Esas No: 2022/4652
Karar No: 2022/5274
Karar Tarihi: 26.04.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/4652 Esas 2022/5274 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/4652 E. , 2022/5274 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y K A R A R I
I. BAŞVURU
Başvurucu vekili dilekçesinde özetle; ... Bölge Adliye Mahkemesi 32.Hukuk Dairesinin 21.12.2021 tarihli, 2021/1166 Esas, 2021/2200 Karar sayılı davanın reddine dair kesin nitelikteki kararı ile ... Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin aynı konudaki davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, tazminat miktarının sendikal fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 1 yıllık brüt ücreti tutarında belirlenmesine dair kararları yahut aynı yöndeki İlk Derece Mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararları arasında çelişki bulunduğunu, davalıya ait işyerinde çalışmakta iken iş sözleşmeleri 31.10.2016 tarihinde feshedilen... Sendikasına üye 53 işçi için aynı tarihte sendikal sebeple fesih iddiası ile işe iade davası açtıklarını, ... 3. İş Mahkemesinde yargılaması devam eden 24 işçinin davasında feshin geçerli sebebe dayandığı sonucuna varılarak davanın reddedildiğini, bu kararlara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulduğunu, ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun ise kabulüne karar verilerek feshin sendikal nedenle yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair yeniden hüküm kurulduğunu; 13 işçi yönünden ... 4. İş Mahkemesince verilen ret kararlarının ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince kaldırılarak davaların kabulüne karar verildiğini; 14 işçiye ait davada ... 4. İş Mahkemesince davanın kabulü ile davacıların işe iadesine ve bir yıllık brüt ücretleri tutarında sendikal tazminata hükmedildiğini, bu davalardan 2 tanesine karşı istinaf başvurusunun ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince reddedildiğini, ancak 12 işçinin davasında ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırıldığını ve dosyanın yeniden yargılama yapılması için Mahkemesine gönderildiğini, ... 4. İş Mahkemesince keşif icra edilerek yeniden bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra aynı sonuca ulaşıldığını, davaların kabulüne dair kararlara karşı davalı tarafın istinaf başvurusunda bulunduğunu, ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin duruşma açmak suretiyle istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının ortadan kaldırılmasına ve yapılan feshin haklı fesih olduğu gerekçesiyle davaların reddine karar verdiğini, böylece toplamda aynı işyerinden sendikal sebeple işten çıkartılan 38 işçinin işe iade kararları ile kıdemi yeterli olmayan bir işçinin sendikal tazminat talepli davalarında verilen toplam 39 adet karar kesinleşmiş karar bulunduğunu belirterek ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin kararları ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin kararları arasındaki çelişkinin dilekçede belirtilen gerekçeler ve resen nazara alınacak sebeplerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk dairesinin kararları doğrultusunda giderilmesini talep etmiştir.
II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu 18.03.2022 tarihli ve 2022/19 sayılı kararında özetle;
“...
... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi,
2018/2304-2305 Esas sayılı 2 adet işe iade talepli dosyada,
2018/4623-4624-4625-4626-4627-4628-4629-4630-4631-4632-4633-4634-4635 Esas sayılı 13 adet işe iade talepli dosyada,
2018/2999-3000-3001-3002-3003-3004-3005-3006-3007-3008-3009-3010-3011-3012-3013-3014-3015-3016-3017-3018-3019-3020-3021-3022 Esas sayılı 24 adet işe iade talepli dosyada olmak üzere toplam 39 adet dosyada feshin haksız ve geçersiz olduğunu, ayrıca sendikal nedene dayandığını kabul ederek bu yönde kararlar vermiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi,
2021/1166 Esas sayılı işe iade talepli dosyada feshin haklı nedene dayandığını kabul ederek bu yönde kararlar vermiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, her iki Daire kararları değerlendirilerek dava konusu dosyalarda taraflar arasındaki iş akitlerinin haklı veya geçerli bir nedenle feshedilip edilmediği, eğer fesih haklı veya geçerli bir nedene dayanmıyor ise sendikal nedenle yapılıp yapılmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmakla, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş Görev Ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 35. madde hükmü uyarınca uyuşmazlığın giderilmesine yönelik başvuru yapılmasına,
... Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulunca ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi'nin görüşü benimsenerek dosyanın Yargıtay 9. Hukuk Dairesine gönderilmesine
...”
oy çokluğu ile karar verilmiştir.
III. BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
A. ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesinin 21.11.2021 Tarihli 2021/1166 Esas 2021/2200 Karar Sayılı Kararı
“...
Dosyada mevcut ... 6. Noterliği'nin 01/11/2016 tarih 22064 yevmiye numaralı ihtarnamesinde fesih nedeni ‘...iş yerimizde çalışmakta iken 26/10/2016 tarihinde diğer işçilerle birlikte iş durdurmak, işinizi yapmamak ve çalışmamak suretiyle başlattığınız kanun dışı eyleminizi, çalışmanız, işbaşı ve işinizi yapmanız için defalarca kez yaptığımız ilan ve duyurulara rağmen ve SMS mesajlarına rağmen 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 tarihlerinde devam ettirerek çalışmadığınız ve işbaşı yapmadığınız tanzim edilen tutanaklar, kamera kayıtları, polis tutanakları ve sair delillerle tespit edilmiştir. Yaptığınız kanun dışı eylemi haklı gösterecek işyerinden ve işverenden kaynaklanan hiçbir neden olmadığı gibi, yaptığınız eylemin hiçbir dayanağı da bulunmamaktadır. Bu itibarla, gerek 6356 sayılı Kanunun 70. Maddesi, gerekse 4857 sayılı Kanunun 25/II maddesi (h) fıkrasına göre iş sözleşmeniz, 31/10/2016 tarihi itibariyle ihbarsız ve tazminatsız feshedilmiştir....’ şeklinde gösterilmiştir.
Davalı işyerinde davacı ve diğer işçilerin, iş akdi feshedilen Erkan Erdur isimli işçinin iş akdinin fesih sebebini öğrenmek, sendikalı işçilerin işten çıkartılacağı yönündeki bazı işçilerden duydukları söylentilerin yarattığı tedirginliği işverene iletmek ve bu söylentilerin gerçek olup olmadığını anlamak için, işveren ile görüşmek ve böyle bir uygulamanın ihtimali var ise engellemek amacı ile, toplu eylemde bulunduğu, ancak içlerinden bir grup işçinin, işveren yetkilileri ile görüşerek taleplerini işveren yetkililerine iletme ve görüşme, ayrıca işvereni konu ile ilgili yeniden değerlendirme yapmaya teşvik amaçlarına ulaşmış oldukları; buna rağmen eylemlerini 4 gün sürdürmelerinin katılımcı sayısı ve süresi değerlendirildiğinde ölçülü olmaktan uzak olduğu görülmektedir. Ayrıca tanık anlatımlarına göre davacı ve arkadaşlarının işverene karşı, üye oldukları sendikanın işverence tanınması ve protokol imzalanması isteğinde bulunmalarının da eylemin amacını aştığı, işçilerin, işverenin eylem baskısı altında yetki belgesi almayan sendika ile toplu görüşmeye zorlanmasının, yetki tespitine ilişkin prosedürün tümüyle bir tarafa bırakılarak emredici yetki koşullarına aykırı işlem yapılması taleplerinin, işverenin 6356 Sayılı Yasadan kaynaklanan yasal haklarından vazgeçmeye zorlama sureti ile yasal hakkın ihlali niteliğinde olduğu; bu taleplerinin hukuki ve haklı bir dayanağı olmadığı gibi işverene karşı baskı ile, işyerinde yetkisi olup olmadığı bile belli olmayan bir sendikayı kabul ettirmeye çalışmak niteliğinde olup, bu tutumun işverende, işçilerin eylemlerinin önü alınmadığı taktirde, yasal olmayan pek çok dayatması ile karşılaşacakları endişesi yaratacağı, işveren tarafından katlanılıp kabul edilebilecek bir durum olmadığı anlaşılmıştır.
Feshin haklı veya geçerli nedenle yapıldığını ispat yükü üzerinde olan işveren, davacının ve arkadaşlarının iş günleri olan 26/10/2016, 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 günlerinde verilen emir ve talimatlara uymadığını, kendilerine iş verildiği halde çalışmadıklarını, verilen emirleri yapmamakta ısrar ettiklerini bu nedenle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini ileri sürmekte, davacı vekili ise müvekkilinin iş görmeye hazır halde fabrika içinde çalışma alanında beklediğini, işveren tarafından iş verilmediğini, feshin haklı nedene dayanmadığını savunmaktadır.
Çözümlenmesi gereken sorun; 26/10/2016, 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 günleri için işveren tarafından işçilere iş verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Dairemizin kaldırma kararından sonra İlk Derece Mahkemesi tarafından davalı işyerinde keşif yapılmış ve 30.10.2020 tarihli bilirkişi heyet raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda açıklandığı üzere işyerinde iş emirleri formenlere verilmekte, işçilerin yönlendirilmesi formenler tarafından yapılmaktadır. İşçiler aldıkları sözlü emir ve talimatlara göre üretim yapmaktadırlar. İşveren, üretim iş emri formunu sipariş durumuna göre bir hafta veya 10 günde bir formenlere verdikten sonra iş emirleri, bilirkişi raporundaki tespitlere göre, işin durumuna göre bitirilmektedir. Dinlenen davalı tanıkları iş yerinde işçilere iş emirlerini ilettiklerini, işçilerin anılan günlerde yapmaları gereken iş olduğunu ancak işçilerin iş yapmama eylemi nedeniyle iş yapmadıklarını bildirmişlerdir. İşyerinde en son 19.10.2016 tarihli üretim iş emri formunun düzenlendiği, 16102-16103-16104 numaralı iş emirlerinin verildiği, dinlenen davalı tanık beyanlarına göre bu iş emirlerinin 26/10/2016, 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 günleri itibari ile tamamlanmadığı anlaşılmıştır. İşyeri çalışanı... kollukta verdiği 15.11.2016 tarihli ifadesinde "... sendika başkanı da fabrikaya girin, burada başladığınıza dair kartı çektirin ve fabrikada herkes makinanın başına otursun demiş, bizde aynı şekilde fabrikada makinaların başında oturduk, bu oturma eylemimiz 3 gün sürmüştür, her gün bu şekilde gidip geliyorduk, fabrikada bütün çalışabileceğimiz malzemeler bulunmakta idi, fakat biz grup halinde çalışmadık, yani kısacası sendika başkanımızın söylediği şeyleri uyguladık,..." şeklinde beyanda bulunmuştur...., bu ifadesini ... 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2019/57 esas 2020/409 karar sayılı dosyasında doğrulamış ve aynen tekrar etmiştir.
26/10/2016, 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 günlerinde davacı ve arkadaşları tamamlanmayan ve tamamlanması gereken iş emirleri olmasına, kendilerine iş verilmesine rağmen, formenlerin sözlü uyarılarına, işyerinde işçilerin toplu olarak bulunduğu alanlarda ve yemekhanede yapılan yazılı uyarılara, çalışmaları yönündeki toplu olarak sözlü yapılan anonslara, cep telefonlarına yazılı mesaj göndermek şeklinde yapılan uyarılara uymayarak 4 gün iş yapmama eylemine devam ettikleri, iş veren tarafından iş verilmesine karşın 4 günlük iş yapmama eyleminin kanunsuz grev yaptıkları sabittir.
İşveren tarafından fesih öncesinde, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatılmış, hatırlatma toplu şekilde sözlü ve toplu alanlara asılmak suretiyle yazılı biçimde ve yine cep telefonlarına yazılı mesaj göndermek şeklinde yapılmış, bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren ispat yükünü yerine getirmiştir. Hatırlatmanın işçi bazında tek tek işçinin imzasına yazılı olarak yapılması gerekmez.
Davacının, işyerinde 26/10/2016, 27/10/2016, 28/10/2016 ve 31/10/2016 günlerinde yapılan kanunsuz greve katıldığı sabit olup işverence yapılan fesih haklı bir fesih olduğundan bu yöne ilişkin davalı istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, haklı nedenle yapılan fesih nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizde açılan bu dava 11 adetlik seri davadan biri olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22.maddesi gereğince davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Sonuç olarak; davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olduğu, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte, kanunun olaya uygulanmasında İlk Derece Mahkemesince hata edildiği ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşılmakla, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, yeniden esas hakkında karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi Yukarıda İzah Edildiği Üzere;
Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kısmen kabulü ile; ... 4. İş Mahkemesi'nin 27/11/2020 tarih, 2019/582 esas, 2020/891 karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 bendi uyarınca KALDIRILMASINA,
I-1-Haklı nedenle yapılan fesih nedeniyle davanın REDDİNE,” kesin olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir.
B. ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin 06.12.2018 Tarihli 2018/2999 Esas 2018/1939 Karar Sayılı Kararı
“...
1-Feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Davacı vekili feshin geçersiz olduğunu iddia etmekte olup davalı vekili ise feshin geçerli nedene dayandığını savunmaktadır.
Davacıya tebliğ edilen (01.11.2016) tarihli fesih bildiriminde özetle;."...26.10.2016 tarihinde diğer işçilerle birlikte işi durdurarak işinizi yapmamak ve çalışmamak suretiyle başlattığınız kanun dışı eyleminizi (...) defalarca yaptığımız ilan, SMS ve uyarılara rağmen 27.10.2016, 28.10.2016 ve 31.10.2016 tarihlerinde devam ettirerek çalışmadığınız (...) tespit edilmiştir (...) Bu itibarle gerek 6356 sayılı kanunun 70. Maddesi, gerekse 4857 sayılı iş kanununun 25/II maddesi (h) fıkrasına göre iş sözleşmeniz 31.10.2016 tarihi itibariyle ihbarsız ve tazminatsız feshedilmiştir..." denilmiştir.
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından 08.11.2016 tarihinde işyerinde yapılan teftiş sonucunda, 24 işçinin hizmet akdinin devam ettiği, teftiş tarihi itibariyle işyerinde herhangi bir sendika ile imzalanmış toplu iş sözleşmesi bulunmadığı,... Sendikasının işverenliğin merkez büro ve fabrika işyerine ilişkin olarak yetki tespiti başvurusunda bulunduğu, Bakanlıkça yapılan inceleme sonucunda işyerlerindeki toplam toplam 104 işçiden 55'inin adıgeçen sendikaya üye olduğu, bu nedenle sendikanın yasanın aradığı gerekli çoğunluğu sağladığı hususlarının işverenliğe bildirildiği, bildirim üzerine işverenliğin ... 30. İş Mahkemesinde yetki tespitine itiraz davası açtığı, davanın devam etmekte olduğu, işyeri işçilerinden ...un hizmet akdine uygun olmayan davranışları nedeniyle savunmasının istendiği, işçinin savunmasında iddiaları kabul etmediği, davacı işçinin ... Noterliği aracılığıyla 4857 sayılı İş Kanunun 25/II maddesi uyarınca feshedildiği, işyerinde çalışan 56 işçinin, Erhan ERDUR'un işten çıkarılması üzerine bu işçi ile birlikte 18:30-20:41 saatleri arasında işyerini terketmeyerek işyerinde bulundukları,bu durumun kolluk kuvvetlerince tutanakla tespit edildiği, işverenlikçe 26-27-28-31.10.2016 tarihlerinde mesaiye gelmelerine rağmen çalışmadıkları yönünde tutanaklar tutulduğu, işverenin başvurusu üzerine 27.10.2016 tarihinde kolluk kuvvetlerinin tuttuğu tutanakta işçilerin mesai saati olmasına rağmen çalışmadıkları ve faaliyette bulunmadıklarının tespit edildiği, işçilerin işbaşı yapmaları için işyerinde ilanla ve SMS ile çağrı yapıldığı, bu süreç neticesinde işçilerden 56'sının iş sözleşmesinin 31.10.2016 tarihinde işverence noter aracılığıyla feshedildiği, toplam 57 işçiden tespit tarihine kadar işe geri alınan bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacı tanıkları Nurullah GÜNEŞ ve Olcay AKTAŞ duruşmada alınan aynı yöndeki beyanlarında özetle; sendikaya üye olduktan sonra yetki yazısı işverene gelince işverenin işçilere karşı tavırlarının değiştiğini, sözcü olarak seçtikleri ...un bölüm amiri olan ... ile görüştüğünde, bölüm amirinin kendisine işveren tarafından sendikaya üyelikten sonra en ufak hatada tutanak tutulması için talimat verdiğini söylediğini, sözcü olan ...n, Kemal Bey'e Asım'a sendika konusunda baskı yapıldığını, bu tür baskıları yapmamalarını istediğini söylediğini, Kemal Beyin, "muhatabım değilsiniz muhatabım gelsin" dediğini, 10 gün sonra 18.00 sıralarında ...n işten çıkartıldığını, Şermin Hanım'ın yeni sipariş alınmadığında bundan sonra işe gelip oturup gideceklerinin söylendiğini, işlerinin bitmesine rağmen işyerini terketmediklerini, amaçlarının arkadaşlarının işten ayrılmalarına çözüm bulmak olduğunu, ...n işten çıkartılmasına bir çözüm bulunmasının istendiğini, bu dönemde sipariş alınmadığı için işlerinin olmadığını, iş verilmediğini, makinalara dokunulmaması, işlem yapılmaması talimatı verildiğini, bu süreçte işlerine devam etmeleri konusunda duyurunun yemekhanede yapıldığını, ancak zaten işlerinin başında olduklarını belirtmişlerdir.
Davalı tanığı Erol CAN duruşmada alınan beyanında özetle; Ekim 2016 tarihinde işyerine sendika yetki belgesi geldiğini, işverenin bu yetkiye yasal itiraz hakkını kullandığını, 12.10.2016 tarihinde işçilerden ...un yanına gelerek 18.30'a kadar kamyonu yüklemesini, 18.30'dan sonra fazla çalışma yapmayacaklarının söylediğini, daha sonra üretim müdürü ...'ın yanına gittiğini, aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini bilmediğini, ertesi gün fabrika sahibi olan ...in geldiğini, yemekten döndüklerinde işçilerin toplandıklarını gördüğünü, işçilerden ...un Kemal Bey'e anlaşma yapalım masaya oturalım, kilidimiz zincirimiz hazır, kapıya kilidi vururuz, bundan sonra olacaklardan biz mesul değiliz, birimize zarar gelirse hepimiz aynı şekilde tepki vereceğiz dediğini, bundan sonra ...dan savunma istendiğini, daha sonra da iş aktinin feshedildiğini, o akşam 18.30'da servise binecekleri esnada fabrikanın ortasında işçilerin toplandığını, ...un işten çıkartılmasına tepki olarak toplandıklarını, bunun iki saat kadar sürdüğünü, saat 21.00'de kolluk kuvvetlerinin çağrıldığını, Kaymakam, Belediye başkanı ve emniyet amirinin geldiğini, bir anlaşma sağlanamadığının söylendiğini, ertesi gün 26 Ekim'de işe geldiklerinde dışarıda sendikalı yetkililerin olduğunu, işçilerin fabrikanın önünde toplandıklarını, saat 09.00'da işçilerin içeriye girdiklerini, makinelerin başında beklemeye başladıklarını, çalışmadıklarını, iş emirlerinin günlük olarak verilmediğini, bu durumun 26-27-28 ve 31 Ekim tarihlerinde devam ettiğini, bu süre zarfında işyerinin telefonlarına SMS atıldığını, SMS'lerde yaptıklarının suç olduğunun, çalışmalarının gerektiğinin, yanlış yolda olduklarının, herkesin işinin başına dönmesinin söylendiğini, ayrıca bu bildirimin çeşitli yerlere asıldığını, yemekhanede bu bildirimlerin okunduğunu, bu dönemde izinli olduğu için iş akti daha sonra feshedilen üç kişi olduğunu, bunlarn ...,...ve ... olduğunu, bu kişilerin o hafta izinli olduklarını, ancak işbaşı yaptıktan sonra 02.11.2016 tarihinde aynı eylemlere devam ettiklerini, bu kişilere diğer işçilerin atıldığı, çalışmaları gerektiğinin söylendiğini, buna rağmen bu işçilerin bunun sendikal karar olduğunu, direnişte olduklarını, çalışmayacaklarını söylendiklerini, bu süreçte üretilen malzemelerin geri iade edildiğini, müşteri kaybettiklerini belirtmiştir. Diğer davalı tanığı ... beyanında özetle; Eylül 2016 tarihinde işçilerin sendikal başvurusu olduğunu öğrendiklerini, ...un kendisiyle görüşmek istediğini, ... ile birlikte odasına geldiklerini, kendisine işverinin yapacağı her işleme iki kat karşılık vereceklerini, bundan sonra measiye kalmayacaklarını, bu sürecin ne kadar uzarsa onların da buna karşılık herşeyi yapmaya hazır olduklarını söylendiğini, masasının üzerindeki delgeçi göstererek bu boyda kilit ve zincir aldıklarını, gerekirse fabrikaya kilit vuracaklarını işverene söylemesini istediklerini, aynı gün öğlen işçilerin işverinin etrafında toplandıklarını, ...n kendisine söylediklerini işçileri arkasına alarak ...e söylediğini, bunları söylerken tehditkar bir tavrı olduğunu, el kol hareketleri de yaptığını, bu olaydan sonra ...un savunmasının istendiğini, iş aktinin feshedildiğini, bunun üzerine işçilerin 4 gün boyunca yani 26-27-28 (yarım gün), 31 Ekim 2016 tarihlerinde çalışmadıklarını, sadece makinelerin başında durduklarını, çay saatlerinde molaları kullandıklarını, yemeklerini yediklerini, ancak çalışmadıklarını, işlerinin işlerinin başına dönmesi için uyarıldıklarını, bu nedenle iş akiterinin feshedildiğini, ...,... ...n izinli olduğunu, ancak bu işçilerin de izin dönüşü eylemlerine devam ettiğini, arkadaşlarının yaptığı eyleme destek verdiklerini söylediklerini, şirketin bu dönemde maddi zarara uğradığını belirtmiştir.
Yerel mahkemece bilirkişi heyetinden rapor aldırılmıştır.
... 6. İş Mahkemesinin 2016/1564 E. Sayılı dosyası için Polis Memuru bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, eylemin birinci gününde işçilerin sendika başkanının konuşmasını dinleyip slogan attıkları, ancak çevreye zarar verici bir eylemde bulunmadıkları, 2. 3. 4. Günlerde işçilerin makinelerin başında oturdukları ve faaliyette bulunmadıkları yönünde tespitlerin olduğu, 31.10.2016 tarihinde işveren temsilcisi olduğu düşünülen bir kişinin işçilerin taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı yönünde işçilere hitaben konuşma yaptığının tespit edildiği belirtilmektedir.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (h) alt bendinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu hükme bağlanmıştır.
İş görme edimi işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir. İşverenin talimatlarının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile getirilebilecek sınırlamalar ile işçinin eğitimi, yeteneği ve takati gibi hususlara aykırılık oluşturmamalıdır.
1475 sayılı Yasada işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmaması haklı fesih nedeni olarak sayılmış ve işçinin bu anlık durumu yeterli görülmüşken, 4857 sayılı Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir. Bu noktada işverenin hatırlatmasının ardından sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir.
İşveren tarafından fesih öncesinde, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatılmalıdır. Bu hatırlatmanın sözlü ya da yazılı biçimde yapılması mümkündür. Bu konuda ispat yükü de işverendedir.
İşçinin görev tanımının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça öngörülmüş olması işverenin hatırlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
İşçiye yapılacak hatırlatmada/uyarıda, işçiye yapması istenen görev açık biçimde bildirilmeli ve işin tamamlanmasına yetecek bir süre öngörülmelidir. Bildirimde, görevin hatırlatılması yeterlidir. Görevin gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda iş sözleşmesinin feshedileceği hususunun ayrıca bildirilmesi gerekmez. Ancak, işveren tarafından işçiye bu yönde bir bildirim yapılmış ise, işçinin yeni bir eylemi gerçekleşmedikçe, önceki eylemlerine dayanılarak iş akdi feshedilemez.
İşçinin, verilen görevin bir kısmını yapmış olması halinde, bu davranışının nedenleri üzerinde durulmalı ve işverenin haklı fesih imkânının olup olmadığı, gerekirse uzman bilirkişilerce değerlendirilmelidir.
Somut olayda davacı işçi olarak çalışmakta olup işyeri çalışma düzeni ve bilirkişi heyeti tarafından işyerinin işleyiş düzenine ilişkin bilirkişi heyet raporuna yansıyan bilgilerden; iş emirlerinin kendilerine değil formenlere verildiği, verilen iş emrinin yerine getirilmemesinden doğrudan işçilerin sorumlu olmadıkları, formenler tarafından verilen emir ve talimatlara rağmen işçi işini yerine getirmiyor ise formen tarafından işçinin yapmakla ödevli olduğu görevin işçiye hatırlatılması gerekmektedir. Dosya kapsamında işverence işçilerin yapmakla ödevli bulundukları görevleri yapmamaları nedeniyle usulüne uygun şekilde uyarılmadıkları, bu konuda tutanak tutulmadığı ve işverence yemekhanede duyuru yapılması, SMS gönderilmesi gibi uygulamanın yasanın aradığı hatırlatma unsuru mahiyetinde bulunmadığı, işçilere genel olarak değil her bir işçiye somut olarak hangi görevin yapılmadığı, yapılması gereken görevin hangi sürede tamamlanması gerektiği hususunda açık hatırlatma mahiyetinde bulunmadığı, bu nedenle 4857 sayılı iş Kanunun 25/II-(H) bendi kapsamında yapılan feshin kanuna ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun olmadığı, bu nedenle yapılan feshin geçerli nedene dayanmadığı anlaşılmaktadır.
2-Feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık konusudur. Davacı vekili müvekkilinin iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğini iddia etmekte olup, davalı vekili ise feshin sendikal nedene dayanmadığını savunmaktadır.
... Sendikasının cevabi yazıları ile Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının tespitleri yukarıda aktarılmıştır. Belirtilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davalı işyerinde... Sendikasının örgütlenmeye çalıştığı, sonunda işyerinde çoğunluğun sağlanması üzerine 19.09.2016 tarihinde Bakanlığa başvuruda bulunduklarını ve 26.09.2016 tarihinde çoğunluğun sağlandığına dair yazının verildiğini, davalı işyerinde çalışanlardan 62'sinin sendikaya üye olduğu, işverene yapılan bildirimden sonra işverenin sendikaya üye olan tüm işçileri işten çıkardığını, davacının da yürütülen örgütlenme çalışmalarına katıldığı, yazı tarihinde davalı işyerinde sendika üyesi çalışan işçi kalmadığı, baskı sonucu 7 üyenin üyelikten istifa ettiği anlaşılmakla feshin sendikal nedene dayandığı anlaşılmış olup, yerel mahkemece feshin geçerli nedene dayandığı yönündeki tespitinin dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna uymadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.
B-Kamu düzeni açısından maddi-hukuki durumun incelenmesinde; ilk derece mahkemesinin kararında Dairemizce re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık hallerinden hiç birisinin bulunmadığı saptanmıştır.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı tarafın istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
B-Davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN KABULÜNE;
HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ... 3. İş Mahkemesinin 17.04.2018 tarih ve 2016/720 Esas 2018/258 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
C-Davanın KABULÜ ile;
1-Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
2-Davacının başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın tazminat miktarının SENDİKAL FESİH NEDENİ DİKKATE ALINARAK takdiren davacının 1 yıllık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
3-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin gerektiğinin tespitine,”
kesin olmak üzere oy birliği ile karar verilmiştir.
C. ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin 2018/2304-2305 Esas, 2018/4623-4624-4625-4626-4627-4628-4629-4630-4631-4632-4633-4634-4635 Esas, 2018/2999-3000-3001-3002-3003-3004-3005-3006-3007-3008-3009-3010-3011-3012-3013-3014-3015-3016-3017-3018-3019-3020-3021-3022 Esas sayılı kararları
Yukarıda esas ve karar numarası verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında da özetle; feshin haksız ve geçersiz olduğu, ayrıca sendikal nedene dayandığını kabul edilerek hüküm kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Başvuru konusu Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinin işverence feshinin haklı veya geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı ve işçilerin sendikal tazminata hak kazanıp kazanmadıkları noktasındadır.
B. İlgili Hukuk
1. Avrupa Sosyal Şartı’nın (Sosyal Şart) 5 inci maddesine göre; “Akit Taraflar, çalışanların ve çalıştıranların ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için, yerel, ulusal ve uluslararası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya geliştirmek amacıyla ulusal mevzuatın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi taahhüt ederler.”
Sosyal Şart’ın 6 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında, menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve işverenlerin, daha önce yapılan toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülüklere bağlı olmak koşuluyla grev hakkı dahil, toplu eylem hakkının tanınacağı ifade edilmiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 11 inci maddesinde de benzer düzenleme yapılmış ve örgütlenme hakkının korunacağı belirtilmiştir. Yine 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Sözleşmesi’nin 1 inci maddesine göre sendika özgürlüğünün teminatına yönelik düzenlemeler yer almaktadır.
2. Anayasa’nın 54 üncü maddesi uyarınca; toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler.
3. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 58 inci maddesi şöyledir:
“(1) İşçilerin, topluca çalışmamak suretiyle işyerinde faaliyeti durdurmak veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla, aralarında anlaşarak veya bir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına grev denir.
(2) Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde, işçilerin ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak veya geliştirmek amacıyla, bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılan greve kanuni grev denir.
(3) Kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan grev kanun dışıdır.”
Aynı Kanun’un kanun dışı greve ilişkin 70 inci maddesi şöyledir:
“(1) Kanun dışı grev yapılması hâlinde işveren, grevin yapılması kararına katılan, grevin yapılmasını teşvik eden, greve katılan veya katılmaya ya da devama teşvik eden işçilerin iş sözleşmelerini haklı nedenle feshedebilir.
(2) Kanun dışı bir grev yapılması hâlinde bu grev nedeniyle işverenin uğradığı zararlar, greve karar veren işçi kuruluşu veya kanun dışı grev herhangi bir işçi kuruluşunca kararlaştırılmaksızın yapılmışsa, bu greve katılan işçiler tarafından karşılanır.
(3) Kanun dışı lokavt yapılması hâlinde işçiler iş sözleşmelerini haklı nedenle feshedebilir. İşveren, bu işçilerin lokavt süresine ilişkin iş sözleşmesinden doğan bütün haklarını bir iş karşılığı olmaksızın ödemek ve uğradıkları zararları tazmin etmekle yükümlüdür”
4. İşçilerin demokratik ve barışçıl toplu eylem haklarını kullanabilmeleri gerek 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartı gibi uluslararası düzenlenmelerle gerekse Anayasanın 51., 54. ve 90 ıncı maddeleri ile güvence altına alınmıştır. Ancak her hak gibi bu hakkın kullanımı da bazı sınırlamalara tabidir. Toplu eylem, her şeyden önce ölçülü olmalıdır. Sırf işverene zarar verme kastı ile eylem yapılması hukuken korunamaz (Yargıtay (kapatılan) 22. Hukuk Dairesi, 26.10.2017 tarihli, 2017/42994 Esas, 2017/23386 Karar sayılı kararı).
5. İşçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri toplu eylem hakkına dahildir. Bu gibi eylemler salt politik nitelikte olmadıkça yasaklanamaz (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22.02.2018 tarihli, 2018/639 Esas, 2018/3774 Karar sayılı kararı).
6. İş sözleşmeleri işverence feshedilen işçilerin sendikal tazminat taleplerinin reddi üzerine, sendikal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yapmış oldukları bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli ve 2016/16056 başvuru numaralı kararında; işçilerin işyerinde karşılaştıkları -çalışma koşullarından veya başka bazı ekonomik ve sosyal meselelerden kaynaklanan- somut sorunlara ilişkin bir şikâyet dile getirmedikleri, eylemlerinin odak noktasını, mensubu oldukları Sendikanın diğer işyerinde daha iyi şartlarda imzaladığı toplu iş sözleşmesinin oluşturduğu, başvurucuların bu itirazlarını işyerinde 3 gün iş bırakma şeklinde gerçekleştirdikleri ve bunun sonucunda iş sözleşmelerinin feshedildiği, başvurucuların eylemlerinin zamanlaması, katılımcı sayısı ve süresi değerlendirildiğinde işverene yönelik hak arama amacı taşıdığı değerlendirilmeyen bu şekilde bir eylemin ölçülü olduğunun da söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır (Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri, B. no: 2016/16056, 21.04.2021, § 65).
7.4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 25 inci maddesinin (2) inci bendinin (h) alt bendine göre, işçinin yapmakla görevli bulunduğu görevleri, kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi, işveren yönünden haklı fesih nedeni oluşturur.
C. Değerlendirme
... Bölge Adliye Mahkemesinin 32. Hukuk Dairesi ile 28. Hukuk Dairesi, iş sözleşmesi aynı tarihte ve aynı sebeple feshedilen işçilerce feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade ile sendikal tazminat talebiyle açtıkları davalarda, feshin geçerli veya haklı nedene dayandığı noktasında farklı sonuca ulaşmış olup başvurunun konusunu bu uyuşmazlık oluşturmaktadır. ... Bölge Adliye Mahkemesinin 32. Hukuk Dairesince aynı vakıalara dayanan feshin haklı nedene dayandığı sonucuna ulaşıldığı hâlde, 28. Hukuk Dairesi feshin haklı veya geçerli nedene dayanmadığı, iş sözleşmelerinin sendikal nedenle feshedildiği gerekçesiyle sendikal tazminat talebinin kabulü yönünde karar verilmiştir.
Uyuşmazlık konusu kararlara göre işçilerin sözleşmeleri özetle; 26.10.2016 tarihinde diğer işçilerle birlikte işi durdurarak işi yapmamak ve çalışmamak suretiyle başlattıkları kanun dışı eylemi defalarca yapılan ilan, SMS ve uyarılara rağmen 27.10.2016, 28.10.2016 ve 31.10.2016 tarihlerinde devam ettirerek çalışmamaları sebebiyle, 6356 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ve 4857 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin (2) inci bendinin (h) alt bendi uyarınca 31.10.2016 tarihinde feshedilmiştir.
Davacı işçilerin ise söz konusu günlerde hem kendilerine topluca iş verilmemesi sebebiyle çalışmadıklarını, işverenin dava dışı sendikanın yetki alması karşısında sendikal faaliyetlere engel olmaya çalıştığını, iş sözleşmelerini sendikal sebeple feshettiğini iddia ederek sendikal tazminat talep ettikleri dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın esasına yönelik olarak bir değerlendirme yapılmasından önce şu hususa açıklık getirmekte yarar bulunmaktadır: Somut olayda işçilerin 26.10.2016 tarihinden başlayarak 27.10.2016, 28.10.2016 ve 31.10.2016 tarihlerinde işyerinde bulunmalarına rağmen fiilen çalışmadıkları konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Maddi vakıa konusunda uyuşmazlık bulunmadığına göre, bu maddi vakıaya uygulanması gereken hukuk kuralının belirlenmesi gerekmektedir. Gerek ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesince gerekse 28. Hukuk Dairesince işçilerin söz konusu günlerde çalışmamasının, 4857 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin (2) inci bendinin (h) alt bendi kapsamında haklı bir fesih nedeni olup olmadığı tartışılmıştır. Ancak dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelere göre işçilerin sendikal faaliyetlerde öncü durumundaki arkadaşlarının işten çıkartılması üzerine topluca eylem yaptıkları anlaşılmakta olup bu hâlde feshin, işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi bağlamında ele alınması mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir.
Davalıya ait işyerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından teftiş yapıldığı, bu teftiş sırasında dava dışı E.E. isimli işçinin işten çıkartılması üzerine bu işçi ile birlikte diğer işçilerin 18:30-20:41 saatleri arasında işyerini terketmeyerek işyerinde bulundukları, bu durumun kolluk kuvvetlerince tutanakla tespit edildiği, işverenlikçe 26-27-28-31.10.2016 tarihlerinde mesaiye gelmelerine rağmen çalışmadıkları yönünde tutanaklar tutulduğu, işverenin başvurusu üzerine 27.10.2016 tarihinde kolluk kuvvetlerinin tuttuğu tutanakta işçilerin mesai saati olmasına rağmen çalışmadıkları ve faaliyette bulunmadıklarının tespit edildiği, işçilerin işbaşı yapmaları için işyerinde ilanla ve SMS ile çağrı yapıldığı belirlenmiştir. Aynı şekilde Polis Memuru bilirkişi tarafından hazırlanan raporda da işçilerin makinelerin başında oturdukları ve faaliyette bulunmadıkları belirtilmiştir.
Her ne kadar bir grup dava dosyasında işyerinde keşif de yapılmak suretiyle işçilere çalışmaları için emir verilip verilmediği, işverence işçilerin yapmakla ödevli bulundukları görevleri yapmamaları nedeniyle usulüne uygun tutanak tutulup tutulmadığı, işçiye hatırlatma yapılıp yapılmadığı gibi yönlerden araştırma yapılmış ise de gerek bilirkişi raporları, gerek tanık anlatımları gerekse olayın oluş biçimi dikkate alındığında işçilerin topluca işi bırakmak ve çalışmamak şeklinde eylem yaptıkları açıktır. Bu durumda yapılması gereken şey, toplu eylem hakkının barışçıl ve ölçülü kullanılıp kullanılmadığı noktasında bir değerlendirme yaparak sonuca ulaşmaktır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri toplu eylem hakkına dahildir (9. HD, 2018/639 Esas, 2018/3774 K.). Uyuşmazlık bu yönden ele alındığında, işçilerin sendikal faaliyetlerde öncü konumundaki arkadaşlarının işten çıkartılmasını protesto etmek amacıyla eylem yapmaları demokratik bir hakkın kullanımı olarak görülmelidir. Ancak, bu hakkın ölçülü olarak kullanılıp kullanılmadığı noktasında aynı sonuca varmak mümkün değildir. İşçilerin 26.10.2016 tarihinde başlayan toplu eyleminin 27.10.2016, 28.10.2016 ve 31.10.2016 tarihlerinde devam ettiği dikkate alındığında, barışcıl bir amaç taşısa da, eylemin ölçülü olduğundan söz edilemez. Kaldı ki dosyanın kapsamından,... Sendikasının davalı işverene ait işyerinde çoğunluğu sağladığı iddiası ile yetki başvurusunda bulunduğu, Bakanlıkça işyerlerindeki toplam 104 işçiden 55' inin adı geçen sendikaya üye olduğu belirlenerek sendikanın çoğunluğu sağladığı hususunun işverene bildirildiği, işverence yetki tespitine itiraz davası açıldığı ve feshe konu olayların gerçekleştiği tarihte henüz sendikanın yetkisinin kesinleşmediği anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemelerindeki yargılama sırasında dinlenen bir kısım tanıklar, işçilerin işvereni sendika ile protokol imzalama konusunda zorladıklarını ifade etmiştir. İşvereni yetkisi kesinleşmemiş bir sendika ile protokol yapmaya zorlamak şeklindeki eylem barışçıl olmadığı gibi ölçülü de değildir. Toplu iş sözleşmesinin yapılması ve sendikanın yetkisine ilişkin kurallar 6356 sayılı Kanun’da açıkça hükme bağlanmış olup tarafların kanun hükümlerinin dolanılması anlamına gelecek bir amaçla toplu eylem yapmaları hukukça himaye edilmemelidir.
Açıklanan sebeplerle, davacı işçilerin 4 gün devam eden toplu eyleminin süre ve amaç bakımından ölçüsüz olduğu ve işveren açısından haklı bir fesih nedeni oluşturduğu, somut olay bakımından feshin sendikal nedene dayanmadığı sonucuna varılmış olup uyuşmazlığın bu gerekçe ile giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
V. KARAR
1. Başvuru konusu uyuşmazlık yönünden davacı işçilerin 4 gün devam eden toplu eyleminin süre ve amaç bakımından ölçüsüz olduğu ve işveren açısından haklı bir fesih nedeni oluşturduğuna, somut olay bakımından feshin sendikal nedene dayanmadığına,
2. Dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine,
3. Karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemelerinin hukuk dairelerine bildirilmesi için Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine gönderilmesine,
26.04.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.