8. Hukuk Dairesi 2017/13552 E. , 2017/10815 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı vekili,istihkak iddiasına konu mallar davalı tarafından satın alınmadığı gibi, hiç bir şekilde satış ve devire konu olmadığını, sonradan düzenlenebilir nitelikteki kira sözleşmesine dayanılarak yapılan istihkak iddiasının yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, hacze konu malların borçluya ait olduğunu belirterek istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, haciz işlemi sırasında haciz adresinde bulunan ...’in istihkak iddiasında bulunduğu,....’ın lehine istihkak iddiasında bulunduğu şirketin temsilcisi veya vekili olmadığı, 3. kişi yararına yapılmış geçerli bir istihkak iddiası bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’ nun 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için ön koşul, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulmasıdır. İstihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddia, geçerli bir istihkak iddiası sayılmaz.
Somut olayda, dava konusu 2.12.2014 tarihinde yapılan haciz sırasında 3. kişi kendi adına istihkak iddiasında bulunduğu gibi, davalı üçüncü kişi vekili tarafından hacizden itibaren İİK’nun 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde müvekkili ... lehine yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, 3. şahıs tarafından usulüne uygun yapılmış bir istihkak iddiası bulunduğundan işin esasına girilerek, taraf kanıtları toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hukuki yarar yokluğundan ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, İstihkak davaları İİK’nun 97/11. maddesi uyarınca genel hükümlere göre basit yargılama usulüne tabidir. Dava, 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. Anılan Kanun’un 320/1. maddesi ile basit yargılama usulüne tabi davalarda, mümkün olan hallerde taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi olanağı getirilmiştir.
Ne var ki, anılan hükmün uygulanabilmesi için tarafların dilekçeleri ile ekinde sundukları delillerin karar verilmesi için yeterli olması, böylece iddia ve savunma haklarının kısıtlanmaması gerekir. Böyle bir uygulama, Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarih, 89/14563 sayılı kararnameyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de geçerlilik kazanmış bulunan AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Alacaklı vekili tarafından, 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebiyle açılan davada; başvurma harcı ve takip konusu alacak ile mahcuz malın değerinden hangisi az ise o değer üzerinden peşin nispi ilam harcında eksiklik varsa tamamlattırılması, taraflara duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliğ olunarak (taraf teşkili sağlanarak) gösterecekleri delillerin toplanması, duruşmalı inceleme sırasında taraflarca sunulan kanıtların yargılama sırasında değerlendirilerek taraflara da bu konuda beyanda bulunma olanağının tanınması oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraflara delil sunma imkanı tanınmadan, ve duruşma açılmaksızın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Bundan ayrı, Yargıtay’ın ve Dairemiz"in istikrar kazanan uygulamasına göre; borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise veya duruşmalara dahil edilmesi, işin esasına etki etmeyecekse, davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, İİK"nun 103. maddesine göre davetiye tebliğ edilmeyen borçlu Samsun Grup Marketçilik İnş. Tic. San. A.Ş nin istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiştir. Bu nedenle davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması amacıyla borçluya dava dilekçesinin tebliğ edilmesi için davacı alacaklıya süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra tarafların tüm delillerinin toplanmasının ardından, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan,yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda nedenlerle, davalı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.9.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.