10. Hukuk Dairesi 2013/22743 E. , 2013/23810 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 6111 sayılı Kanunun prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı tarafından, davalı Kurum aleyhine 2926 sayılı Kanun kapsamındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemiyle açılan davanın yargılama sürecinde, 6111 sayılı Kanun hükümleri yürürlüğe girdikten sonra davacı, yasal süresi içinde davalı Kuruma başvurmuş; henüz sigortalılık süreleri tespit edilmediği halde, 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılmasını ve prim borçlarının yapılandırılmasını talep etmiştir. Davalı Kurum ise 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlanılabilmesi için mevcut davadan vazgeçilmesi gerektiğini (6111 sayılı Kanun m.14, 12, 13) belirterek, davacının talebini reddetmiştir. Bilahare davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının tespitine dair ilk davada sigortalılık sürelerinin tespitine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleştikten sonra davacı tarafından 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlandırılması talebiyle eldeki dava açılmıştır.
Somut olayda davacının 2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık süreleri, mahkeme kararıyla tespit edilebilmiştir. Sigortalılık sürelerinin tespiti hakkındaki davanın derdest olduğu safhada, henüz tespit edilmiş bir sigortalılık süresi ve tahakkuk etmiş prim borcu bulunmadığından, davacının 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılması talebine olumsuz cevap verilmesi, fiili imkansızlıktan olmuştur. Davalı Kurum"un olumlu cevap vermesinin mümkün olmadığı dönemde talep üzerine fiili imkansızlık nedeniyle ret cevabı verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan davalı Kurum aleyhine 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması talebiyle aynı nitelikte toplu (seri) davalar açılmıştır. Bu davaların türü, taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği, yargılamanın süresi, yargılama sırasındaki avukatın harcadığı emek ve çaba göz önünde bulundurulduğunda, yargılamada vekil ile temsil olunduğu gerekçesiyle her bir dava yönünden 1.320,00 TL maktu vekalet ücreti belirlenerek, davalı Kurum"un adalet ve hakkaniyet ilke ve ölçüleri içerisinde yer almayacak suret ve şekilde avukatlık ücreti ile sorumluluğunun benimsenmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 2, 3 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 29 hükümlerine aykırı olmuştur. Seri nitelikteki bu tür davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek davalı Kurum"a ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesinin hukuk düzenince korunmayacağı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, her bir dava yönünden dilekçe yazım ücreti yerine maktu avukatlık ücretinin hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Ne var ki, bu aykırılığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasında yer alan “1.320 TL vekalet ücretinin” ibaresinin silinerek, yerine “245 TL dilekçe yazım ücreti” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.12.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.