3. Hukuk Dairesi 2017/13621 E. , 2019/1412 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; mahkemece, ek karar ile davacılar tarafından kesin süre içerisinde gider avansı tamamlanmaması nedeni ile temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiş, ek karar da davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; babası ve annelerinin yanında kalıp babalarına ait taşınır taşınmaz malların idaresini yaptıklarını, kazançlarını ve birikimlerini murislerine ait tereke için harcadıklarını, terekede emeklerinin diğer davalılara göre son derece fazla olduğunu, bu sebeple babalarının emeklerine mukabil ... ilçesi, Yıldırım mahallesi istasyon altı mevkiinde bulunan 128 ada 6 parsel nolu taşınmazı hibe edeceğini vaat ettiğini, bu vaade inanarak hem de davalıların bilgileri dahilinde bu taşınmaz üzerinde bina, çeşme, santrafüş, pompa vs. yaptıklarını, ancak babalarının ölümünden sonra terekesinin ortaklığın giderilmesi davasına konu edildiğini, Kapatılan ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/220 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası sonucunda verilen 2003/266 nolu kararda "karar kesinleştiğinde davalılar ... ve ..."in davacı ve diğer davalılar aleyhine, haksız zenginleşmeden ötürü taleplerine ilişkin, ilgili mahkemesinde dava açmakta serbestilerine" ibareleri ile bu konuda dava ikame haklarının tanındığını, aleyhlerine diğer kardeşlerinin haksız zenginleştiklerini beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere izale-i şuyu davasında bilirkişilerin tespit ettiği birinci bina bedeli 8.348.803.000.-TL, ikinci bina bedeli 3.207.600.000.-TL ve üçüncü bina bedeli 4.083.750.000.-TL, çeşme, santrafüş, pompa maliyeti 3.363.280.000.-TL olmak üzere toplam 15.795.832.000.-TL’nin faizi ile birlikte davalılardan alınarak taraflarına ödenmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar; davacıların babalarına ait menkulleri her türlü kullandıklarını, gelirlerini aldıklarını ve bu gelirler ile geçindiklerini, yaptıkları hiç bir işte muvafakat sorulmadığını, kendilerinin hiç bir gelir, kira vs. talep etmediklerini belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; her ne kadar kapatılan ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/220 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasında dava konusu 128 ada 6 parselde bulunan gayrimenkulün de satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verilmiş ise de; satış memurluğunun 2001/4 Esas sayılı satış dosyasında bu taşınmazın halen satışının gerçekleşmediği, bu nedenle diğer mirasçılar lehine her hangi bir zenginleşmenin söz konusu olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmiş; mahkemece davacılar tarafından Yargıtay’a gidiş dönüş ve tebliğ giderleri eksik yatırıldığından davacılara muhtıra çıkartılmış, masrafın tamamlanmaması üzerine de 04.11.2014 tarihinde ek karar ile davacıların temyiz taleplerinden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiş, ek karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrası “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü, 21/2.maddesi ise ""Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."" hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Bilinen adreste tebligat" başlıklı 16/2.maddesinde; ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebliğ zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.” düzenlemesi, yine aynı Yönetmeliğin 79/2. maddesinde de “Bu Yönetmeliğe ekli örneklere göre bastırılacak evrakın beyaz renkte olması gerekir. Ancak 16 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ zarfı açık mavi renkte bastırılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, dosyada bulunan davacılara temyiz harç-masraf tamamlatılması hakkında muhtıranın tebliğ mazbataları incelendiğinde; davacılardan ...’e çıkartılan tebligatın muhatabın vefat ettiğinden bahisle iade edildiği, adı geçen şahsın sağ olduğunun tespiti üzerine de yeniden aynı adrese çıkartılan tebligatın ise muhatabın taşınmış olduğu komşusunun beyanından anlaşılarak Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği; davacılardan ...’e çıkartılan tebligatın ise davacının bilinen adresinden adres bırakmadan ayrıldığından bahisle iade gelmesi üzerine adı geçen davacının adres kayıt sistemindeki adresine tebliğe çıkartıldığı ve muhatabın çarşıya gittiği komşusunun beyanından anlaşılarak Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği görülmektedir.
Buna göre; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 16/2 maddesine göre, açık mavi renkli bastırılan tebligat zarfında, “adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek, bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata” yer verilmesi gerekirken, böyle bir meşruhatın olmadığı sadece davacıların Adı ve Soyadının yazılı olduğu yerin hemen altında, (Mernis Adresi) şeklinde bir yazının olduğu ve tebliğ zarfının açık mavi renkli olmadığı görülmüş olup, beyaz renkli zarf üzerindeki “Mernis Adresi” şeklinde kaydın Kanunun ve Yönetmeliğin aradığı şartları karşılamadığı dolayısıyla tebliğin usule aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanunu ile yönetmeliğinin etkili önlemler almış olmasının tek amacı, tebliğin muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Şu hale göre; yazılı tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri o davayla ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce Kanuna uygun biçimde yapılan bir belgelendirme işlemidir. Dolayısıyla, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en küçük ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Nitekim, Kanunun ve yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Mahkemece her ne kadar davacıların muhtıraya rağmen masrafı tamamlamadıklarından bahisle temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmalarına dair ek karar verilmiş ise de; yukarıda açıklandığı üzere muhtıranın davacılara usulüne uygun tebliğ edilmediği, ek kararın temyizi aşamasında da gider eksikliğinin tamamlandığı anlaşılmakla davacıların temyiz talebinin kabulü ile mahkemenin 04.11.2014 tarihli ek kararı kaldırılarak işin esasına girildi.
Dava, davaya konu taşınmaza, davacılar tarafından yapıldığı iddia edilen faydalı ve zorunlu masrafların sebepsiz zenginleşme kuralına göre diğer paydaşlardan tahsili istemine ilişkindir.
Paydaşlığın giderilmesine konu olan taşınmaza, paydaşlar tarafından faydalı ve zaruri masraf yapılmış ise; bu masraf, diğer paydaşlardan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için, bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülemez. Zira vücuda getiren paydaş tarafından kullanılan muhdesatın, diğer paydaşlara herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Daha açık deyişle, sebepsiz zenginleşme; satışın yapılıp bedelinin ödendiği tarihte gerçekleşir. İyileştirmeden doğan sebepsiz zenginleşme nedeniyle hükmedilecek miktar, iyileştirmenin satış tarihinde taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın satışının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacılar yargılama sırasında 16.05.2006 tarihli celsede dava konusu taşınmazın satış memurluğu kanalı ile satıldığını beyan etmişler, temyizlerinde de bu hususu belirtmiş ve satışa ilişkin evrakı dilekçelerine eklemişlerdir. Ekli evrakın incelenmesinden dava konusu taşınmazın satış memurluğunun 2005/1 satış nolu dosyasında dava dışı ... ...’a ihale ile satışının gerçekleştiği, edinme tarihinin ise 17.07.2006 olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda dava konusu taşınmazın satışına ilişkin satış dosyası ve güncel tapu kaydı incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken satış memurluğunun 2001/4 Esas sayılı satış dosyasında bu taşınmazın halen satışının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.