3. Hukuk Dairesi 2017/6846 E. , 2019/2940 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının sözlü kira sözleşmesini dayanak göstererek aylık 4.000,00 TL kira bedeli üzerinden Şubat ve Aralık ayları arası kira bedelinin tahsili için hakkında icra takibi başlattığını, yazılı veya sözlü olarak davalıdan herhangi bir taşınmaz kiralamadığını, davaya borcunun olmadığını belirterek davanın kabulü ile borçlu olmadığının tespitine, İstanbul Anadolu 15. İcra Müdürlüğü 2013/19951 Esas sayılı dosyası ile yapılan takibin iptaline, kötüniyetli davalı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; kendisine ait taşınmazı .... Dış Tic. Parakende ve Mağazacılık Ltd. Şti.ye 01/01/2013 başlangıç tarihli bir yıllık kira kontratı ile ilk yıl için aylık 4.000,00 TL, ikinci yıl için ise aylık 4.600,00 TL karşılığında kiraladığını, davacının ise yapılan bu kira sözleşmesinde müteselsil kefil olduğunu, davacı hakkında kira bedellerini ödememesi nedeniyle.... İcra Müdürlüğü"nün 2013/19951 Esas sayılı dosyası ile Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Temmuz, Ağustos, Ekim, Kasım ve Aralık 2013 aylarına ait kira alacağından kaynaklı icra takibi başlatıldığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacının ....İcra Müdürlüğünün 2013/19951 sayılı dosyası yönüden 3.084,09 TL borcu olmadığı anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın kabulüne ve borçlu olmadığının tespitine, 23,600 TL asıl alacak toplam 24.867,19 TL borçlu olduğu anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın reddine, asıl borç olan 23.600,00 TL üzerinden takibin takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulamak suretiyle takibin devamına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davacı kefilin kira sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığına ilişkin uyuşmazlık yoktur. Ne var ki, sözleşmenin kefil sıfatıyla imzalanmış olması, doğrudan davalının kefil olarak sorumlu olması sonucunu doğurmaz. Kefaletin, yasanın aradığı şekil şartlarına uygun olması da zorunludur.
Kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte (01.01.2013) yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 583. maddesinin birinci fıkrasına göre; "Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır." düzenlemesi yer almaktadır. Yasada tarif edilen şekle aykırı düzenlenen kefalet sözleşmesine istinaden kefalet sorumluluğu doğmaz.
Somut olayda davalı kefilin, kefilliğine ilişkin kira sözleşmesi, 6098 Sayılı TBK"nın yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmış olduğundan, kefaletin şekil şartları 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Davaya konu kira sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihi ve müteselsilen kefil olduğuna ilişkin açıklamalar kefilin el yazısı ile belirtilmediğinden, yasal şekle uygun verilen bir kefillik söz konusu değildir, dolayısıyla davacının borçtan sorumlu tutulması mümkün değildir.
O halde mahkemece; yukarıdaki gerekçelerle davacı kefil tarafından açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" un 440. maddesi gereğince gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.