1. Hukuk Dairesi 2018/4922 E. , 2020/5977 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, davaya konu 2762 parselin 1957 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında "... oğlu ..." adına tespitinin yapıldığını, bu tespite ... tarafından yapılan itiraz üzerine ... Arazi Kadastro Mahkemesince 1960 tarihli kararla "Ölü ... ve ... mirasçıları adına tespit ve tesciline" karar verildiğini, daha sonra somut davanın bir kısım davalıları tarafından 08.09.2008 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/38 Esas sayılı dosyasıyla "tapuda isim tashihi" davası açılmak suretiyle 10.03.2009 tarihli kararla tapunun 1/2 hissesinin malikinin "... oğlu ... mirasçıları" olan isminin "... oğlu ... ... mirasçıları" olarak düzeltildiğini, bu davada taraf olmadıklarını, bu kararın infazı ile taşınmazın davalılara intikal ettirildiğini, asıl malikin kendi murisleri "Topal ..." olduğunu belirterek davalılar adına "yolsuz tescil" suretiyle oluşan tapu kaydının iptali ile müvekkillerinin murisi ya da ..."ın mirasçıları davacılar adına tescilini talep etmişlerdir.
Davalılar; taşınmazın murisleri ... oğlu ... ... tarafından diğer malik ... ile uzun yıllar birlikte kullanıldığını, tespit maliki ..."un kendi murisleri olduğunu bu nedenle tapuda isim tashihi ile taşınmazın intikalinin sağlandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin karar, Dairece; ‘’ “....Somut olayda, tescilin dayanağı olan kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihi 08.02.2010 kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Bilindiği üzere; 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında res"en gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı...” gerekçesiyle bozulmuş davacılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Dairece bu kez; ‘’ ... Somut olaya dönüldüğünde çözümlenmesi gereken husus, Kadastro mahkemesince belirlenen tapu maliki "... oğlu ..."un kim olduğu, bir başka ifadeyle davacıların murisi mi, yoksa davalıların murisi mi olduğu hususudur. Eğer mahkemenin belirlediği gibi davacıların mirasbırakanı ise dava kabul edilecek, davalıların mirasbırakanı ise dava reddedilecektir. Öte yandan 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanılması halinde söz konusu olup, kadastro sonrası nedene dayanılması halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği kuşkusuzdur. Yerel mahkemenin kararında da belirtildiği üzere ... Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği "isim tashihi" kararı doğru değildir. Bu kararın tarafı olmadıklarından davacıları bağlamayacağı da açıktır. Somut olayda yapılması gereken tapu malikinin taraflardan hangisinin murisi olduğunun tespitidir. Mahkemece de bu yapılmıştır. Kadastro dosyasında 1960 tarihinde yapılan duruşmada bilirkişi tapu maliklerinin ölü olduğunu belirtmiş tarafların buna itirazı olmamıştır. Halbuki davalıların murisi ... 3.10.2000 tarihinde ölmüştür. Taşınmazın maliki olması mümkün değildir. Ancak, davacıların murisi olduğu doğru olarak tespit edilmekle birlikte muris Topal ..."un davacılardan başka mirasçıları olduğu gözden kaçırılarak tek mirasçı ... imiş gibi taşınmazın 1/2 payının tamamının davacılar adına tesciline karar verilmiştir. ... Somut olaya gelince; muris Topla ..."un davacılardan başka mirasçılarının da bulunduğu, bu durumda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetini söz konusu olduğu açıktır. Hâl böyle olunca; davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK"nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. ‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak atanan tereke temsilcisi huzurunda yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm sadece davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kaldı ki hüküm, tapu kayıt maliki davalılar tarafından temyiz de edilmemiştir. Davanın kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazına gelince;
Eldeki davada, hatalı tescil işlemi yaptığından bahisle tapu müdürlüğü de davalı olarak gösterilmiş ve davanın kabulü ile birlikte hükmün fer’ilerinden sorumlu tutulmuştur.
Ne var ki, davalı ..., ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/38 esas ve 2009/17 sayılı kararına uygun işlem yapmıştır. Davalı idare, kesinleşmiş mahkeme kararını yerine getirmiştir. O halde, tapu müdürlüğünün kusurlu bir eylemi olduğundan bahsedilemez.
Hal böyle olunca, davalı ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.