, dava tarihine kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için ayrı ayrı hesaplanıp sonra bunların ortalaması alınmak suretiyle belirlenmelidir.
Daha sonra davacının talebinin taşınmazın rayiç değeri olduğu gözönüne alınarak, hükmedilecek değer taşınmazın rayicini geçmeyeceğinden taşınmazın rayiç değeri hesaplanmalıdır. Buna yönelik olarak, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden benzer yüz ölçümlü taşınmazların satışlarını bildirmeleri için taraflara imkan tanınmalı, gerektiğinde re"sen emsal temini yoluna gidilerek, bu emsaller de dikkate alınmak suretiyle, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle taşınmazın rayiç değeri belirlenmek üzere mahallinde keşif yapılmalı, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli, bilimsel verilere uygun alınacak rapor sonucuna göre davacının talebi dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, açılanan hususlar gözönünde bulundurulmadan yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.