9. Hukuk Dairesi 2012/11470 E. , 2012/9876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı vekili, davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacaklarının davalı işverenlerden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı ... Elektrik Dağıtım A.Ş.nin Kumburgaz İşletme Müdürlüğü işyerinde ... İnşaat Tic.Ltd.Şti.nin işçisi olarak çalışmakta iken 20/11/2008 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, haftanın yedi günü saat 8-16 arası çalışmasına rağmen fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini ayrıca ramazan ve kurban bayramlarında birer günlük izin hariç tüm dini ve milli bayramlarda ve genel tatillerin tamamında davacının çalıştığını, bu tatillere ilişkin ücretlerinin de ödenmediğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacaklarının davalı işverenlerden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davacı ile ... arasında hizmet akdi bulunmadığını, davacıyla diğer davalı şirket arasında hizmet akdi olduğunu işin ihale yoluyla davalı diğer şirkete verildiğini, diğer şirketin yapılan sözleşme kapsamında tüm işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, işin anahtar teslimi ve tamamıyla diğer şirkete ihale edildiğini, dolayısıyla ..."ın herhangi bir sorumluluğu olmadığını belirtirken, diğer davalı şirket vekili ise davacının işten çıkarılmadığını, şirketin ..."tan aldığı ihale sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle davacının 26/11/2008 tarihinden itibaren Orhanlı/Tuzla-İstanbul adresinde görevlendirildiğini, ancak davacının çalışma şartları değiştiğinden işbaşı yapmayacağını bildirdiği ve davacının davalı tarafından gösterilen yeni işyerine gelip başlamadığını, davacının ücretlerinin zamanında ödendiğini, her şeyin kayıt altında olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan hesap raporuna itibar edilerek, davacının ... İnşaat Ltd.Şti.nin işçisi olarak ..."a ait aydınlatma elektrik arıza işyerinde çalıştığı, ... İnşaat işçilerinin işi ... işyerinde ve ... işçileri ile birlikte ... işçilerinin yönetimi ve görevlendirmeleri kapsamında yaptıkları, davacıların işvereninin asıl işveren ..., ve alt işveren ... İnşaat olarak her iki şirket oldukları,
her iki şirketin davacıların alacaklarından beraberce sorumlu oldukları, davacının ... İnşaat işyerinde çalışmakta iken projenin sona ermesi nedeniyle Çatalca"dan Tuzla"ya gönderilmek istendiği, İstanbul trafiğinde Çatalca yahut Kumburgaz"dan Tuzla"ya gidip gelmenin her gün için neredeyse imkansız olması gözetildiğinde işçiye teklif edilen yeni işin iş şartlarında esaslı bir değişiklik olacağı ve davacı için iş şartlarını ağırlaştırıcı bir durum bulunduğu, 4857 sayılı Yasanın 22.maddesi kapsamında 6 iş günü içinde teklif edilen yeni işi kabul etmemek için haklı bir kabul etmeme durumunun bulunduğu, davacının Tuzla"ya gitmeyi kabul etmemesi nedeniyle ... İnşaat tarafından işten çıkarılmış kabul edilmesi gerektiği ve dolayısıyla davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacağı, davacının ... İnşaat ile iş akdinin feshinden sonra yine ... a ait işyerinde ve yeni bir şirketin işçisi olarak önceki akdin sona ermesinden sonra yeni bir iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığının kabulü gerektiği, atiye terk edilen fazla çalışma ücreti yönünden davalıların muvafakati olmadığından davanın reddine karar vermek gerektiği, davacının tatillerde çalıştığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kısa kararda bilirkişi raporunda hesaplanan tutar üzerinden hafta sonu ve genel tatil ücreti alacağından %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine şeklinde hüküm kurulmuştur.
D) Temyiz:
Karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.’un “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar”dan kastedilen HMK.’un 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.’un 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.’un 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.’un 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.’un 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve zorunludur. Seri olarak açılan dosyalarda her bir dava dosyası için ayrı ayrı tutanak tutulması ve kısa kararın tefhim edilmesi zorunludur.
HMK.’un 298/2 maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır. Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece tefhim edilen kısa kararda bilirkişi raporunda hesaplanan tutar üzerinden hafta sonu ve genel tatil ücreti alacağından %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak davanın kısmen kabulüne şeklinde hüküm kurulmuştur. Taleplerden her biri hakkında hüküm kurulmadığı gibi, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında açıkça belirtilmemiş ve hükümde tereddüde yol açılmıştır. Böylece belirtilen HMK.’un 297,298 ve 321. maddelerine aykırı davranılmıştır. Kararın salt bu nedenle sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı salt sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 26.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.