1. Hukuk Dairesi 2019/3036 E. , 2020/6347 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalıların istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı ... ile birlikte dava konusu 113 ada 111 parsel sayılı taşınmazda 1/2’şer oranında paydaş olduklarını, taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak istediğini ancak davalı ... ile anlaşmaya varamadıklarından kendi payı için dava dışı bir müteahhitle kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını ve ortaklığın giderilmesi davası açtığını, bunun üzerine davalı ...’in “Sen bize vekaletname ver, biz müteahhitle taşınmazın tamamı için anlaşalım” telkini ile kendisini notere götürdüğünü ve müteahhitle anlaşma sağlanması amacıyla vekaletname verdiğini zannederek evrakları imzaladığını, ancak yaşlı olmasından ve saflığından yararlanan davalı ...’in hile ile aldığı satış yetkisi içeren vekâletnameyi kullanarak taşınmazdaki payını önce dava dışı oğlu ...’a, ...’nın da diğer davalı ...’a satış yoluyla devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde olduklarını, kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın ½ payının tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, davacının kendisinin bilgisi dışında dava dışı müteahhit ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapması üzerine, davacıya ... İlçesinden bedeli 150.000 TL’yi geçmeyecek bir daire alması veya bu bedeli ödemesi karşılığında davacının taşınmazdaki ½ payını kendisine devretmesi konusunda anlaştıklarını ve bu anlaşmaya göre davacının iradesi doğrultusunda vekaletname verdiğini, davacının gösterilen daireleri beğenmemesi nedeniyle 150.000 TL’yi davacıya ödediğini; diğer davalı ..., davacı ile davalı ... arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece Mahkemesince, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, kayıt maliki olan davalı ...’ın durumu bilerek hareket ettiği, iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalıların istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 113 ada 111 parsel sayılı taşınmazın ½ payı davacı ..., ½ payı davalı ... adlarına kayıtlı iken, davacı ...’in ... Noterliğinin 13.12.2016 tarih 1955 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’i vekil tayin ettiği, vekil ...’in davacının ½ payını 14.12.2016 tarihinde dava dışı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, dava dışı ... ve davalı ...’in de taşınmazdaki paylarını dava dışı vekilleri ... ...(kayıt maliki davalı ...’ın kardeşi) eliyle 20.12.2016 tarihinde diğer davalı ...’a satış yoluyla devrettikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, mahkemece davalı vekil ... ile kayıt maliki olan davalı ...’ın el ve iş birliği içerisinde hareket ettikleri yönünde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda, tarafların bildirmiş olduğu tanıkların yeniden dinlenilmesi suretiyle davalı vekil ... ile son kayıt maliki davalı ...’ın el ve işbirliği içinde olup olmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.