2. Hukuk Dairesi 2015/23110 E. , 2017/2130 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından; kusur belirlemesi, velayet, reddedilen maddi-manevi tazminat talepleri ile karar verilmeyen tedbir ve yoksulluk nafakaları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Mahkemece, davalı kadına yüklenen ev içi olayları dışarda paylaşması ve ev düzenine özen göstermeme vakıalarına davacı erkek dava dilekçesinde dayanmamıştır. Usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakılar davalı kadına kusur olarak yüklenemez. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden davalı kadının ağır kusurlu kabulü doğru bulunmamıştır.
2-Yukarıda (1.) bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu ve bu kusurlu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat ve hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddi-manevi tazminata (TMK m.174/1-2) karar verilmesi gerekirken reddi hatalı bulunmuştur.
3-Davalı kadın cevap dilekçe ile tedbir ve yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş, beyan dilekçesi ile de bu taleplerinin miktarlarını belirtmiştir. Boşanmaya neden olaylarda davalı kadının kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. O halde, davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası (TMK m.175) takdiri gerekirken talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
4-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re"sen) almak zorundadır (TMK m. 169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
5-Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3, Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.1; TMK m.339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde gözönünde tutulur. Mahkemece, velayet konusunda idrak çağında bulunan ortak çocuklar 2005 doğumlu ve 2006 doğumlu bizzat dinlenip, eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması, ebeveynlerden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) (2.), (3.), (4.) ve (5.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.03.2017(Çrş.)