Esas No: 2022/836
Karar No: 2022/1479
Karar Tarihi: 08.02.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/836 Esas 2022/1479 Karar Sayılı İlamı
Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)
Davalı belediyede itfaiye eri olarak çalışan davacı, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle işçilik alacakları hüküm altına alınmasını talep etmiş, mahkeme ise davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Ancak yapılan temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay, kararın gerekçeli olarak yazılmadığı ve denetlenebilir nitelikte olmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur. Anayasanın 141. maddesi uyarınca yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. ve 27. maddelerinde bunun düzenlendiği belirtilmiştir. Kararda bahsedilen kanun maddeleri şunlardır: Anayasa'nın 141. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. ve 27. maddeleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti
Davacı vekili, davacının davalı Belediyede 28.05.2003 tarihinden 6111 sayılı Kanun ile devir tarihi olan 05/11/2011 tarihine kadar itfaiye eri olarak çalıştığını, yirmi dört saat esasına göre çalıştığı halde fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini belirterek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 14.11.2019 tarih, 2017/25489 esas, 2019/21284 karar sayılı bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Anayasanın 141 inci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Kanunun 27 nci maddesinde de, hukuki dinlenilme hakkının, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkının yanı sıra ‘mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini’ içerdiği ifade edilmiştir.
Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı).
Mahkemece verilen ilk kararın davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince özetle, nöbet çizelgelerinin dosyada mevcut olmadığı, bilirkişi raporundaki hesaplamaların hatalı olduğu, raporun hükme esas almaya yeterli olmadığı, davacının gece çalışma süresi gözden kaçırılarak hesaplama yapıldığı, ayrıca davacı İş Kanununa tabi olarak çalıştığından ve davalı tarafça dosyaya sunulan İtfaiye Yönetmeliğinin 7. maddesinde ‘memur olanlar dışında 7/3. Personel yetersizliği nedeniyle itfaiye hizmetlerinde 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre çalıştırılan işçilere, önceden rızaları alınmak kaydıyla fazla çalışma ücreti ödenir’ hükmünün yer aldığı; dosyaya sunulan 2007-2010 ve 2010-2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmelerinin 31.(38.) maddesinde ‘itfaiyede çalışan sendika üyesi işçilere izinli/raporlu günleri dışında çalıştığı sürelerde itfaiyede çalışmakta olan memur personele verilen maktu ücretin aynısının ödeneceği’ hükmünün yer aldığı, ayrıca 45. (47.) maddesinde ise ‘fazla çalışma durumunda normal çalışma ücretinin % 50 fazlası ile ödeneceği, günlük ulusal bayram ve genel tatillerde ve hafta tatillerinde çalışan işçilere gündelik yevmiyelerin % 100 zamlı ödeneceği’ hükmünün yer aldığı, bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde; itfaiyede çalışan işçi personele hem izinli/raporlu günler dışında çalıştığı günlere göre kıstelyevm maktu ücret ödeneceği, ayrıca fazla çalışma ücreti ödenmesi gerektiği, bu yönler dikkate alınmadan denetime elverişli olmayan hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında üç farklı bilirkişi raporu alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, kararın gerekçesinden bozma gereklerinin yerine getirilip getirilmediği denetlenemediği gibi, denetime elverişli bir gerekçe de oluşturulmadığı anlaşılmaktadır. Gerekçede “... davacının zamanaşımına uğrayan dönemler hariç 01/01/2009-05/11/2011 tarihleri arasında fazla mesai yapacak şekilde davalı ... bünyesinde bulunan İtfaiye Müdürlüğü'nde çalıştığı, bu süreçte 24 saat çalışıp 24 saat dinlendiği, dosyamıza sunulan nöbet çizelgeleri doğrultusunda davacının 24 saat çalışarak 24 saat dinlenmesi sebebi ile yerleşik Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına istinaden günlük fiili çalışma süresinin 14 saat olarak kabul edilmesinin gerektiği ve bunun 7,5 saatini aşan 6,5 saatlik kısmının fazla mesai olarak kabul edilmesi gerektiği tespit edilmiştir. ... Bilirkişi tarafından hesaplaması yapılan iş bu fazla mesai ücreti alacağının hesaplanması işlemi sırasında yalnızca dosyaya sunulan nöbet çizelgeleri dikkate alındığından ve de nöbet çizelgelerinin davaya konu edilen dönemin tamamını kapsadığı anlaşıldığından hakkaniyet indirimi yapılmaksızın alacak hesabı yapılmış ve yukarıda yer alan tespitlere istinaden yapılan alacak hesabı sonucunda, davacının davalı ...'ndan toplamda 17.948,42 TL brüt fazla mesai ücreti alacağının olduğu tespit edilmiş olup...” denilmiştir. Ancak, dosya kapsamında birden fazla bilirkişi raporu bulunmakta olup, her bir rapor da kendi içerisinde seçenekli olarak düzenlenmiştir. Şüphesiz, bilirkişi incelemesi takdiri bir delildir. Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulması zorunlu olmadığı gibi, bilirkişi raporuna uygun hüküm kurulması da gerekmemektedir. Diğer taraftan, gerekçenin ve hükmün denetlenebilmesi, sağlıklı şekilde temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin tartışılması, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin kararda açık biçimde gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda Mahkemece hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti miktarı (17.948,42 TL) farklı bilirkişi raporlarında hesaplanan miktarlar ile örtüşmemektedir. Mahkemece bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan söz edilmiş ise de, hangi bilirkişi raporuna itibar edildiği açıklanmamıştır. Hal böyle olunca, fazla çalışma ücreti hesabına esas hesap unsurlarının denetlenmesi mümkün değildir. Ayrıca tarafların yargılama sırasında, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasında çelişki oluştuğunu beyan ederek, bu çelişkilerin giderilmesini talep ettikleri, mahkemece tarafların hukuki dinlenilme hakkına ilişkin bu talep ile ilgili herhangi bir değerlendirme de yapılmadığı tespit edilmektedir. Sonuç olarak, temyize konu kararın Anayasanın 141/3. maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 297. ve 27.maddelerine uygun denetlenebilir nitelikte bir gerekçe içermemesi sebebiyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 08.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.