3. Hukuk Dairesi 2017/12471 E. , 2019/2599 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ... İş Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesi ile; muhasebe bürosunda 10/06/1999 tarihinde muhasebe elemanı olarak çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin 31/12/2011 tarihinde davalı işveren tarafından tek taraflı, haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, ancak kendisine kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem tazminatı alacağı olarak 30.000,00 TL ihbar tazminatı alacağı olarak 3.500,00 TL olmak üzere toplam 33.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, ... İş Mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçesi ile; davacı ile aralarında adi ortaklık olduğunu, davacının iddia ettiği gibi aralarında hiçbir zaman işçi işveren ilişkisi olmadığını, davacının iddia ettiği gibi 31/12/2011 tarihinde ortaklığın bitmediğini; davacının, eşi ile birlikte çalışmak için 31/12/2012 tarihinde bu ortaklığı bitirdiğini, hiçbir haklı sebebe dayanmayan tek taraflı fesih nedeniyle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmasının kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iş mahkemesi sıfatı ile yapılan yargılama neticesinde; ortada adi ortaklık mevcut olduğundan ortaklar arasında hizmet akdi ilişkisi bulunamayacağı ve işçilik haklarının da söz konusu olamayacağından davanın reddine karar verilmiş, hükmün; davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.01.2015 tarih 2014/37135 E. - 2015/714 K. sayılı ilamı ile; “Somut olayda, taraflar arasında hizmet ilişkisi değil de adi ortaklık bulunduğu yönündeki yerel Mahkemenin tespitinin yerinde olmakla birlikte, bu tespit ve gerekçeye göre, görevli Mahkemenin genel görevli mahkemeler olduğu” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen görevsizlik kararı sonrası Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatı ile yeniden yapılan yargılama neticesinde; tarafların oluşturduğu adi şirketin 31/12/2011 tarihinde sona erdirildiği, iki ortağın oy birliği ile bu kararı aldığı, mükelleflerin dağılımının taraflar arasında yapılarak tasfiye işleminin gerçekleştiği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HUMK"un 83. Maddesinde ıslah; (HMK"nın 176.maddesi); “iki taraftan her biri usule müteallik olarak yaptığı muamaleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun"un müteakip 84.maddesinde (...177.mad.) ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
İçtihadı Birleştirme kararıyla kabul edilen, bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı yönündeki kural, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 177.maddesi hükmüyle birlikte değerlendirildiğinde, bir davadaki istem/istemler hakkında mahkemece tahkikat (tarafların duruşmaya çağrılmaları, çekişmeli yönlere ilişkin delillerin toplanması, toplanan delillerin değerlendirilmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması, tanıkların dinlenmesi vs.) yapılarak, bunların ortaya koyduğu sonuç çerçevesinde bir hükmün kurulduğu ve Yargıtay"ın ilgili Dairesinin de, kurulan bu hükmü, herhangi bir nedenle usul ve yasaya aykırı görerek bozduğu hallerle sınırlı olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 06.05.2016 Tarih, 2015/1, 2016/1 E-K sayılı kararında Yargıtay"ın bozma kararı sonrasında ıslah yapılamayacağına ilişkin 04.02.1948 gün 10/3 sayılı İ.B.K"nın değiştirilmesinin gerekmediğine karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafça; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.01.2015 tarih 2014/37135 E. - 2015/714 K. sayılı bozma kararından sonra 18.01.2016 havale tarihli dilekçe ile; “...davamızı HMK 180. madde gereğince tamamen ıslah ederek taraflar arasında kurulmuş bulunan 10/06/1999 ile 31/12/2011 tarihine kadar devam etmiş olan adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan talep etme gereğini duymuş bulunmaktayız” şeklinde beyanda bulunularak davanın tamamen ıslah edildiği, mahkemece de iş bu ıslah doğrultusunda yargılama yapılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, bu husus göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.