11. Hukuk Dairesi 2018/3867 E. , 2019/5149 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05/07/2017 tarih ve 2016/450 E- 2017/503 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 30/04/2018 tarih ve 2017/971 E- 2018/425 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 19/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına müvekkilinin katılmadığını, gündeme ilişkin tebligatın müvekkiline tebliğ edilmediğini, alınan kararlardan haberdar olamadığını ve muhalefet şerhi yazdıramadığını, davalı şirketin olağan genel kurul toplantısında sermaye artışına gidildiğini, bu kararın müvekkilinin aleyhine olup kabul etmediklerini, müvekkilinin genel kurul yapıldığından, kendisine ortak olarak sermaye artırımı nedeniyle rüchan haklarının kullanılması hakkındaki karar ile iştirak taahhütnamesinin tebliğ edilmesi ile haberdar olduğunu, gıyabında alınan sermaye artırımı kararı ile müvekkiline mali külfet yüklenmek istendiğini, olağan genel kurul toplantısında alınan kararların usul, yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davalı şirketin 19/03/2016 tarihinde yapmış olduğu olağan genel kurulunda usul ve yasaya aykırı olarak alınan tüm kararların iptaline, sermaye artırımına ilişkin işlemlerin tedbiren durdurulmasına, davalı şirketin 19/03/2016 tarihli olağan genel kurulunda alınan sermaye artırımı kararına istinaden şirket yönetim kurulunun 25/04/2016 tarih ve 2016/6 sayılı sermaye arttırımı nedeniyle rüçhan haklarının kullanılması hakkındaki kararın geçersiz (batıl) olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya cevap vermemiş, yargılama aşamasında ise TTK düzenlemesine göre davetin yapılmaması veya usulsüz yapılması, toplantıda alınan kararların oy oranlarını etkilemediği taktirde iptal sebebi olmayacağını, ortakların büyük çoğunluğunun edimlerini yerine getirdiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; genel kurula çağrı davetiyesinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, davacının genel kurulun yapıldığını 05/05/2016 tarihinde öğrendiğini beyan ettiği, davanın süresinde açıldığı, davacı davalı şirketin % 3,4786 pay sahibi olduğundan dava konusu genel kurul toplantısına katılmış olsaydı dahi toplantıda hazır bulunanlar tarafından oy birliği ile alınan kararlara herhangi bir etkisinin bulunamayacağı, davalı şirket genel kurulu tarafından sermayenin dış kaynaklardan % 400 oranında artırılmasına ihtiyaç olup olmadığı hususunda bir denetçi raporu, mali müşavir raporu ve benzeri belge sunulmadığı gibi, sermayenin dış kaynaklardan aşırı şekilde artırılmasına ilişkin şirket tarafından herhangi bir gerekçe de belirtilmediğinden genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın yerinde olmadığı, şirketin sermayesinin iç kaynaklardan artırılması mümkün iken sermaye taahhüdü yolu ile artırıma gidilmesinin TTK. 462/3 hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmesi nedeniyle iptal koşullarının oluştuğu, 19/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan diğer kararların ise kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarından herhangi birine aykırılık teşkil etmediği, dava konusu yönetim kurulu kararının butlan sebeplerinin bulunmadığı, ancak dayanağı olan genel kurul kararının iptaline karar verildiğinden yönetim kurulu kararının da iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile DAVANIN KISMEN KABULÜYLE; davalı şirketin 19/03/2016 tarihli Genel Kurulunun 6 nolu kararının davacı yönünden iptaline, diğer maddelerinin iptaline yönelik taleplerin reddine, davalı şirketin 19/03/2016 tarihli Genel Kurulunun 6 nolu kararının davacı yönünden infazının tedbiren durdurulmasına, teminatın yatırılması halinde kararın davalı şirkete gönderilmesine, davalı şirketin 24/05/2016 tarih 2016/6 sayılı yönetim kurulu kararının davacı yönünden iptaline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava; davacının ortağı olduğu davalı şirketin 19/03/2016 tarihinde yapılan 2014-2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptali ile aynı genel kurulda alınan sermaye artırımı kararına istinaden şirket yönetim kurulunun 25/04/2016 tarih, 2016/6 sayılı sermaye artırımı nedeniyle rüçhan haklarının kullanılması hakkındaki kararın geçersiz/batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüyle; davalı şirketin 19/03/2016 tarihli Genel Kurulunun 6 nolu kararının davacı yönünden iptaline, Genel Kurul Kararlarının diğer maddelerinin iptaline yönelik taleplerin reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek istinaf incelemesi sırasında mali müşavir bilirkişiden ek rapor alınmış ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması karşısında istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması üzerine başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek davalı iddialarının ispatı yolunda araştırma yapılmıştır. Bu durumda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince; duruşma açılmaksızın tamamlanabilecek yargılama eksikliklerinin varlığı karşısında esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki ve infazda tereddüt oluşacağı, bu durumun ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil edeceği açıktır. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında bir karar tesis edilmesi gerekirken, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca BOZULMASI gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine; ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.