20. Hukuk Dairesi 2019/3404 E. , 2019/5593 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sırasında, Manavgat ilçesi, Demirciler köyü, 104 ada 1509 parsel sayılı 8856,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereği orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle, tutanağın beyanlar hanesine 2/B madde ve kullanım şerhi verilerek Hazine adına tarla niteliğiyle tespit edilmiştir.
Davacılar, lehlerine kullanım şerhi verilen 104 ada 1509 sayılı parselin yüzölçümünün eksik ölçüldüğünü, bu parselin güneyinde bulunan yaklaşık 1973,00 m²’lik yeri de 20 - 25 yıldır kullandıklarını bu yerin adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece, davanın reddine ve ........ köyü 104 ada 1509 sayılı parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacılardan ... tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.12.2011 gün ve 2011/10862 E. - 15174 K. sayılı kararıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece davacının dava ettiği krokide (B) harfi ile gösterilen ve hakkında kullanım kadastrosu sırasında tutanak tutulmayan ve 2/B madde kapsamında olmayan taşınmazın davacı adına tescili istemiyle ilgili olarak açılan davada kadastro mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır” denilmektedir.
Kadastro Mahkemesince bozma kararına uyulduktan sonra görevsizlik kararı verilmiş, dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile 30/11/2010 tarihli fen raporunda (B) harfi ile gösterilen yerin davacılar adına eşit hisse ile tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1970 yılında seri bazda yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra evvelce sınırlandırılmamış ormanların kadastrosu ile sınırlandırılması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması 02/09/1994 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır, şöyle ki; taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğu gibi yapılan araştırma ve inceleme de davanın esasını çözmeye ve hüküm kurmaya yeterli değildir.
Hükümden sonra 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1/2. maddesi ile ..... Büyükşehir Belediyesinin sınırları il mülkî sınırları olarak genişletilmiş; bu sınırlar içinde kalan köy ve beldelerin tüzel kişilikleri sona ererek bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmışlardır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 713/3. maddesi uyarınca, tescil davaları Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı
açılmalıdır. Bu durumda, 5216 sayılı Kanun hükümleri ve 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, ..... Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile davalı köy tüzel kişiliğinin mahalle olarak bağlandığı .... ilçe Belediye Başkanlığının huzuruyla davanın görülmesinde yasal zorunluluk oluşmuştur. Taraf sıfatı 6100 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup istek olmaksızın re"sen gözetilmelidir. Bundan başka; dosyanın görevsizlik kararı üzerine geldiği Asliye Hukuk Mahkemesince kadastro mahkemesinde yapılan inceleme ve araştırma ile yetinilerek hüküm kurulmuştur. Kadastro Mahkemesinde yapılan inceleme ve araştırma ise hüküm kurmaya yeterli değildir. Temyiz incelemesine konu yer 30/11/2010 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfiyle gösterilen yer olup, orman bilirkişi tarafından orman kadastro haritası ile irtibatlı krokide (A) ile gösterilen taşınmaz bölümünün 2/B kapsamında Hazine adına dışarı çıkarılıp kullanım kadastrosuna konu edilmiş 1509 sayılı parselde olduğu, (B) harfi ile gösterilen kısmın orman sınırları dışında tapulama harici alanda kaldığı bildirilmiş ise de 1970 yılında seri olarak yapıldığı anlaşılan orman kadastrosuna dait tutanaklar getirtilerek bilirkişi raporu denetlenmemiştir. Belirtilen tarihte yapılan orman kadastrosu seri bazda yapıldığı için taşınmazın orman niteliği eski tarihli hava fotoğrafları ile memleket haritaları ve amenajman planının yöntemine uygun şekilde uygulanmasıyla belirlenecektir. Taşınmazın öncesinin orman niteliğinde olmadığı belirlenirse zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığı dava tarihinden geriye doğru araştırılacak, taşınmazın evveliyatının orman olduğu belirlenirse 1994 yılında ilân edilen evvelce sınırlandırılmamış ormanların kadastrosu ile 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi uygulamasına dair çalışmada orman sınırları dışında bırakılıp bırakılmadığı araştırılacak, bu çalışmada orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenirse zilyetlikle kazanma süresi bu tarihten itibaren hesaplanacaktır. Zilyetlik araştırması yönünden ise; mahalli bilirkişiler 1973 yılından beri kullanıldığını beyan etmişler ise de bu beyan bilirkişi raporlarıyla denetlenememiş, ziraat bilirkişi tarafından (B) harfiyle gösterilen yer hakkında 40-45 yıl öncesinden tarla tarımı yapılan yer olduğu bildirilmiş ise de dava tarihinden 20 yıl önceye ait hava fotoğraflarında denetlenmemiş, yine uzman orman bilirkişi tarafından incelendiği bildirilen 1982 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın tarım alanı olduğu bildirilmiş ise de ne şekilde kullanıldığı, tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı anlatılmamış, rapor ekindeki hava fotoğrafında taşınmaz elle çizilerek gösterilmiş olmakla yapılan inceleme ve araştırma taşınmazda zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığını tereddüte mahal bırakmayacak yeterlilikte açıklamaktan uzak kalmış, hava fotoğrafı incelemesi denetlemeye elverişli olmamıştır. Bunun yanında fen bilirkişi krokisinde taşınmaz asfalta bitişik gösterildiğinden, gösterilen yolun niteliği, kamulaştırma işlemine konu edilip edilmediği araştırılmamıştır.
O halde, mahkemece sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için; öncelikle husumet yaygınlaştırılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra gösterecekleri deliller ile mahkemece re"sen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp, yörede yapılan orman kadastro, 2. madde ve 2/B madde uygulamalarına ait ve çekişmeli taşınmazla ilgili tüm işe başlama, çalışma, işi bitirme, sonuçlandırma, sonuçların askı ilan tutanakları ile çekişmeli taşınmazı gösteren yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafları ile 1978 ve 1990 yılları arasına ait tüm hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların kendilerinden üretildiği memleket haritaları bulundukları yerlerden getirtildikten sonra sonra daha önceki keşifte görev almamış, halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerde görev yapmayan bu konularda uzman bir orman bilirkişi, bir ziraat mühendisi bilirkişi, bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi ve bir harita mühendisi bilirkişi marifetiyle, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazın yüzölçümü ve konumu net olarak belirlenerek dava edilen taşınmazın 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun
Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli; yine 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli raporlarla belirlenmeli, taşınmazın öncesinin orman olduğu belirlenirse 1994 yılında ilan edilen evvelce sınırlandırılmamış ormanların kadastrosu ile 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi uygulamasında orman sınırları dışında kalıp kalmadığı, orman sınırları dışında kaldı ise orman sınırları dışında kaldığı tarih ile dava tarihi arasında süre yönünden zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli, öncesi itibarıyla orman olmadığı belirlenen bölümlerle ilgili olarak; çekişmeli taşınmazın iktisap edilebilmesi için emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunlu olduğundan dava tarihi olan 2010 yılından geriye doğru çekilmiş (özellikle 1980, 1985, 1990 yılları) stereoskopik hava fotoğrafları uzman orman, jeodezi ve fotogrametri ve harita mühendisi bilirkişilerce stereoskopla incelenmeli, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin önceki ve şimdiki niteliği, eğim durumu, imar ve ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve tamamlandığı belirlenmeli, taşınmazların kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla sözü edilen hava fotoğraflarına aktarılmalı, ziraat bilirkişiden taşınmazın türü, zilyetlik bulunup bulunmadığı, varsa zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü belirtir fotoğraflarla desteklenmiş, varsa üzerindeki ağaçların yaş ve cinsini de gösteren bilimsel rapor alınmalı, süre yönünden zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı, 40 ve 100 dönüm norm kısıtının aşılıp aşılmadığı değerlendirilmeli, tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/10/2019 günü oy birliği ile karar verildi.