21. Hukuk Dairesi 2016/18289 E. , 2018/2777 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Dava 25.06.2001 tarihli iş kazasında sigortalının vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocukları ile baba ve kardeşlerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı eş lehine 319.898,07 TL maddi ve 100.000 TL manevi, Çocuk ... lehine 69.704,44 TL maddi ve 30.000 TL manevi, Çocuk ...adına 29.980,18 TL maddi ve 20.000 TL manevi, Çocuk ...lehine 30.168.57 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat ile davacı baba Mehmet lehine 10.000 TL manevi tazminatın kazalının vefat tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, Davacı babanın maddi tazminat talebinin reddine karar verildiği, davacı kardeşler lehine manevi tazminat istemi hakkında ise bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre Davalı ... San Tic. A.Ş. tarafından Lüleburgaz’da yer alan fabrika sahasındaki ambar binası inşaatı işinin davalı ... İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti’ne verildiği, kazalının bu şirkette kalıp ustası olarak çalışırken çalıştığı kolonun üzerine devrilmesi neticesinde vefat ettiği, mahkemece itibar olunan kusur raporunda davalı ... şirketine asıl işveren olarak %30, davalı ... İnşaat şirketine %70 kusur verildiği, kazalı işçinin ise kusursuz olarak kabul edildiği, mahkemece 2,88 kat üzerinden yapılan hesaba itibar edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
4857 sayılı Kanun"un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
İş Kanunu"nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 sayılı Kanun"un 12/6.maddesi ile de asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur.
4857 sayılı Kanun"un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu"ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları, 5510 sayılı Kanun"un 12/6.maddesi ile de Kurumun alacakları ve işçinin sosyal güvenlik hakkı daha geniş koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 veya 5510 sayılı Kanun"dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kaçmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu "müteselsil sorumluluktur". Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu"nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz.
Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.
a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.
c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.
d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.
e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi yada yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Somut olayda tüm dosya kapsamından davalı ... San Tic. A.Ş.’nin yeni mamul ve ambalaj ambar binası inşaatının yapılması işini sözleşme ile davalı ... İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti’ne anahtar teslim olarak verdiği anlaşılmakla bu davalının asıl işveren olarak kabulü mümkün değilken; tazminat alacaklarından sorumluluğunu doğuracak şekilde yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Taraflar arasında maddi zararın belirlenmesine esas ücretin tespiti noktasında da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
İş kazası sonucu maluliyete dayalı maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
Somut olayda, hakkaniyete uygun maddi tazminatın tespiti açısından, 16.06.2014 tarihli raporda Kırklareli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından bildirilen asgari ücretin 1,86 katı düzeyindeki ücret dikkate alınması gerekirken, tanık beyanları esas alınarak asgari ücretin 2,88 katı üzerinden yapılan 09.07.2015 tarihli hesabın hükme esas alınması hatalı olmuştur.
4- Hukuk yargılamasına hakim olan ilkeler arasında düzenlenen “Taleple Bağlılık İlkesi” 6100 sayılı HMK’nun 26.maddesinde düzenlenmiş olup bu ilkeye göre Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Hükmün Kapsamını düzenleyen aynı kanunun 297/2.maddesine göre de Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
O halde, dava dilekçesinde davacı eş için 35.000 TL manevi tazminat istenmişken; davacının talebi aşılmak suretiyle davacı eş lehine 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi , yine davacı kardeşler İlhan, Nurcan ve Gülcan her biri için dava dilekçesinde 5.000 TL manevi tazminat talep edilmişken bu istem hakkında kanuna aykırı olacak şekilde bir karar verilmemesi hatalı olmuştur.
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2.maddesine göre Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
O halde davalılar lehine reddolan manevi tazminat miktarı üzerinden tarifeye göre belirlenecek nispi vekalet ücretine karar vermek gerekirken, maktu red vekalet ücretine karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, davacıların maddi tazminatlarının hesabında Kırıkkale Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından bildirilen ücreti esas alarak taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek maddi tazminat alacaklarını belirlemek, davacı eşin ve davacı kardeşlerin manevi tazminat istemleriyle ilgili taleple bağlı karar vermek, hükmedilecek tazminattan davalı ... San Tic. A.Ş.’nin işi anahtar teslim olarak vermesi nedeniyle asıl işveren sorumluluğu olmadığından sorumlu tutmamak ve davalılar lehine reddolan manevi tazminat istemiyle ilgili tarifeye uygun vekalet ücretine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde,taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine 26/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.