8. Hukuk Dairesi 2017/13721 E. , 2017/10402 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, davalı adına tapuda kayıtlı bulunan 102 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 1991 yılında davalı ... tarafından açık arttırma usulü ile satışa çıkarıldığını, vekil edeni tarafından 90.200,00 TL bedelle satın alındığını ve ilgili bedelin 15/04/1991 tarihinde yatırıldığını, ancak belirtilen parselle ilgili Kadastro Mahkemesi"nde dava olması nedeniyle yıllarca tapu devrinin yapılamadığını belirterek, davalı adına olan tapu kaydının iptaline, söz konusu talebin mahkemece kabul görmemesi halinde vekil edeninin menfi ve müsbet zararlarının karşılığı olan taşınmazın dava tarihindeki değeri 54.000,00 TL nin davalıdan alınarak vekil edenine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davacının talebinin zamanaşımına uğradığını ve ayrıca tapu iptal ve tescil talebi hakkında hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalı kurumun söz konusu taşınmazın davalıya devrinin yapılamamasında herhangi bir kusuru veya ihmalinin söz konusu olmadığını, Belediye"nin borçlarından dolayı taşınmazın tapu kaydına 2001,2007,2012 tarihlerinde hacizler konulduğunu, bu nedenle taşınmazın davacı tarafa devrinin hukuken imkansız hale geldiğini, ayrıca taşınmaz üzerinde yapının yıkımına karar verildiği ve kararın kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın tapu iptali ve tescili davası yönünden ispatlanamamış olması, tazminat yönünden ise, 6098 sayılı Yasa"nın 82. maddesi gereğince 2 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden ve dava zamanaşımı gerçekleşmiş olduğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre, temyiz eden davacı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Davacı vekilinin tazminat istemine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde ödediği bedel yönünden tazminat talebinde bulunmuştur. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder.
Yine, 07.06.1939 tarih 1936/31 ve 1939/47 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, “Taşınmazın haricen satışına ve satış vaadine ilişkin muameleler kanunen geçerli bulunmamış ise de, satıcının bu işte görevli memur önünde ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin geri verileceğini taahhüt etmiş ve alıcıyla aralarında kararlaştırılmış bulunan bedeli bu şartla satıcıya vereceğini üstlenmiş ise, bu gibi uyuşmazlıklar Borçlar Kanunu"nun 125. maddesine göre on yıllık zamanaşımına bağlıdır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan dönme ve vazgeçme tarihidir” denilmektedir. Şu halde, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olmaktadır. Somut olayda, davacı yönünden bu durum dava tarihi itibarıyla gerçekleşmiş olup, zamanaşımının başlama tarihi de dava tarihidir. Dolayısıyla mahkemenin zamanaşımının geçtiğine ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Davacının satış bedelini isteme hakkının doğduğunun kabulü gerekir.
Buna göre tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak söz konusu bedelin ödendiğinin kanıtlanması halinde; satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları ile 10.07.1940 tarih ve 1939/2 C, 1940/77 ve 07.06.1939 tarih. 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı YİBK kararlarının kapsamları ve TEFE-TÜFE endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlara, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, bu konuda uzman bilirkişilerden bir hesap, bir serbest muhasebeci yada mali müşavir ve bir bankacıdan denetime elverişli rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçelerle alacak istemi yönünden de davanın reddine karar verilmesi yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarına ve açıklanan ilkelere aykırı olmuştur.
SONUÇ: Davacı vekilinin tazminat istemine ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tapu iptali ve tescil davasının reddine yönelik temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.