21. Hukuk Dairesi 2016/11994 E. , 2018/2409 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan SGK ve ...Gıda Pazarlama ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işyeri nezdinde 12.01.2003-14.06.2009 tarihleri arasında geçen hizmetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile “davacının davalı şirket ...Gıda pazarlama- ..."a ait işyerinde 01/08/2004-01/12/2007 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığının tespitine” karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından biri 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olusu her türlü delille kanıtlanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesinin 3.fıkrasında ise ; bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılması gerektiği vurgulanmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesine (HUMK."nun 388. maddesi) göre ise; hükmün kapsamında iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep gösterilir. Gerekçe hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Hakim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Yargıtayda, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 01.12.2007 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı işyerince davacı adına düzenlenmiş olup Kurum kayıtlarına intikal ettiği, davacının 01.12.2007-08.06.2009 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin 14716 s.s. no lu davalı işyerince Kurum’a bildirildiği, davalı işyerinin 14.06.1999 tarihinden itibaren Kanun Kapsamında olduğu, 11.08.2004-16.06.2007 tarihli irsaliye faturalarında davacının adı olan “...” isim kaydının yer aldığı, 22.08.2007 tarihi ve uyuşmazlık konusu olmayan döneme ait iade formları, sipariş formlarında davacıya ilişkin kayıtların yer aldığı, alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda aynı zamanda davalı işyerinin bordrolu çalışanı olan davacı ve davalı tanıklarının dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının davalı işyeri nezdinde 11.08.2004 tarihi öncesi geçen çalışmaları yönünden davacı ve davalı tanık beyanlarının hükme esas almaya elverişli olmadığı anlaşılmakla davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği, bu nedenle araştırmanın özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği düşünülerek fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Öte yandan, Mahkemece 22.10.2015 tarihinde tefhim edilen kısa karara uygun olarak yukarıda açıklanan hüküm oluşturmuş ise de; kısa karar sonrasında yazılan gerekçenin hüküm fıkrası ile çelişkili olduğu, bu yönü ile de kararın HMK’nun 297. maddesine (HUMK"nun 388.maddesine) uygun düzenlenmediği ortadadır.
Yapılacak iş; davacının 11.08.2004 tarihi öncesi çalışmaları yönünden uyuşmazlık konusu dönemde (12.01.2003-10.08.2004 tarihleri arası ) davalı işyerinde birlikte çalıştığı bordrolu tanıkları dinlemek, bordro tanıklarının adreslerine ulaşılamaması veya beyanlarının konuyu yeterince aydınlatamaması durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu, belediye, maliye, meslek odası,kolluk aracılığı ve muhtarlık marifetiyle tespit edilecek uyuşmazlık konusu dönemde çalışması bulunan komşu işyeri tanıklarının beyanlarına başvurmak, davalı işyerinde uyuşmazlık konusu dönemde müfettiş denetimi olup olmadığını araştırmak, dosyadaki tüm bilgi, belge ve deliller bir bütün halinde değerlendirilerek davacının çalışmalarını somut olgular çerçevesinde açıklığa kavuşturmak, HMK’nun 297. ve devamı maddeleri gereğince (HUMK"nun 388. maddesi) gerekçe ile hüküm fıkrası arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde Mahkemece bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma neticesi yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
O halde davacı ve davalı işyeri ile davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan ...Gıda Pazarlama ..." iadesine 15.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.