10. Hukuk Dairesi 2013/25060 E. , 2014/20687 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Erzurum İş Mahkemesi
Tarihi :31.10.2013
No :2013/103-2013/605
Dava, yersiz ödemeler nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde, davalının iyiniyetli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, Kurum tarafından davalıya 25.06.2011 tarihinde kontrol kaydı ile 01.07.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasanın maluliyet sigortası hükümlerine göre bağlanan aylığın 05.05.2011 tarihinde davalının yapılan kontrolünde Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 05.05.2011 tarihli raporundaki bulgular dikkate alınarak, Kurum Sağlık Kurulunca alınan 21.11.2011 tarihli karar ile davalının çalışma gücü kaybının en az 2/3 oranında olmadığı gerekçesi ile aylıkların, kontrol tarihinden itibaren durdurularak, 18.05.2011–21.11.2011 tarihleri arasında davalıya yapılan ödemelerin yersiz olduğu nedeniyle iadesi için, eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davalının Borçlar Kanununun 63. maddesi gereğince, elindekileri iyiniyetle elden çıkarttığı, bu nedenle geri verme borcunun elindekilerle sınırlı olduğu, elinde de herhangi bir şey kalmayan davalının kuruma geri verme borcunun bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de; verilen kararın yanılgılı değerendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile tüm sigortalılar açısından “malul sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır.
Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde çalışma gücü kayıp oranının belirlenmesi için 5510 sayılı Kanunla sigortalılar lehine getirilen düzenlemeler ve davacının maluliyet durumunun %60 oranı dikkate alınarak, öncelikle, 506 sayılı Yasanın 109. (5510 sayılı Yasa 95.) maddesinde hükmü gereğince Kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre karar verilmeli; Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporla, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre maluliyet aylığı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği 5510 sayılı Yasanın 25, 26 ve 28. maddeleri kapsamında irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Diğer taraftan, mahkemece, yapılan araştırma sonucunda maluliyet koşulları oluşmadığı anlaşılırsa, 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kuralın yer almaması nedeniyle süren uyuşmazlıklara uygulanması gereken ve Borçlar Kanununa göre özel yasa niteliğinde olan 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinin “b” fıkrasındaki “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;...b)Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra Yapılacak ödemelerde ise, bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi
ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa, genel hükümlere göre geri alınır…” hükmü uygulanmak suretiyle,denetime elverişli şekilde aldırılacak bir bilirkişi raporu sonrasında davacı kurum alacağının belirlenmesi yerine, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda araştırma ve değerlendirme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.