4. Hukuk Dairesi 2016/7562 E. , 2018/4304 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-... 2-... 3-... 4-... 5-... 6-... vekilleri Avukat ...
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 17/02/2014 gününde verilen dilekçe ile kurum zararı nedeniyle rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile katılma yoluyla davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kurum zararı nedeniyle rücuen alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkili tarafından Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/07/2010 gün, 2008/187 esas, 2010/304 karar sayılı kararı gereğince dava dışı Öz-As-Koç firmasına ödenen haksız fesihten kaynaklı teminat mektubu, kâr mahrumiyeti ve kesin hesap hakediş bedelinin, yasal yolların kullanılması suretiyle yapılan masrafların, yarım kalan ve eksik işler için yeniden ihale yapılması sebebiyle iki ihale bedeli arasında oluşan maliyet farkının, ihmali davranışlarla müvekkili kurumu zarara uğratan davalılardan rücuen tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; kurum zararının oluşmadığını, ödemelerin yapılmasıyla müvekkillerinin görevleri gereği yaptıkları işlemler arasında illiyet bağının bulunmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davacının dava dışı yükleniciye uzlaşma protokolü kapsamında ödediği tazminat, teminat mektubu ve hakediş bedellerinin 5018 sayılı Kanun gereğince kamu zararı olarak kabul edilemeyeceği, dava dışı firmayla yapılan sözleşmenin feshedilmesinde davalıların kusur ve ihmalinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; daha sonra davalılar vekili 15/09/2015 tarihinde mahkemeye sunduğu dilekçesiyle hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücretinin nispi olarak hesaplanması gerekirken maktu olarak hükmedildiği, bu yanlışlığın hesap hatasından kaynaklandığı ve maddi hata kabul edilerek tavzihine karar verilmesini istemiş, bu defa mahkemece asıl karara eklenen 16/09/2015 tarihli ek kararla davalılar vekilinin tavzih talebi kabul edilmiş ve hüküm fıkrasının 4. paragrafının “Davalılar lehine AAÜT gereğince tayin ve taktir edilen 15.933,52 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine” şeklinde tavzihen düzeltilmesine karar verilmiştir.
./...
-2-
6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinde tavzihin hangi şartlarda ve nasıl yapılacağı açıkça belirlenmiştir. Buna göre, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Tavzih yolu ile hükmün değiştirilmesi değil yalnızca açıklanması imkanı vardır. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, mahkemece talep üzerine veya kendiliğinden tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Hakim hükmü verdikten ve davadan elini çektinden sonra temyiz edilerek hüküm bozulmadıkça o davaya yeniden bakamayacak ve verilen hükmü değiştiremeyecektir. Tavzih kural olarak yalnızca hüküm fıkrasında olacak; hükmün gerekçesinin açıklanması için tavzih yoluna başvurulamayacaktır. Hakim; tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz hakkında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez.
Mahkemece verilen 16/09/2015 tarihli ek karar HMK 305. maddesi anlamında “tavzih kararı” niteliğindedir. Zira, davalılar yararına hükmedilen ve hükmün eki niteliğinde olan avukatlık ücretinin, davalılar yararına tavzih suretiyle değiştirilmesine karar verilmiştir.
Şu durumda, yerel mahkemece tavzih talebinin kabulüne dair verilen 16/09/2015 tarihli ek karar HMK 305/2. maddesine açıkça aykırı olduğundan, bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün tavzihine ilişkin ek kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21/05/2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Davacı tarafa gerekçeli karar ile birlikte 16/09/2015 tarihli ek karar tebliğ edilmiş, davacı temyiz dilekçesinde ek karardan haberdar olduğu halde açıkça 10/06/2015 tarihli kararın bozulmasını talep etmiş, ek karardan bahsetmemiştir. Şu haliyle, temyiz edilmeyen 16/09/2015 tarihli ek karar yönünden temyiz incelemesi yapılamaz. Ek kararın içeriğine yönelik görüşüm saklı olmak üzere, ek karar yönünden temyiz istemi olmadığı halde temyiz incelemesi yapılmasını usul ve yasaya aykırı bulduğumdan sayın çoğunluğun ek karara yönelik inceleme görüşüne katılmıyorum. 21/05/2018