3. Hukuk Dairesi 2020/9796 E. , 2021/4296 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 10.000.000 TL (eski para) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 4.575,40 TL’nın yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 11.575,40 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı Toplu Konut İdaresi, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, toplam 11.575,40 TL."nın davalıdan tahsiline ilişkin verilen kararının davalı tarafından temyizi ile hükmün 13. Hukuk Dairesince davalı yararına bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Mahkemenin 16.03.2011 tarihli kararının davalı tarafından temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesinin 28.01.2013 tarih ve 2013/2723 Esas, 2013/1758 Karar sayılı ilamı ile “.... Devlet Bakanlığı kredi temin işini üstlenen Emlak Bankasına 23.9.1993tarihinde yazdığı yazısında “ Her ne şekilde olursa olsun, soydaşların konut için yatırdıkları peşinatların borç miktarından düşülmesi ve bakiye üzerinden borçlandırılmaları ” talimatını vermiş; daha sonra aynı bankaya 17.12.1997 tarihinde yazdığı yazı ile de yatırılan peşinatların mahsup edilip edilmediğini sormuştur. Emlak Bankası ise 31.12.1997 günlü cevabi yazısında proje kapsamında ülke çapında 21556 kişinin konut sahibi olduğunu, 6629 kişinin peşinatlarının kesin borçlandırma işlemleri aşamasında peşinatlarının mahsup edileceğini, bunların dışında kalan kişilerin tamamının peşinatlarının borçlarından mahsup edildiğini bildirmiştir. Yine aynı Bakanlık 8.3.1999 tarihli yazısında soydaşlara yapılacak geri ödemelerin mutlaka banka cüzdanlarına işlenmesini bildirmiştir. Emlak Bankasının Ziraat Bankasına devrinden sonra Devlet Bakanlığı Ziraat Bankasına yazdığı 29.5.2002 tarihli yazısında Kestel’de hak sahiplerine konutlarının teslim edildiğini, işin başında yatırılan peşinatlarında maliyet hesabından tenzil edildiği belirtilmiş; bu yazı esas alınmak suretiyle Halk Bankasının bireysel krediler daire başkanlığının Garajlar şubesine yazdığı 26.2.2003 tarihli yazısında Devlet Bakanlığının 29.5.2002 tarihinde Kestel’de inşa edilen 2064 göçmen konutunun kesin borçlandırılmasının talimata bağlandığı, 1.3.2003 tarihi itibariyle hesaplanan ilave borçlanma tutarlarının yazı ekinde tablo halinde gösterildiği, çok cuzi olan borçlanma tutarlarının bu tarih itibariyle hesaplara borç kaydedildiği, bunların tahsil edilmesinin gerektiği İTFA planı ve ANÜFE tablolarında bir değişiklik olmayacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan Dairemizin 2012/10177 esas 2012/14814 karar sayılı dosyasında dairemiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşen, aynı konuda Ankara 2.Tüketici Mahkemesinde açılan 2010/832 esas ve 2012/ 26 karar sayılı dosyanın davacısı banka hesap cüzdanını dosya ya ibraz etmiş, hesap cüzdanının incelenmesinden de gerekli mahsubun yapıldığı gözlemlenmiştir. Yukarıda özetlenen gerek Devletin resmi kurumları arasındaki yazışmalardan, gerek hak sahiplerine ait liste başlıklı belge kapsamından ve gerekse aynı nedenlerle açılan ve reddedilip, dairemizin incelenmesinden de geçmek suretiyle kesinleşen dosya kapsamlarından da açıkça anlaşılacağı gibi davacının peşin ödediği paranın mahsubunun yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken" şeklinde bozulması üzerine mahkemece yapılan yargılama sonucunda bozma ilamına uyularak, kurumlar arası yazışmalar, belgeler dikkate alınarak davacının peşin ödediği paranın mahsubunun yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde "... borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder. " şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlanma sözleşmesi ile 69.038.492 TL, borçlandırma senedi ile 11.007.716 TL olmak üzere toplam 80.046.208 kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği , Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL (eski para) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği, davacının ödediği bedelin sözkonusu maliyet hesabının altında kaldığı ve bu durumda borçlandırma işleminin başlangıcında mahsuplaşmanın yapıldığının kabulü gerektiği, hal böyle olunca bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, az yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Ne var ki; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçe kısmının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararının gerekçesi yönünden düzeltilerek ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.