3. Hukuk Dairesi 2018/6759 E. , 2019/1501 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyizi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının dava dışı kooperatifteki üyelik hakları ve kendisine ait olduğunu beyan ettiği dairenin satış bedelinin peşinen ödenmesi karşılığında daireyi satmayı ... 3. Noterliğinin 07.02.1994 tarihli hisse devir sözleşmesi ile açıkca kabul ettiğini, kendisinin tüm edimleri yerine getirdiğini, ancak dava dışı kooperatif tarafından dava konusu dairenin bir başkasına devredildiğini, davalının edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle zarara uğradığını ve ödemiş olduğu daire bedelini de geri alamadığını, bu nedenle davalı aleyhine başlattığı icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın şimdilik 10.000 TL alacak yönünden iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı; davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine; Dairemizin 04.06.2014 gün, 2014/1316 Esas, 2014/8877 Karar sayılı ilamı ile ; " ... davalının tebliğe elverişli adresine davetiye gönderilmediği, mahkemece; davalının adresinin araştırılarak, Tebligat Kanununa uygun olarak dava dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğinin sağlanması gerekir iken, icra dosyasında ödeme emrinin tebliğ edildiği adrese de dikkat edilmeksizin dava dilekçesinde bildirilen adrese tebliğin yapılması, Tebligat Kanununa ve ...nun 27.maddesinde yeralan "hukuki dinlenilme hakkı"na aykırı şekilde karar verildiği" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Bozma ilamından sonra mahkemece, taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı, bozma öncesinde sunduğu temyiz dilekçesinde zamanaşımı ve kesin hüküm nedeniyle usulden ve ayrıca esas yönünden davanın reddini dilediği gibi bozmadan sonra yapılan ilk duruşmadan önce sunduğu ıslah dilekçesi ile aynı hususlarda defi ve itirazlarını yinelemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davalının icra takibine vaki itirazının iptaline ve takibin 6.095,00 TL üzerinden devamına karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine; bu defa Dairemizin 06.04.2017 gün, 2015/19086 esas, 2017/4817 karar sayılı ilamı ile " ... Zamanaşımı def"i, davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.01.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı)
HUMK’nun 202/3 .maddesinde, savunmanın genişletilmesi yasağının istisnaları arasında ıslah sayılmıştır. Yargıtay’ın Yerleşmiş Uygulamaları da bu yöndedir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmamış davalı tarafın, ıslah yolu ile zamanaşımı definde bulunabileceği kabul edilmektedir.
Hal böyle iken, mahkemece; dosya içerisinde rastlanılamayan dava konusu daire hakkında dava dışı Celal Aksoy ile davacı arasında görülen ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/218 E. sayılı müdahelenin meni dava dosyasının da dosya içerisine alınarak, davalı tarafın zamanaşımı def"i hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden, işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, bozma sebep ve şekline göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek olmadığı " gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davalının 19.11.2014 tarihli ıslah ile birlikte zamanaşımı itirazını içerir dilekçesinde davaya konu alacağın davalı ile arasındaki 07.02.1994 tarihli noter satış sözleşmesine dayandırıldığı, iş bu dava dayanağı icra takibinin 2010 yılında başlatıldığı, 10 yıllık genel zamanaşımı süresi gözönünde bulundurulduğunda dava ve idda edilen borcun talep edilebilme niteliğinin olmadığı gerekçesiyle, davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kooperatif hisse devir sözleşmesine rağmen kooperatif üyeliği gerçekleşmeyen davacının, davalıya ödediği bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu, ... 2.İcra Dairesinin 2010/6918 esas sayılı takip dosyasının incelenmesi neticesinde; davacı- alacaklının davalı- borçlu aleyhinde 28.04.2010 tarihinde ilamsız icra yolu ile takip başlattığı, ödeme emrinin kendisine tebliği üzerine davalı- borçlunun süresinde icra dairesinin yetkisine, borca ve işlemiş faize itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve süresinde eldeki davanın açıldığı görülmüştür. İtirazın iptali davasında ise davalı cevap vermemiş ve yargılama gıyabında sonlandırılmıştır. Akabinde taraflarca hüküm temyiz edilmiş, davalı temyiz aşamasında zamanaşımı definde bulunmuştur. Dairemizin yukarıda yazılı ilamı ile taraf teşkili sağlanmaksızın karar verildiği gerekçesiyle, yerel mahkeme hükmü bozulmuş ve bozmaya uyularak, yargılamaya davalı dahil edilmek suretiyle taraf teşkiline dair husustaki usuli eksiklik tamamlanmıştır. Yeni esas üzerinden görülmeye devam olunan davada, davacının 19/11/2014 tarihli dilekçesi ile savunmaya zamanaşımı definin eklenmesi suretiyle ıslah isteminde bulunduğu görülmüştür.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği " hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği, sözlü ya da yazılı şekilde yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığının kabul edilmesi ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
Temyiz incelemesine konu eldeki davada; davalının takip dosyasında zamanaşımı defini ileri sürmediği, itirazın iptali davasının görülmesi sırasında ve mahkemece verilen ilk kararın bozulmasından önce de zamanaşımı define yönelik usulüne uygun bir ıslah talebinin bulunmadığı, bozmadan sonra 19/11/2014 tarihli dilekçesi ile ıslah dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunduğu mahkemece ıslah dilekçesine göre karar verildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar; davalının davadan haberdar edilmediği, savunma hakkının kısıtlandığı bu nedenle zamanaşımı definde bulunamadığı düşünülebilir ise de; zamanaşımı definin savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında yerel mahkemenin tahkikatı sonlandırarak kararını verdiği aşamada ileri sürülemeyeceği açıktır. Islah yolu ile ileri sürülebilme imkanı bulunduğu kabul edilebilir ise de; yukarıda yazılı yasal hükümler ile Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulu"nun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamında belirtildiği şekilde bozmadan sonra ıslah yapılamayacağının kabulünde zorunluluk bulunması karşısında; davalının zamanaşımı def"inin süresinde ileri sürülemediği açıktır.
Bu haliyle; mahkemece tahkikat aşamasından sonra zamanaşımı def"inde bulunulamayacağı ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları göz önüne alınarak, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile, davalının süre nedeniyle hukuki geçerlilik kazanamayan zamanaşımı def"ine itibar edilerek, hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK. nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.