
Esas No: 2016/13451
Karar No: 2019/12040
Karar Tarihi: 29.05.2019
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2016/13451 Esas 2019/12040 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının ücret alacaklarının ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini beyan ederek kıdem tazminatı ile bir kısım ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının ücret alacağının bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacı tarafın süresi içerisinde tanık bildirmediği ve iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Taraflar arasında verilen sürede davacının tanık listesinin bildirilmemesi nedeniyle davacı tanıklarının dinlenip dinlenmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 240/2 madde de; "Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez " hükmü yer almaktadır.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikle getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Savunma hakkı Anayasamızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usûl hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur
Somut uyuşmazlıkta; davacı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmıştır. 14.07.2015 tarihli ön inceleme duruşması olarak görülen celsede, davacı vekiline tanık listesi sunması için iki hafta kesin süre verilmiş, bir sonraki duruşmaya davacı vekili katılmış, duruşmada tanık listesini süresinden sonra bildirdiğini kabul etmiş ancak yine de tanıklar adına davetiye çıkartılmasını talep etmiş, aynı celse Mahkemece davacının tanıkları iki haftalık kesin süreden sonra bildirdiği ve duruşma gününde salonda hazır bulunmadıkları gerekçesiyle tanık dinletilme isteminin reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davacıya tanık listesini sunması için verilen kesin süreye ilişkin ara kararında, kesin sürenin yasal sonuçları hatırlatılmadığı gibi, delillerin celbinde kullanılmak üzere yatırılması gereken avansın da dökümü yapılarak açıklanmamıştır. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı tarafa tanık delili için ikame etmesi gereken avansı da yatırmak üzere usulüne uygun kesin süre verilerek sonucuna göre yargılamaya devam edilmesi gerekir. Bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.05.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.