4. Hukuk Dairesi 2017/3811 E. , 2018/3930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... Gazete Dergi Basım A.Ş. ve ... aleyhine 16/05/2016 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/03/2017 günlü karara karşı davacı ve davalıların istinaf başvuruları üzerine yapılan incelemede; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalıların istinaf başvurusunun esastan kabulüne, HMK"nın 353/1-2. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve hükmün yeniden tesisiyle davanın reddine dair 13/06/2017 günlü ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 08/05/2018 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı asıl ... ile vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından, davacının istinaf başvurusunun reddine, davalıların başvurusunun esastan kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, hükmün yeniden tesisiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili; ... Gazetesi"nin 20/01/2016 tarihli Güney ekinde, davalı ... tarafından yazılan "CHP"li mebus PKK"yı kutsadı" başlıklı köşe yazısı ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; davaya konu yazının kişisel değer yargılarını yansıtan bir köşe yazısı olduğunu, eleştiri sınırları içinde kaleme alındığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, yazı içeriğinin davacıyı toplum içinde küçük düşürücü, toplumun büyük bir kesiminin kin ve nefretine maruz bırakacak ve manevi şahsiyetini zedeler nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince, davacının halen siyasetle iştigal ettiği, kamuya mal olmuş bir şahsiyet olduğu, ağır, sert ve incitici eleştirilere katlanmak durumunda bulunduğu, yazının görünür gerçeğe uygun, güncel, özle biçim arasındaki dengeyi koruyan, kamuyu bilgilendirme amacı taşıyan bir yazı olduğu, manevi tazminat verilmesi için gerekli koşulların oluşmadığı, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince, yazılı şekilde usul ve yasaya aykırı hüküm kurulduğu gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalıların istinaf başvurusunun esastan kabulüne, HMK"nun 353/1-b-2. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına, hükmün yeniden tesisiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince, davacı ana muhalefet partisi Mersin milletvekili olup, siyasetçi kimliği ile tanınmaktadır. Siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırlarının, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniş olduğu, siyasetçilerin her söz ve eylemlerini basının ve halkın yakın denetimine açtıkları ve bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorunda oldukları kuşkusuzdur.
... Gazetesi"nin 20/01/2016 tarihli Güney ekinde yayınlanan ve davalı ... tarafından yazılan yazı, bir köşe yazısıdır. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, gerekse Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarında; köşe yazılarının yazarın kişisel değer yargılarını içeren yayınlar olduğu, değer yargılarının kısıtlanamayacağı ve olaylar ile değer yargılarının birbirinden ayrı irdelenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ayrıca, basının belli ölçüde abartma, hatta tahrik etme ve polemik olarak kabul edilebilecek, kişisel açıdan taşkın ifadeler kullanma hakkı da bulunmaktadır. Bu, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesiyle teminat altına alınan fikir özgürlüğünün bir gereğidir.
Tüm bu ilkeler ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu yazı içeriğinde kullanılan; “......"yı ..."e, ..."ı da ..."a FETÖ koydu. Bu yüzden ... ve ...ı FETÖ eylemlerinin göbeğindedir hep...” şeklindeki ifadeler dışında, davaya konu yazı; basın ve ifade özgürlüğü sınırlarında, sert siyasi eleştiriler ve değer yargıları içeren bir yazıdır. Ancak alıntı yapılan yukarıdaki ifadelerde ise eleştiri sınırları aşılmış ve özle biçim arasındaki denge bozulmuş olup, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü gerekir.
Tarafların istinaf başvurusu hakkında, Bölge Adliye Mahkemesince açıklanan bu olgular gözetilerek bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK"nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA ve davacı yararına takdir olanan 1.630,00 TL. duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 08/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.