Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/404
Karar No: 2014/22064
Karar Tarihi: 03.11.2014

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2014/404 Esas 2014/22064 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2014/404 E.  ,  2014/22064 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Bakırköy 5. İş Mahkemesi
    Tarihi : 02.04.2013
    No : 2010/238-2013/236

    Dava, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
    Mahkemece, yapılan yargılama sonunda 02.04.2013 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı avukatının yokluğunda verilen karar davalının avukatına 13.08.2013 tarihinde usulünce tebliğ edildikten sonra 09.09.2013 tarihinde davalı avukatınca verilen temyiz dilekçesi mahkemenin 18.09.2013 tarihli ek kararı ile hükmün temyizi için yasal 8 günlük sürenin geçtiğinden bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ve bu ek kararın davalı avukatına 23.09.2013 tarihinde tebliği sonrasında davalı avukatının 01.10.2013 tarihli dilekçesi ile ek kararı temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
    Hükmün ve ek kararın davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi ..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-Hüküm, iş mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 7. maddesine göre, iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. 8. maddesine göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyizinin yapılması gerekir ise de; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun; Adli tatil süresi başlıklı 102. maddesi, "Adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar." Adli tatilde görülecek dava ve işler başlıklı 103. maddesi, "(1)Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:...ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar...h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler...(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır...."Adli tatilin sürelere etkisi başlıklı 104. maddesi, "Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır." Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler başlıklı 447. maddesi, "Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır." düzenlemelerini içermektedir.
    Bu yasal mevzuat çerçevesinde artık, (icra mahkemesinde görülenler hariç) basit yargılama usûlüne tabi olan davalara adlî tatilde bakılmayacaktır. Başka bir ifade ile basit yargılama usulüne tâbi davalar da adlî tatile tâbi olacaktır. Basit yargılama usûlünün uygulandığı sulh hukuk mahkemeleri ile iş mahkemeleri adlî tatilden yararlanacaktır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda ise basit yargılama usûlüne tâbi olan davalar adlî tatilde görülmeye devam edilmekte idi (m. 176/11). Adli tatilde görülemeyen basit yargılama usûlüne tâbi olan davalarla ilgili bir süre, adlî tatil süresi içinde sona ererse, adlî tatilden sonra ek bir süreden yararlanacaktır. Ancak Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler adlî tatilde görülmeye devam edilecektir. Dikkat edilirse burada yargılama usûlü değil, dava veya işin ivedi olması ya da mahkemenin ivedi olduğuna karar vermesi önemlidir. Bu nedenle mahkeme yazılı ya da basit yargılama usûlüne tâbi bir dava ya da işin ivedi olduğuna karar verirse, bu dava veya işin adlî tatilde de görülmesine karar verebilir. Adlî tatilde bakılmayan iş ve davalarla ilgili sürelerin sonu, adlî tatil dönemine rastlarsa, bu süreler adlî tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır. (Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, Medeni Usûl Hukuku, 14. Bası, s. 273, 274)
    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalardan veya taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işlerden olmaması sebebiyle adli tatile tabi olduğu anlaşılan eldeki davada; adli tatil içerisinde bulunan 13.08.2013 gününde gıyabi hükmün tebliğ edilmesi nedeniyle temyiz süresi adli tatilin bittiği 31.08.2013 gününden itibaren uzamış sayılan bir hafta sona ermeden önce davalı avukatının yaptığı temyiz itirazı nedeniyle, temyiz isteminin süresinde kabul edilmesi gerekirken, mahkemece temyiz süresinin geçtiğinden bahisle verilen 18.09.2013 tarihli ek kararın BOZULMASINA;
    2-Asıl karar yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince;
    Dava, yurtdışında çalıştığı iddiasıyla yaşlılık aylığı iptal edilen davalı borçlu hakkında yapılan icra takibine itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
    Davacı hakkında 17.09.2008 tarihli kurum işlemine göre, 23.08.1976 tarihli tahsis talebine istinaden 01.09.1976 tarihinen itibaren 01.03.1953 ve 30.10.1954 tarihleri arasındaki 5434 sayılı kanun kapsamındaki iştirakçiliği ile 30.09.1973 tarihi öncesindeki yurtiçi olup da 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalı çalışmaları nedeniyle 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, fakat davacı kurumca davalı hakkında 15.11.1976–31.07.1989 tarihleri arasındaki Almanya’da geçen yurtdışı çalışmaları ile birlikte aynı zamanda 506 sayılı Yasa kapsamında 01.09.1976 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanırken dikkate alınan 5434 sayılı Yasa iştirakçiliği ile birlikte 01.06.1993 tarihinden itibaren de 5434 sayılı Yasa kapsamında emeklilik aylığı bağlandığının tespit edilmesi üzerine 506 sayılı Yasanın 63’üncü maddesi kapsamında davacıya 01.09.1976 tarihinen itibaren bağlanan yaşlılık aylığını bağlandığı tarih itibarıyla iptal edilip 01.02.1982–17.10.2008 tarihleri arasında ödenen aylıkları geri istediği anlaşılmaktadır.
    3201 sayılı Kanunun 8. maddesi hükmünde; 3201 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce veya sonra 2147 sayılı Kanun ve Sosyal Güvenlik Kanunlarına göre kendilerine aylık bağlanmış olanlarla, aylık bağlanması için müracaat edip de aylığa
    hak kazanmış durumda bulunanların, anılan Yasadan yararlanamayacakları öngörülmüş olup, davalı hakkında 01.09.1976 tarihinde aylık bağlandıktan sonra 01.06.1993 tarihinde bağlanan 5434 sayılı Yasa kapsamındaki aylıkların devam etmesinin mümkün olmadığı dikkate alınarak öncelikle bu hususta davalıya bağlanan aylığın kesilip kesilmediği veya idari yargıda herhangi bir davasının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
    506 sayılı Kanunun 63/A maddesinde; bağlanan aylıkların kesilme nedenleri arasında sayılan çalışma yurtiçinde geçen çalışmalar olup; yurtdışında geçen çalışmaların bu madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından davacı kurumca yapılan aylık kesme işleminin isabetsiz olduğu dikkate alınmalı ve bu yasal düzenlemeler çerçevesinde irdeleme yapılmalıdır.
    Diğer taraftan, 506 sayılı Yasanın 60. maddesi uyarınca yaşlılık sigortası kolundan bağlanan aylıkların kesilme koşulları, aynı Yasanın 63. maddesinde düzenlenmiştir. 506 sayılı Yasanın 63/A maddesindeki düzenleme, "bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir.” hükmünü içermekte olup; anılan madde hükmü uyarınca yaşlılık sigortasından aylık alanların bu aylıklarının kesilebilmesi, ancak 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başlamaları halinde mümkün bulunmaktadır. Bu düzenleme çerçevesinde, 5434 sayılı Yasaya tabi emeklilik aylığı almanın, 506 sayılı Yasa hükümlerine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesini gerektirmeyeceği söylenebilir ise de; sosyal güvenlik sisteminin çifte sigortalılık üzerinden birden fazla yaşlılık aylığına hak kazanmaya olanak vermeyen yapısı ile, 2829 sayılı Kanunun bu yaklaşımı destekleyen 4. maddesi hükmü gözetildiğinde; davalının her iki sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almasına olanak bulunmadığının kabulü zorunludur.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 03.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi