20. Hukuk Dairesi 2019/2761 E. , 2019/5354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava dilekçesinde, davacının ana taşınmazda dükkan nitelikli bağımsız bölüm maliki olduğunu, davalı tarafça mantolama bedeli adı altındaki bedelin ödenmediğinden bahisle davacı aleyhine gecikme tazminatı ve faizi ile 27.843,11.-TL"nin tahsili için...... 2015/6787 E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davacının bu icra takibinden adresine hacze gelinmesi ile haberdar olduğunu, haciz sırasında ve muhafaza baskısı ile şeklen kesinleşen icra takibi nedeniyle İcra Müdürlüğünce bildirilen kapak hesabı miktarını dosyaya ödemek zorunda kaldığını, bu nedenlerle davalı tarafça ..... 8. İcra Müdürlüğü"nün 2015/6787 E. sayılı dosyası ile haksız, usulsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tahsil edilen 33.891,81.-TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile alınarak davacıya verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece 12/07/2016 tarihli karar ile itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiş, kararın her iki tarafça temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/2302 E. - 2018/7769 K. sayılı ilamı ile “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298/2. maddesi; "Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz." hükmünü amir olup, yerel mahkemece, 12.07.2016 tarihli 4. celsede tefhim edilen kısa kararın, "açılan davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi" şeklinde açıklanmasına rağmen, sonradan yazılan gerekçeli kararın "gerekçe" kısmında ve "hüküm" fıkrasında, "kısmen kabul ve kısmen red" şeklinde tefhim edilen kısa karar ile uyumlu bir hüküm kurulması gerekirken, tefhim edilen kısa karara aykırı biçimde "itirazın iptaline, takibin devamına" ifadeleri ile hüküm kurulması da ayrıca bozmayı gerektirmiştir...... yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı; yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298/2. maddesi gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına da güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih, 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma nedeni olacağı içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.” demek sureti ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava istirdat istemine ilişkindir.
Davacının anataşınmazın mantolaması sebebiyle sorumlu olduğu gerçek ortak gider miktarının ayrıca icra dosyasında ödemek durumunda kaldığı gecikme tazminatı yönünden kendisine kararın tebliğ edilip edilmediğinin, faiz yönünden ise temerrüt oluşup oluşmadığının dosyadaki deliller ile değerlendirilerek davacının aleyhine başlatılan icra dosyasında sorumlu olduğu ortak gider ve ferilerinin bulunup bulunmadığının tespit edilerek bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/09/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.