11. Hukuk Dairesi 2018/3521 E. , 2019/5119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/04/2017 tarih ve 2016/235 E- 2017/183 K. sayılı kararın davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 10/05/2018 tarih ve 2017/1658 E- 2018/521 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin "LİO" ve "OLİO" esas ibareli tanımış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki "v"olio" ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPMK’ya başvuruda bulunduğunu, 2012/73982 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın kısmen kabul edilerek başvurunun kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin Ülker markası başta olmak üzere dünyaca tanınmış markalara sahip olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin “LİO” / “OLİO” ibareli veya bu ibareyi taşıyan TPMK nezdinde 03, 05, 29, 30. ve 35. sınıflarda tescilli seri markalara sahip olduğunu ve müvekkilinin bu markaları uzun yıllardır kullanarak ve yoğun reklam ve tanıtımlar sonucu tanınmış bir marka haline getirdiğini, dava konusu “V’OLİO” markası ile müvekkilinin “LİO” / “OLİO” ibareli esas unsurlu seri markalarının görsel, sesçil ve anlamsal olarak neredeyse aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve markalar arasında karıştırma tehlikesi bulunduğunu, başvurunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek 2016-M-450 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TPMK vekili, dava konusu “v’olio” markası ile davacının “olio” markalarının kısmen benzerlik gösterse de bir bütün itibariyle değerlendirildiğinde ve çıkarılan hizmetler gözönüne alındığında geriye kalan hizmetler yönünden benzerlik/iltibas tehlikesi bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı Şirket vekili, müvekkilinin davaya konu “v’olio” markasını zeytin/zeytinyağı ürünlerinde kullandığını ve farklı bir tüketiciye hitap ettiğini, ürünlerin marketlerde satılmadığını ve çeşitli internet siteleri aracılığıyla satışının yapıldığını, “v’olio” ve “lio” markaları arasında hiç bir görsel benzerlik veya ortalama tüketici nezdinde birbirlerini anımsatacak herhangi bir unsur bulunmadığını, İtalyanca’da yağ anlamına gelen “olio” ibaresinin zeytin ve zeytinyağı emtiaları için KHK’nın 7/1-c bendi anlamında ürünün cins,vasıf ve niteliğini belirten tanımlayıcı bir işaret olması nedeniyle hükümsüzlüğünün istenebileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, taraf markalarının her ikisinin de 29. sınıftaki mal ve hizmetleri kapsadığı, taraf markaları arasında benzer unsur olan “olio” ibaresinin telaffuzlarının aynı olduğu, redde mesnet gösterilen marka ile dava konusu markanın KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu, her ne kadar “olio” sözcüğünün İtalyanca’da yağ anlamına gelmekte ise de Türkiye’de ortalama tüketicilerin İtalyanca bilmediği dikkate alındığında, “Olio” sözcüğünün uyuşmazlık konusu emtialar açısından ayırt edici niteliğinin bulunduğu, 556 sayılı KHK"nın 8/4 hükmü anlamında tanınmışlık ve tescil engelinin bulunup bulunmadığının tartışılmasının sonuca etkili görülmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile TPMK YİDK’nın 2016-M-450 sayılı kararının iptaline, 2012/73982 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı Kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin ve davalı Şirket vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili ve davalı Şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı kurum vekili ve davalı şirket vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 27,40 TL harcın temyiz edene iadesine, 09/09/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.