Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/39
Karar No: 2022/998
Karar Tarihi: 25.01.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/39 Esas 2022/998 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/39 E.  ,  2022/998 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 30. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 6. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin 1962 yılında ... Konfederasyonuna bağlı ve 7 nolu iletişim işkolunda örgütlü köklü bir sendika olduğunu, davalının ise 2019 yılında kurulmuş ve 05/01/2020 tarihinde ilk olağan genel kurulunu yapmış olduğunu, ekte her iki tarafın da ana tüzüklerinin sunulduğunu, her iki ana tüzükle de davacı sendikanın kısaltılmış adı "..."; davalı sendikanın kısaltılmış adının ise "..." olduğunun belirli olduğu, davalı Sendikanın isminde "... SENDİKASI" ibaresini kullanması 1962 yılından beri bu ismi kullanan ve ... Valiliği ve Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde müvekkili adına kayıtlı olan "... SENDİKASI" ismine yapılan tecavüz niteliğinde olduğu, davalı Sendika 7 sıra numaralı yani davacının sendika ile aynı işkolunda kurulmuş olup, bu ismin kullanılmasının sendikaya üye olacak işçiler açısından çok büyük karışıklıklara neden olduğu, davalı Sendika haksız olarak davacının adını kullanarak sanki kendisi ... gibi davranarak sendika üyeliği yaptırdığını, davalı Sendika, davacının üyelik çalışması yaptığı şirketler ve ... A.Ş. ve taşeron şirketlerde çalışan işçileri bu isimle yanıltarak ve haksız olarak müvekkili Sendikanın adı ve ününden yararlanarak haksız üyelikler yaparak hukuku çiğnediğini, davalı Sendikanın bu kısaltılmış ismi kullanmasının açıkça kötü niyetli ve isim hakkına tecavüz niteliğinde bir işlem olduğunu, zira, davacı Sendika bu ismi 1962 yılından beri kullandığını, isminde aslında basın iş koluna ait bir isim olan HABER kelimesinin olmasının anlamı, İşkolları Yönetmeliğinden önce yürürlükte bulunan İşkolları Tüzüğünde 23 sıra nolu HABERLEŞME işkolunun olması ve eskiden TRT'nin de HABERLEŞME işkolunda bulunmasından kaynaklandığını, Aralık 2012'de yürürlüğe giren İşkolları Yönetmeliğinde ise basın işkolu "Basın Yayın ve Gazetecilik" başlığı altında 08 nolu işkolunda düzenlendiğini, davacı Sendikanın ismindeki Haber kelimesini değiştirmemesinin nedeni 1962 yılından beri bu isimle bilinmesi ve tanınmasından dolayı olduğunu iddia ederek, davalı Sendika tarafından davacı Sendikanın isim hakkına yapılan tecavüzün önlenmesine, davalı Sendikanın kısaltılmış adında bulunan "..." ibarelerinin Sendika Ana Tüzüğünden çıkarılmasına, basılı kağıtlarda ve internet ortamında ve her türlü mecrada "..." ismini kullanmasının yasaklanmasına, davalının bu isimle yaptığı faaliyetlerinin durdurulmasına, kararın bir örneğinin Türk İş Konfederasyonuna, Hak-İş Konfederasyonuna, Disk, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile ... Valiliğine bildirilmesine, kararın Türkiye'de trajı en yüksek 5 gazeteden birinde yayınlanmasına, 100,000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı, davacının isnatlarının tamamen asılsız olduğunu, haber kavramının yaptıkları sendika kolunun gereği olduğunu, "haber" ibaresinin kimsenin tekelinde olmadığını, bu haliyle Türkiye'de birçok sendikanın bulunduğunu, sendikalarının yükselen trendde olması nedeniyle bu davanın açıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, davacı sendikanın kullandığı ... ile davalının kullandığı ... ismi arasında bir benzerlik bulunduğu, davalının, davacının kullandığı çok yakın olan bu ismi kullanması davacı yönünden kendi üyeleri ve kendi sendikasına üye olmak isteyen işçiler yönünden sıkıntı yaratacağının muhakkak olduğu, üye olmak isteyen işçilerin birbirine çok yakın olan bu isimleri karıştırarak üye olmak istediği sendika dışında diğer sendikaya üye olması ihtimal dahilinde olduğu, kaldı ki dosya kapsamında dinlenilen tanık beyanları ile de sendikaların isimlerinin karıştırılmış olduğunun da anlaşıldığı, işçinin TİS'den faydalanması sendikaya üye olması ile mümkün olduğundan ilk bakıldığında ayırt edilmeyecek şekilde birbirine yakın olan bu isimlerden istemediği bir sendikaya üye olması ile karşı karşıya kalabileceği, işçinin yanlış sendikaya üye olması nedeni ile de TİS'den faydalanmaması gibi bir durum ile karşılaşabileceği, kaldı ki her iki sendikada aynı işkolunda faaliyette bulunduğu, dolayısıyla davacı Sendikanın isim hakkına yapılan bu tecavüzü önlenmek amacı ile dava açmasında hukuki yararının bulunduğu, her ne kadar 6356 sayılı yasada isim hakkına ilişkin bir düzenleme yok ise de yukarıda da belirtildiği üzere söz konusu yasa 4721 sayılı Türk Medeni Yasasına atıfta bulunduğundan ve uyuşmazlık da 6356 sayılı yasadan kaynaklandığından ... Bölge Adliye Mahkemesi 30. H.D.'nin 29/12/2020 Tarih 2020/3900 Esas 2020/1151 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere Mahkemelerinin görevli olarak kabul edildiği, açıklanan tüm bu nedenlerle davacı vekilinin isim hakkına yapılan tecavüzün önlenmesi talebinin kabulüne karar verildiği, öte yandan her ne kadar davacı vekili tarafından isim hakkına yapılan tecavüz nedeni ile manevi tazminat talebinde bulunulmuş ise de, davalı tarafın bu ismi kullanırken davacıyı zarara uğratmak kastına ilişkin dosya kapsamında bir delil bulunmadığı ve davacının da isim hakkına yapılan tecavüz nedeni ile herhangi bir zarara uğramadığı dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları ile de sabit olduğundan davacı vekilin manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesince, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07/02/2008 tarih, 2007/4480 esas 2008/1279 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, görevli mahkemenin, iş mahkemeleri olduğunda tereddüt bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça, ...’nın 1962 yılında kurulduğu, isminin belirgin bir ayırıcı özelliği haiz olduğu, davalı Sendikanın 2019 yılında kurulduğu ve ... olarak isimlendirilerek tescil edildiği, işçilerin her iki sendika arasında hatalı olarak üyelik işlemi yapabilecekleri, davalı Sendikanın da kendi isimlerinin bilinirliğini kullanmak suretiyle, kendi sendikasına üyelik işlemi gerçekleştirdiği ve buna ilişkin olayların meydana geldiği ileri sürülmüş ise de, davacının ileri sürdüğü olaylara ilişkin soyut tanık beyanlarından başka ispata elverişli delil bulunmadığı, her iki sendikanın da iletişim işkolunda faaliyet göstermesi nedeniyle, salt “HABER” ibaresinin sendika isminde yer almasının isim hakkına tecavüz oluşturmayacağı, belirtilen ibarenin kullanım hakkının sınırlandırılamayacağı, isim hakkına tecavüzde asıl olanın, kullanılan ibarelerin kullanım biçimleri olacağı, buna göre somut olayda yapılan değerlendirmede, her iki sendika isminde de “HABER” ibaresi bulunmakla beraber, isimler arasında, davacı sendika isminin ayırıcı özelliğine müdahale niteliği taşıyabilecek bir ismin söz konusu olmadığı, davacı sendika isminde yer alan “TÜRKİYE” ibaresi ile birlikte düşünüldüğünde, her iki sendika ismi arasında, “HABER” ibaresi dışında bir benzerliğin bulunmadığı, davacının isim hakkına müdahale bulunmadığının anlaşılmış olmasına göre, davalı tarafın istinaf başvurusu yerinde olup, davacı tarafın istinaf başvurusu yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddeleri uyarınca REDDİNE, davalı tarafın istinaf başvurusunun ise KABULÜNE karar verilmiştir.
    Temyiz başvurusu:
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
    Dava şartları ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114 üncü maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin birinci fıkrasının (c) bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
    Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.: Medeni Usul Hukuku, Cilt II, ... 2017, s. 930).
    Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, ... 2016, s 190).
    Bu noktadan hareketle, uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanması da gerekmektedir.
    Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer.
    Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.

    Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115 inci maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa davanın usulden reddine karar verilmelidir. Bu durumda kararda görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2 nci maddesi de;
    “(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
    (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
    Şeklindedir.
    İş Mahkemelerinin görevi ise 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm ise;
    “(1) İş mahkemeleri;
    a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
    b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
    c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara,
    ilişkin dava ve işlere bakar.”
    Şeklindedir.
    Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesine göre de “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli ve yetkili mahkemelerde görülür.” Kuralına yer verilmiştir.
    Bu genel açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta görevli mahkeme belirlenmelidir.
    Dava, bir kişilik hakkı olarak adın korunması bağlamında isim hakkına yapılan tecavüzün önlenmesi istemine ilişkindir.
    6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 2/1-ğ maddesinde sendikalar “İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmıştır.
    6356 sayılı Kanun’da bir tüzel kişi olarak sendikaların isim hakkına yapılan saldırının önlenmesine dair bir düzenleme yer almamaktadır. 6356 sayılı Kanun’un 80 inci maddesinin birinci fıkrasına göre de “Kuruluşlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 4721 sayılı Kanun ile 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” düzenlemesini havidir.
    Diğer taraftan tüzel kişiler bakımından da kişiliğin korunması bakımından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) genel hükümlerinin uygulanması gerektiği de açıktır.

    4721 sayılı TMK’nın “Adın korunması” başlıklı 26 ncı maddesi ise;
    “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir.
    Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.” şeklindedir.
    Belirtilen kanuni düzenlemelere göre, dava 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 26 ncı maddesi kapsamında adın korunmasına ilişkin olup, uyuşmazlık 6356 sayılı Kanun’dan kaynaklanmadığından, somut uyuşmazlıkta görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır. Bu itibarla mahkemece görev yönünden dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi isabetsizdir.
    Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    Sonuç:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.01.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi