10. Hukuk Dairesi 2013/22080 E. , 2013/23177 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalının 6111 sayılı Yasaya göre taksitlendirme talebi bulunduğu ve kabul edildiğinden konusuz kalan davanın reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalıya Kurumca 01.05.1994 tarihinde 1905 gün 3201 sayılı Yasa kapsamındaki, 111 günü 506 sayılı Yasa kapsamında yurtiçi çalışmasına ilişkin sigortalılığı ve 3630 gün de 2147 sayılı Yasa kapsamında borçlandığı sigortalılık süresi olmak üzere toplamda 5646 gün üzerinden 506 sayılı Yasa gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, fakat kurumca davacının yurtdışından kesin dönüş şartını gerçekleştirmediği ve Almanya’dan işsizlik yardımı aldığı gerekçesi ile 25.08.2007 tarihli işlemle davalının yaşlılık aylığının kesildiği ve 01.05.1994–25.08.2007 tarihleri arasındaki sürelerde ödenen aylıkların iadesi için davalıya takip yapıldığı, bu arada davalıya 2147 sayılı Yasa kapsamındaki 3630 günlük ve 506 sayılı Yasa kapsamında 178 günlük sigortalılık süresi üzerinden 01.04.2005 tarihinde Kurumca maluliyet aylığı bağlandığı, daha sonra davalının açtığı dava sonrasında Ankara 6. İş Mahkemesince, davalıya, 2147 sayılı Yasa Kapsamındaki borçlanması dikkate alınarak 01.06.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının 3201 Sayılı Yasa kaposamındaki borçlanmaların ise yaşlılık aylığı hesasbında 01.02.2008 tarihinden itibaren dikkate alınması gerektiğine dair verilen kararın Dairemizin 05.07.2010 tarihli ve 2010/3333 E.2010/10105K. sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmış, davacının 6111 Kurum tarafından yersiz ödemeler enedeniyle tahakkukn ettirlen borcu 6111 sayılı Yasadan faydalanarak ödemeye başladığı anlaşılmakla; Kurumca yapılan takipten dolayı 6111 sayılı Yasaya göre taksitlendirme talebi kabul edildiğinden konusuz kalan davanın reddine karar verilmiş ise; de verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki davada; mahkemece, davalıya kesinleşen karar nedeniyle 01.6.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verildiği dikkate alınarak, bu tarih öncesindeki Kurum alacağı bakımından davanın konusuz kaldığı hususundaki kabul yerindedir.
01.06.2002 tarihi sonrasındaki aylıklar bakımından 01.06.2002–25.08.2007 tarihleri arasında davacı Kurumun davalıya ödediği aylıklar içerisinde davalının 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanmaları da dikkate alınarak aylık miktarı belirlenmiştir. Ancak kesinleşen mahkeme kararına isitinaden 01.06.2002–25.08.2007 tarihleri arasındaki aylık miktarının hesabında 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanılan süre yoktur. Bu nedenle anılan dönemde kurumun ödediği yaşlılık aylıklarından fark aylık alacağı doğmaktadır. Diğer taraftan, dava dosyası içerisinden sigortalıya 01.04.2005 tarihli maluliyet aylığı bağlandığının anlaşılması karşısında anılan tarih itibari ile meluliyet ve yaşlılık aylıklarının 506 sayılı Yasanın 92’nci maddesi gereğince birleşecek olması ve anılan birleşme nedeniyle davalı sigortalı lehine oluşabilecek fark aylık alacağının bulunu bulunmadığı kurumdan sorularak belirlenmeli, varlığı halinde de 01.04.2005–25.08.2007 tarihleri arasındaki döenm bakımından istirdadı mümkün fark aylıklardan 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesi kapsamında mahsup edilebileceği gözetilmelidir.
Öte yandan, davacı Kurumun alabileceği tutarların tespiti konusunda, 5510 sayılı Yasanın 96’nci maddesi hükümleri gözetilmeli ve “a” bendi gereğince istirdadı mümkün tutarların tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve hatalı değerendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 02.12.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.