12. Ceza Dairesi 2018/4159 E. , 2020/3845 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Yasaya muhalefet
Hüküm : CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili ve şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Hazine vekilinin ... adına bulunduğu temyiz talebinin incelenmesinde;
Muğla ... vekili adına çıkartılan, iddianame ve bozma ilamı ekli, duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliği ile davadan haberdar edildiği halde, adı geçen kurum adına dava takip edilerek usulüne uygun şekilde katılma hakkı kullanılmadığı anlaşılmakla; 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK" un 317. maddesi uyarınca şikayetçi vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,
2- Hazine vekilinin Kültür ve Turizm Bakanlığı adına bulunduğu temyiz talebinin incelenmesine gelince;
Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 28.02.2013 olarak yazılması, ayrıca ... hakkında usulune uygun verilmiş katılma kararı olmadığı halde gerekçeli karar başlığında anılan kurumun katılan olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışı olarak kabul edilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Dairemizin 18.02.2015 tarih 2014/7230 esas 2015/2927 karar sayılı bozma ilamında belirtilen eksik hususların giderilmediği anlaşılmakla;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ - yayım - internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh - ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; İzmir II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 17.06.1995 tarih ve 4937 sayılı kararıyla korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olduğu kabul edilen, Datça ilçesi, Emecik köyü, Güllük mevkii, 117 ada, 1 sayılı parselde yer alan ve tapuda köy tüzel kişiliği adına kayıtlı olan tescilli su sarnıcının bitişiğinde ve onun koruma alanında bulunan sanığa ait tek katlı betonarme binada izin alınmadan çatı onarımı, dış sıva yenilenmesi, kapı ve pencerelerin yenilenmesi gibi tadilatların yapıldığının tespit edildiği, fen ve arkeolog bilirkişiler tarafından düzenlenen 04.07.2013 tarihli raporda da belirtildiği üzere İzmir 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 17.06.1995 tarih ve 4937 sayılı kararına göre tescilli sarnıcın her cephesinden 10 metre koruma bandı ile çevrildiği ve sarnıca yaklaşık 50-60 cm mesafede bulunan sanığa ait evin bu koruma bandı içerisinde bulunduğu, bir diğer ifadeyle dava konusu izinsiz tadilatların gerçekleştirildiği evin tescilli olmamakla birlikte tescilli sarnıcın koruma alanı içerisinde yer aldığı, ayrıca dosya kapsamında bulunan Muğla Koruma Uygulama ve Denetim Şube Müdürlüğünün 04.11.2015 ve 15.11.2015 tarihli cevabi yazılarında suça konu taşınmazın bulunduğu alanın III. derece doğal sit alanında kaldığının belirtildiği dikkate alınarak varsa buna ilişkin ilgili kurul kararının da dosya kapsamına alınarak gerek sarnıcın tescil edilmesine ilişkin İzmir II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 17.06.1995 tarih ve 4937 sayılı kararının gerekse taşınmazın bulunduğu yerin III. derece doğal sit alanı olarak belirlenmesine ilişkin kurul kararının suça konu yerde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğinin araştırılması, varsa ilan tutanaklarının dosya kapsamına alınması, bir diğer ifadeyle Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmeliğinin, tescil işlemleri başlığı altında bulunan 7. maddesinin, tescil edilen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı il merkez ilçesinde bulunuyorsa valilikçe, ilçe sınırları içinde kalıyorsa kaymakamlıkça, tescil kararının valiliğe veya kaymakamlığa tebliğ tarihinden itibaren en geç 3 gün içinde ilan tahtalarına asmak, belediye hoparlörüyle duyurmak ve köy muhtarlığına bildirmek suretiyle ilâna ait tutanak Bakanlığın o ildeki temsilcisine teslim edilir hükmü karşısında, söz konusu kurul kararlarının mahallinde, kaymakamlık ve belediye tarafından ilan edilip edilmediği, anılan kurumlar ile illerde Kültür ve Turizm Bakanlığı"nın temsilcisi olan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden sorularak, anılan Kurul kararlarının sanığın yaşadığı ve taşınmazın bulunduğu bölgede ilan edilip edilmediğinin araştırılması suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule göre de;
Dava konusu yerde mahkemece fen,arkeolog ve inşaat bilirkişilerin katılımı ile yeniden keşif icra edilerek, suça konu müdahalelerin yapıldığı taşınmazın III. derece doğal sit alanında bulunup bulunmadığının, suça konu müdahalelerin tescilli kültür varlığının zarar görmesine, özgün yapısını kaybetmesine sebebiyet verip vermediğinin, iddianameye konu edilen uygulamaların niteliklerinin, yani, 3194 sayılı İmar Kanununun 21/3. maddesinde tanımlanan “basit onarım” mı yoksa 2863 sayılı Kanunun 9. maddesinde tanımlanan “inşai ve fiziki müdahale” mi olduğunun tereddütsüz şekilde belirlenmesi, sonucuna göre, zararın varlığı halinde, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1. maddesi; zarara neden olmayan inşai ve fiziki müdahale niteliğinde olduğunun tespiti halinde ise; Muğla Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaaliyet gösteren koruma uygulama ve denetim şube müdürlüğünün 24.10.2011 suç tarihi itibariyle suça konu taşınmazın bulunduğu alanı kapsayıp kapsamadığı araştırılarak kapsadığının tespiti halinde, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4. maddesi, kapsamadığının tespiti halinde ise aynı Kanunun 65/1-2. cümlesi uyarınca sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 23/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.