3. Hukuk Dairesi 2017/5649 E. , 2019/1532 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, şirketlerinin ..."de özel eğitim veren bir eğitim kuruluşu olduğunu, okul yöneticisi ile davalının görüşmesi neticesinde ilgili 6990 ada 10 parseldeki taşınmazı kiraladığını, davalı ile ..."de yapılan kira anlaşmasına göre arsa üzerine foseptik çukuru açıldığını, arsanın etrafının tamamının taş duvar ile çevrildiğini, binaya dilekçe ekinde belirttikleri imalatların yapıldığını ve çeşitli ağaçlar dikildiğini, kötüniyetli davalının bu anlaşma yokmuş gibi tarafına fuzuli şagil olduğundan bahisle ihtar çektiğini ve taşınmazdan tahliyesini istediğini,davalıya gönderilen para alışverişlerindeki açıklamalardan kendisinin söz konusu taşınmazın kiracısı olduğunun açık olduğunu,halihazırda davalının talebi üzerine söz konusu taşınmazdan çıktığından dolayı ileriye dönük olarak yaptırdığı tüm imalatların davalının taşınmazı üzerinde kaldığını ve taşınmaza artı değer kattığını,bu imalat bedellerini davalının tarafına iade etmediğini,buna ilişkin olarak ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/33 D. iş sayılı dosyası ile tespit yaptırdığını, bilirkişi tespiti neticesinde kendisinin bu taşınmaza 42.494,00TL ek imalat yaptığının tespit edildiğini ileri sürerek, 42.494,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacı ile kiracı-kiralayan ilişkisinin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin daha önce kendisine ait olduğunu, kendisinin davaya konu 9.000 m² tarla içinde 2 katlı bina-yapı bulunan taşınmazı hiçbir şekilde davacıya kiralamadığını, 2012 yılı içerisinde davaya konu taşınmazı sattığını, kendisinin davaya konu yerin tadilatı için davacı şirketin sahibi olduğunu söyleyen dava dışı ..."nun hesabına 12.500 TL’yi banka aracılığı ile gönderdiğini,davacı şirketin sahibi dava dışı ..."nun davaya konu yerin tadilatını gönderdiği para ile yaptığını, davaya konu yerin tadilatının tamamen kendisinin parası ile yapıldığını ve iddia edildiği gibi 42.490,00 TL değil, sadece kendisinin göndermiş olduğu 12.500,00 TL kadar olduğunu, davaya konu yerin tadilatını yaptırdıktan sonra burasının dava dışı ... ve bu kişinin sahibi olduğu davacı şirket tarafından izni haricinde kullanıldığını,davacının taşınmazı haksız şekilde işgal ettiğini,kendisinin burayı satmak amacı ile satışa çıkardığını ve haksız işgalci konumundaki davacı şirket ile dava dışı ..."na 22.03.2012 tarihinde taşınmazın tahliyesi için noterden ihtarname çektiğini,sonrasında da davaya konu mülkiyeti kendisine ait olan taşınmazı sattığını savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile, 29.994,00 TL"nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş,hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, başkasına ait taşınmazda yapılan giderlerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; davacının dava konusu taşınmaz için yaptırdığı imalat ve tadilatların lüks mü yoksa faydalı ve zorunlu mu oldukları, bu çerçevede lüks faydalı ve zorunlu masrafların tutarının ne kadar olduğu ve belirlenen tutarın davalıdan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin istenip istenemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme, 6098 sayılı TBK’nun 77 ve devamı (mülga 818 sayılı BK’nun 61 vd) maddelerinde düzenlenmiş olup, madde hükmü uyarınca "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Buna göre; sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme halinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğmakta olup, bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir.
Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade borcunun kapsamı ve yapılmış olan giderlerden hangilerinin geri istenebileceği, giderlerin niteliğine ve zenginleşen kimsenin iyiniyetli ya da kötüniyetli oluşuna göre farklılık göstermektedir.
" Geri vermenin kapsamı” başlığı altında düzenlenen TBK’nun 79. ve 80. maddeleri uyarınca “ Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür."
Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür ” (m. 79).
"“ Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir. Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir. Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir (m. 80).
Yukarıda belirtilen yasa hükümlerinin değerlendirilmesi bakımından öncelikle yapılan masrafların niteliği üzerinde durmak gerekmiştir. Yasada tanımları yapılmamış olmakla birlikte, bir şeyin varlığını ve değerini korumak için yapılması gerekli olan harcamalar; zorunlu, bir şeyin değerini ve verimini arttırmak için yapılan harcamalar; faydalı ve hiçbir gereği yokken sadece kişisel zevkler için yapılan harcamalar ise; lüks olarak nitelendirilmektedir. (Akıntürk, Turgut, Borçlar Hukuku, 17. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2011, s.109.) "
"Bu aşamada az önce belirtilen yasal hükümlerin zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olma durumuna göre değerlendirmesine gelince ; zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir. Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir. Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri gerekse kötü niyetli iade borçlusu iade alacaklısından isteyemez. ( Oğuzman, Kemal, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010,s.718vd.)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;taraflar arasında kira ilişkisinin olmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Dosya kapsamında yer alan belgelerin incelenmesinde ise, taraflar arasında taşınmaz alım satımı konusunda emlak komisyoncusu aracılığı ile tellaliye sözleşmesinin düzenlendiği,davacının taşınmazın kendisine satılacağı düşüncesi ile taşınmazda bir kısım iyileştirmeler yaptığı,ancak taşınmaz maliki olan davalı tarafça davaya konu taşınmazın tapuda dava dışı bir üçüncü kişiye satış yolu ile devredildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece her ne kadar dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de,alınan raporda yapılan imalat ve tadilatların neler olduğu belirtilmiş ise de,söz konusu raporun kira ilişkisi varsayımına dayalı olarak faydalı ve zorunlu masraf tespiti yöntemine göre hesaplandığı, ancak taraflar arasında kira ilişkisi olmadığından yapılacak hesaplamanın yukarıda ifade edilen sebepsiz zenginleşme hükümlerine de uygun olmadığından eldeki davada hükme esas alınamayacağı açıktır.
Bu itibarla mahkemece,alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi heyetinden davacının dava konusu taşınmaz için yaptırdığı imalat ve tadilatların tespiti ile bunların lüks mü yoksa faydalı ve zorunlu mu oldukları, bunların sebepsiz zenginleşme tarihi olan dava konusu taşınmazın davacı tarafından tahliye edildiği tarih itibariyle tutarının ne olduğu, yapılan imalatların ve tadilatların asıl şeyden ayrılmasının mümkün olup olmadığı hususlarını içeren Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınması,yine hüküm kurulurken daha önce kurulan hükümde davalı tarafça gönderilen 12.500 TL’nin de mahsup edildiği ve bu kapsamda davalı yönünden usuli müktesep hak doğduğu da gözetilmek suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.