10. Hukuk Dairesi 2012/6455 E. , 2013/5644 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 19.08.2001 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine bağlanan ölüm aylıkları ve cenaze gideri nedeniyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda , davalılardan ... yönünden kurum sigortalısını öldürme suçunu taksirli eylem ile işlediğinden bahisle açılan davanın ispatlanamadığından reddine, diğer davalılar yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı kurum avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava konusu zararlandırıcı sigorta olayn 19.08.2001 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonucu sigortalının yaralanması şeklinde meydana gelmiş ve davacı Kurum avukatı olay tarihi itibariyle uygulama imkanı bulunan, 1479 sayılı Kanunun 63. maddesine dayanarak, uğranılan Kurum zararının tazminini istemiştir.
Davalılardan ... "ın kurum sigortalısına yönelik eylemi nedeniyle dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle ölüme sebebiyet verme suçundan ... .Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 3.061 ,00 TL adli para cezası verildiği ve verilen bu cezanın 647 Sayılı Yasanın 6.maddesi gereğince ertelendiği anlaşılmıştır.
Mahkemece dava konusu somut uyuşmazlık açısından 1479 sayılı Kanun hükümlerinin değil, daha lehe düzenleme içeren ve zararlandırıcı sigorta olayının
gerçekleşmesinden sonra yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği düşüncesiyle, anılan Kanunun 39. maddesine göre, “zararlandırıcı sigorta olayının kasıtlı bir davranışla meydana gelmediği” gerekçesine dayanılarak davalılardan ... yönünden davanın ispatlanamadığından reddine, diğer davalılar yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
1479 sayılı Kanunun 63.maddesinde;
“Üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum, sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar.
Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere, ve diğer sorumlulara rücu eder. Bu kimselerin hak sahiplerine yaptıkları ödemeler dolayısıyla Kurumun zarara uğraması halinde, hak sahiplerine rücu hakkı saklıdır.”ifadelerine yer verilmiş iken;
5510 sayılı Kanunun 39. maddesinin 1.fıkrasında,
“Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bu durumda çözülmesi gereken hukuksal sorun, 5510 sayılı Kanunun yürürlülük tarihinden önce meydana gelen bu tür zararlandırıcı sigorta olaylarında 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir (Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).” (HGK 13.10.2004 T., 2004/10-528 E., 2004/533 K.) 5510 sayılı Yasanın 39. maddesiyle
getirilen “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edilir.” hükmünün 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen trafik/iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi; rücuan tazmine ilişkin düzenlemenin, yasanın yürürlüğü öncesinde olup bitmiş olay ve ilişkilere uygulanmasını gerektirir yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceğinin de kabulü gerekir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında inceleme ve araştırma yapılarak sonucu gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı gerekçelerle 5510 sayılı Kanunun 39. maddesi uygulanmak suretiyle davalılardan ... yönünden davanın ispatlanamadığından reddine, diğer davalılar yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 22.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.