21. Hukuk Dairesi 2017/2589 E. , 2018/2254 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin emekliliğin iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının ve emeklilik haklarının tespitine, ödenmeyen aylıkların faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının ödediği primleri geçersiz sayarak emekli aylığını iptal eden kurum işleminin iptali, borcu olmadığının tespiti, kesilen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece " Davanın kabulüne, Dava konusu davacı murisin yaşlılık aylığının iptaline ve 01/10/1995-25/03/2007 tarihleri arası ödenen yaşlılık aylıklarının tahsiline ilişkin davalı kurumun 22/03/2007 tarihli işleminin iptaline, Davacı murise yeniden yaşlılık aylığı tahsisine ilişkin istem konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, Davacı murisin hak sahiplerine 01/04/2014 tarihinden itibaren 5703 prim ödeme gün sayısı üzerinden ölüm aylığı tahsisi gerektiğinin tespitine, Davacı murise 25/03/2007-01/10/2013 tarihleri arası 5703 prim ödeme gün sayısı üzerinden ödenmesi gereken yaşlılık aylıkları toplam tutarının 27/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak davacı murisin yasal mirasçılarına yasal miras payları oranında ödenmesine, Dahili davacı hak sahibi eş ..."a 01/04/2014-01/12/2015 tarihleri arası 5703 prim ödeme gün sayısı üzerinden ödenmesi gereken ölüm aylıkları toplam tutarının 01/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak dahili davacıya verilmesine" karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; kurumun 12.12.2006 tarih 3 sayılı raporun göre, davacının 01.10.1995 tarihli 10 adet prim makbuzunun İl Müdürlüğü veznesince tahsil edildiği görünmekte ise de günlük kasa sayım tutanağına esas prim tahsilatları icmallerinde bu ödemelere rastlanmadığı, primlerin yasal olmayan yollardan kurum IBM kayıtlarına bilgisayar programı kullanılarak yüklenip davacının borcunun silindiğinin tespit edildiği, davacı müfettişlerce alınan beyanında tüm ödemelerini kuruma ve Halk bankasına yatırdığını, makbuzları muhafaza etmediğini, kimseyle kanun dışı irtibat kurmadığını beyan ettiği, beyanı alınan bir kısım sigortalıların kendilerine “ borcu yoktur” yazılı belge verildiğini, ancak makbuzları olmadığını beyan ettikleri, davacının dava devam ederken 27.03.2014 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının davaya devam ettiği, 17.11.2015 tarihli dilekçeleri ile ölenin eşi adına ölüm aylığı bağlanmasını talep ettikleri, davacının kurumun hayali prim yüklenen dönemlere ve hayali prim tutarına ilişkin çelişkili cevaplar verdiği anlaşılmaktadır.
Davanının yasal dayanağının oluşturan 1479 sayılı Yasa"nın 35 ve geçici 10 maddeleri gereğince davacının yaşlılık aylığına hak kazanabilmesi için tahsis talep tarihinde prim borcunun olmaması gerekmektedir.
Somut olayda; davacılar murisi hayali olduğu belirtilen prim ödemelerini kurum ve banka aracılığı ile yaptığını beyan ettiğinden bu kayıtlar üzerinde araştırma yapılarak davacılar murisi tarafından yapılan bir ödeme olup olmadığı ortaya konularak, sonrasında yapılan ödeme var ise bu ödemelerin karşıladığı sigortalılık süresi dikkate alınarak aylık koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken davalı kurumun hayali prim yüklenen dönemlere ve hayali prim tutarlarına ilişkin cevaplarındaki çelişki dahi giderilmeksizin murisin hesabına yolsuz şekilde aktarılan prim ödemeleri dikkate alınarak sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Ayrıca, murisin ölümünden sonra mirasçılar külli halef sıfatı ile davayı sürdürmektedirler. Hak sahibi olan davacıların ölüm aylığı talepleri ayrı bir dava konusu olup, mevcut bu dava ıslah yoluyla değiştirilerek ölüm aylığı olarak dava konusu yapılamaz. Bu nedenle ölüm aylığına ilişkin talebin usulden reddi gerekirken kabulüne dair hüküm kurulması hatalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.