3. Hukuk Dairesi 2018/5411 E. , 2019/1718 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... Turizm Gıda İşletm.Sanayi ve Tic.Ltd.Şti. ile davalı ... TURİZM Canlı Hayvan Alım Satımı Et Ürünleri ve Zahire Tic.Ltd.Şti. aralarındaki alacak davasına dair ... Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesinden verilen 11.11.2015 günlü ve 2010/44 E., 2015/120 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 18.04.2018 günlü ve 2018/1546 E-2018/4200 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının 2007 yılında ... ilçesi Vakıf köyünde bulunan tesisleri, turistik işletme amacıyla 29 yıllığına kiraladığını ve ortaklık teklif ettiğini, şifahi olarak yapılan anlaşmaya göre davalının, Saros Resort Hotel adı altında açılacak olan işletmenin 1/3 hissesini devredeceği, işletmenin genel müdürlüğünü de şirketin yetkilisi ..."nin yapacağının kararlaştırıldığını, kiralanan tesislerin ve bulunduğu alanın metruk halde olması sebebi ile bir an önce faaliyete geçirilmesi ve gerekli tadilatların yapılabilmesi için ortaklık payına mahsuben davalıya toplamda 69.391,00 TL"lik çeklerin keşide edip verdiğini, ayrıca davalının banka hesabına 28.03.2008 tarihinde 49.850,00 TL havale yaptığını, tesisin faaliyete geçip müşteri kabul ettiğini, akabinde aralarında çıkan sorunlar sebebi ile resmi ortaklığın kurulmamasına, davalıya ödenen paraların da iade edilmesine karar verildiğini, ancak aradan geçen süre zarfında herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek, 119.241,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı tarafın iddia ettiği paraları hotel ve ortaklık sermayesi olarak ödediğini ispat etmesi gerektiğini, şirketlerin yasal olarak birleşmelerine yönelik herhangi bir işlemin söz konusu olmadığını, davacının iddialarını senetle ispat etmesi gerektiğini, husumet itirazlarının bulunduğunu ileri sürerek, reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında adi ortaklığın unsurlarının bulunmadığı, davacının davalıya verdiği ve ödendiği tespit edilen çekler, çeke istinaden yapılan ödemeler ve ayrıca davalı hesabına yapılan havale yönünden davanın kısmen kabulüne, 85.994,50 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 18.04.2018 günlü ve 2018/1546 E-2018/4200 K. sayılı ilamı ile onanmıştır.
Davalı, daire ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de; inkarı halinde, bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin, bu ortaklığı, uygulanması gerekli HUMK"nun 287-288 ve 290 maddeleri (HMK madde 200) gereğince ispatı gerekir Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olayda; davalı taraf, davacı ile aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre; ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.
Yerleşik Yargıtay Kararlarına göre; havale borç ödeme vasıtası, bir çeşit ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir.
Diğer taraftan, hukuken bir ödeme aracı olan çek, kural olarak mevcut bir borcun ödenmesi için verilir. Bunun aksini iddia eden davacı, bu iddialarını ispatla yükümlüdür.
6100 sayılı HMK.nın 222.maddesinde ise ticari defterlerin delil olması düzenlenmiş olup; mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği, ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması, belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği, bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtların birbirinden ayrılamayacağı, açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtlarının, sahibi aleyhine delil olduğu, taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan diğer tarafın, ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı öngörülmüştür. Anılan maddede belirtilen koşullar gerçekleşmedikçe ticari defterlerin sahibi yararına delil olma niteliği bulunmayacağı gibi, hükme dayanak teşkil edemeyecektir.
Mahkemece;
a) Davacı şirket tarafından davalı şirket emrine keşide edilen ... Bankası İkitelli şubesine ait 30.09.2008 keşide tarihli 10.000 TL ve 30.08.2008 tarihli 13.000 TL tutarındaki çeklerin, davalı tarafından ciro edildiği, ciro silsilesi sonucunda bu çekler için Yapı Kredi Bankası tarafından İstanbul 14.İcra Müdürlüğünün 2009/1565 E. sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığı, bu dosya kapsamında davacı tarafından 5.376,15 TL ödeme yapıldığı,
b) Davacının Kuveyt Türk Bankasına ait 17.05.2008 keşide tarihli 22.000,00 TL tutarındaki hamili olduğu çeki davalıya ciro ettiği, davalının da davadışı ... firmasına ciro etmesi üzerine bankanın vermiş olduğu yazı cevabında bu çekin ödendiğinin belirtildiği,
c) Davacı şirket tarafından davalı şirket emrine keşide edilen ... Bankası İkitelli şubesine ait 15.01.2009 keşide tarihli 8.786,35 TL tutarındaki çekin, davalı tarafından dava dışı ... firmasına ciro edildiği, davacının davadışı ... firmasına 26.04.2011 tarihinde 8.786,35 TL havale yaptığı, davalının ticari defterlerinde ... firmasına borçlu olduğu, bu anlamda davalı şirketin borçlu olduğu ... firmasına davacı şirketin ödeme yapmış olduğu, gerekçesiyle sayılan bu ödemelerle birlikte ayrıca,
d) Davacının 28.03.2008 tarihinde davalıya ait banka hesabına gönderdiği 49.850,00 TL yönünden de davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ancak; davacının ibraz ettiği 49.850,00 TL bedelli havale dekontunda paranın borç olarak gönderildiğine dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Davalı davacının kendisine yaptığı havalenin borç ödemesi olduğunu belirttiğine göre, ispat yükü bunun aksini iddia eden davacı taraftadır. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir.
Davacı bu havaleye ilişkin olarak, tarafların ticari defterlerine delil olarak dayanmış ise de, mahkemece verilen kesin süreye rağmen davacı yalnızca 2008 yılına ait 3 sayfa noter onaylı yevmiye defterini sunmuştur. Sayfaların tamamı bulunmadığından, açılış kapanış onaylarının süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenemediği 08.11.2012 tarihli bilirkişi raporu ile sabittir. Her ne kadar davacının sunduğu 3 sayfa yevmiye defterinde 49.850,00 TL iştirak borcu olarak kayıtlı ise de, bu kaydın HMK.222.maddesi kapsamında sahibi yararına delil olma niteliği bulunmamaktadır.
Davacının davalıya verdiği çekler yönünden yapılan incelemede; çeklerin bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiğinden, bunun aksini iddia eden davacının bu iddialarını ispatla yükümlüdür. Davacı çeklere ilişkin olarak tarafların ticari defterlerine delil olarak dayanmış ise de, davacının davalıya keşide ettiği çeklerin ticari defter kayıtlarında görülmediği, davalının ticari defterlerinin incelenmesinde ise davacı adına bir kayda rastlanmadığı yine 08.11.2012 tarihli bilirkişi raporu ile sabittir.
Somut olayda; taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davalının adi ortaklık ilişkisinin varlığını inkar ettiği, bu durumda ispat külfetinin davacı tarafta olduğu, davacının iddiasını ispat edecek yazılı bir delil de ibraz edemediğinden adi ortaklık ispatlanamamıştır. Sebepsiz zenginleşme yönünden ise havale ve çekler ödeme aracı olup, bunun aksi de davacı tarafından yazılı delillerle ispat edilememiştir.
Ancak, davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış bulunduğundan, davacı tarafa yemin delili ile ispata imkan verilmelidir. Bu çerçevede, davacı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı Dairemizce bu defa yapılan yeniden inceleme sonucu anlaşıldığından; Dairemizin 18.04.2018 günlü ve 2018/1546 E-2018/4200 K. sayılı onama ilamı kaldırılarak mahkeme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile; Dairemizin 18.04.2018 günlü ve 2018/1546 E-2018/4200 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan gerekçeler ile davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 28.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.