11. Hukuk Dairesi 2019/3368 E. , 2020/1310 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/11/2017 tarih ve 2016/1127 E- 2017/1023 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 11/04/2019 tarih ve 2018/1125 E- 2019/543 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen 15.05.2015 tarihli depo işletmesi ve nakliye dağıtım sözleşmesine istinaden davalı tarafa depolama, dağıtım ve nakliye hizmeti verildiğini, sözleşme gereğince davalıya malların depolanması hizmeti karşılığı aylık fatura, malların dağıtım ve nakliyesi karşılığı olarak da haftalık fatura düzenlendiğini, depolama hizmeti faturasının malların depoda durduğu sürece her ay sözleşme ve eklerine göre fatura edildiğini, dağıtım ve nakliye hizmet faturaları ise davalıdan gelen sipariş talimatlarına istinaden malların ilgili yerlere dağıtımı ve nakliyesi karşılığında düzenlendiğini, ayrıca sözleşme gereğince vadesi geçmiş alacaklar için müvekkili şirketin aylık %8 faizli vade farkı faturası düzenleme hakkı olduğunu, cari hesap alacağının ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlatılan icra takibinin yetkiye ve borca itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek davalının icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili şirkete Haziran 2016’dan beri hizmet vermediğini, buna rağmen hizmet verilmeden fatura düzenlenmesinin doğru olmadığını, ayrıca hizmet alamayan müvekkili şirketin davacının depolarında bulunan ürünlerine davacı tarafından herhangi bir hakka dayanmaksızın kötü niyetle el konulduğunu, organik ve kısa ömürlü olan ürünlerin bozulmasına ve müvekkilinin bu ürünlerden elde etmeyi planladığı kazançları elde edememesine sebebiyet verildiğini, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, davacı talebinin hizmet alınmayan döneme ilişkin olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında depo işletmesi ve nakliye dağıtım sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 10/f maddesinde İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili kılındığı bu nedenle davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın yerinde olmadığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 66.256,44 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi"nce; davacının ticari defter ve kayıtlarında takip tarihi itibariyle davalıdan 66.256,44 TL alacaklı olduğu, davalının incelemeye ticari defterlerini sunmadığı, davacı tarafça dava konusu icra takibinde 31.08.2016 tarihi itibariyle cari hesap bakiye alacağının tahsilinin talep edildiği, davalının bir kısım mallarının davacının deposunda bulunduğunun tarafların kabulünde olduğu ve fatura karşılığı depolama hizmetinin verildiği gerekçesiyle HMK"nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının depolama hizmeti nedeniyle cari hesap alacağı iddiasına dayanarak başlattığı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında düzenlenen depo işletmesi ve nakliye dağıtım sözleşmesine istinaden malların depolanması hizmeti karşılığı davalıya aylık fatura düzenlediğini, davalının aldığı depolama hizmeti karşılığında bir kısım ayların ücretini ödemediğini ileri sürmüş, davalı ise davacının 2006 yılının Haziran ayından itibaren hizmet vermediğini, ayrıca depoda duran ürünlere davacı tarafından haksız olarak el konulduğunu, organik ve kısa ömürlü olan ürünlerin bozulmasına sebebiyet verdiğini savunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ardiyecinin saklama borcu başlıklı 572. maddesi “Ardiyeci, kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür. Ardiyeci, saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş zamanlarında; gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek zorundadır.” düzenlemesini içermekte olup, aynı kanunun, 534. maddesi ise “Satılmak üzere kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur. Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu, vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı satmakla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Mahkemece, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 572. maddesi delaletiyle 534. maddesi çerçevesinde davacının özen yükümlülüğü dairesinde niteliği itibariyle bozulabilir nitelikteki mallar için davalı saklatanı usulü dairesinde bilgilendirip bilgilendirmediği, depolanan malların yine bu çerçevede saklayan tarafından satılması ve saklama ücretinin bu satış bedelinden tahsilinin mümkün olup olmadığı, davacının bu husustaki özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin araştırılması ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı savunması yönünden eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.