11. Hukuk Dairesi 2018/630 E. , 2019/5349 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 10/11/2015 gün ve 2014/413-2015/548 sayılı kararı onayan Daire"nin 28/11/2017 gün ve 2016/12804 - 2017/6674 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafça 59.504,89 TL bedelli bono dayanak yapılarak müvekkili aleyhine 30.929,68 TL alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının müvekkili şirketin yönetim kurulunda iken şirketi borçlandırdığını, gerçekte olmayan bir alacağa istinaden dava konusu bononun düzenlendiğini, davacının davalıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek, Mersin 1.İcra Müdürlüğünün 2009/6582 E sayılı takip dosyasına konu bono ile ilgili davalıya borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin önceden davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin borçlarını ödeyemez durumda olduğunu, bu borçların karşılanması ve şirkete ait işletmenin devamını sağlamak üzere müvekkili tarafından krediler çekilerek şirkete aktarıldığını, bu senedin de bu borçlara istinaden alındığını, savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece görev cihetinden verilen bozma ilamına uyularak dosya kapsamına göre davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.
Bu kez davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere davalının yönetici ortak olduğu dönemde, şirketin nakde ihtiyacı olduğunu, kendisinin de bu ihtiyaca binaen şirkete borç verdiğini ispat edememiş olmasına ve kendi döneminde ticari defterleri usulüne uygun tutulmasını sağlayamamış olması nedeniyle kendi kusuruna isnat ederek bir hak ileri süremeyecek olmasına göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 17,70 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 12/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kambiyo senedine dayalı olarak davalı tarafından girişilen icra takibinden ötürü borçlu bulunmadığının tespiti (menfi tespit) davası niteliğindedir.
Davalı yan, dava konusu senedin, davacı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmakta iken ödünç olarak verdiği paranın karşılığı olarak düzenlenip kendisine verildiğini savunmakta olup senedin nakden düzenlenmiş olması nedeniyle işbu savunmanın “senedin düzenleme sebebinin talili” niteliğinde olmadığı açıktır. Davacı yan ise davalı ile aralarında herhangi bir ödünç para alışverişi bulunmadığını, senedin davalının yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle kötüniyetle ihdas edildiğini savunmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davacı şirket defterlerinde dava konusu senedin davalıdan alınan krediye dayalı olarak düzenlendiği kayıtlanmıştır. Defter kayıtlarının düzensiz olması, kanun dairesinde tutulmamış bulunmaları halinde işbu kayıtların davacı yararına delil olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi mevcut ve davalı lehine düşülmüş bir kaydın davacı aleyhine delil olması kaçınılmazdır. Defter kayıtlarının düzenli tutulmamış olmasından ötürü şirketin bir zarara uğraması halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulmaları ilkesinin işbu davada sonuca herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Söz konusu kaydın, münhasıran, davalı tarafından ve kötüniyetle defter kayıtlarına geçirildiği de davacı yanca ispat edilmiş değildir. Öte yandan, gerek Dairemizin genel uygulaması ve gerekse emsal nitelikteki Yargıtay 19. HD. 25.5.2017 gün ve 2016/18831 – 2017/4178 sayılı kararı da gözetildiğinde, davacı şirketin o tarihteki yönetim kurulu üyesi olan davalı ile arasındaki ödünç ilişkisi, 6762 sayılı TTK’nın 334. maddesi anlamında davacı şirketin “faaliyet alanına giren bir ticari ilişki” olarak addedilebilir nitelikte olmadığından, mahkemenin davanın kabulü kararındaki bu yöndeki gerekçeye de itibar edilemez.
Tüm bu nedenlerle, ispat yükü dağılımı bakımından hatalı ve yanılgılı gerekçeye dayalı yerel mahkeme kararının bozulması görüşünde olduğumuzdan, davalı yanın karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşündeyiz.