3. Hukuk Dairesi 2017/7095 E. , 2019/3204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma talebinin reddine karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalı şirketin 01/01/2008 başlangıç tarihli yazılı sözleşme ile kiracı olduğunu, sözleşmenin 6. maddesine göre kira artışının her yıl TÜFE oranında yapılacağını, taşınmazın murisine ait olduğu ve her bir mirasçının payına düşen aylık kira bedelinin 01/01/2008 tarihinde 562,23 TL olduğunu, takip eden kira ödemelerine bu usulde yapılan artış uygulamalarıyla Mayıs 2015 tarihi itibariyle aylık kira bedelinin 994,73 TL"ye ulaşacağını, davalı hakkında ödenmeyen 2015 yılının 5,6,7,8,9,10,11,12 aylarına ait 8 aylık kira alacağı için .... İcra Müdürlüğünün 2015/10671 E. sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını ancak davalının kötü niyetli itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptali ile alacağın %20"sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı; dosya borcunun varılan mutabakat sonucu haricen icra dairesine ödendiğini, kira konusu gayrimenkulün %55 payına davalı şirket sahibi ...."nun irsen malik olduğunu, diğer %45"ine de 6 kardeşin irsen malik olduğunu, davacının da %45 hissenin 1/6 sının maliki olduğunu, buna göre davacının tüm binada %7,5 hissesinin bulunduğunu, taraflar arasında varılan mutabakatla davacı adına ödenen 1.677,42 TL emlak vergisi kesilerek kalan 4.066,63 TL"nin davacının hesabına, bakiye 2.454,27 TL"nin de 12/06/2015 tarihinde icra dosyasına ödendiğini, bu nedenle dosya ile ilgili hiçbir borçlarının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının davasının kısmen kabulü ile davalının ... İcra Müdürlüğünün 2015/10671 E. sayılı takip dosyasındaki takip asıl alacağının 7.739,76 TL"lik bölümüne vaki itirazın iptaline takibin devamına, faizin 7,6 TL "lik bölümüne vaki itirazın iptaline takibin devamına, kalan bölüme vaki itirazın iptali davasının reddine, asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davada; dosya arasında bulunan davaya konu ... İcra Müdürlüğünün 2015/10671 E. sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafça 27.05.2015 tarihinde kira alacağı ve faizi ile birlikte toplam 7.966,17 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, davalı tarafça 10.06.2015 tarihinde itiraz edilerek takibin durduğu, bunun üzerine davacı tarafından 30.06.2015 tarihinde temyize konu olan itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı tarafça 02.02.2016 tarihli duruşmadaki beyanı ile de kabul edildiği üzere; davalı tarafından davaya konu alacağa mahsuben 02.06.2015 tarihinde yani davaya konu takip dosyasına henüz itiraz etmeden evvel 4.066,63 TL haricen ödeme yapıldığı, 12.06.2015 tarihinde de itirazdan sonra fakat itirazın iptali davası açılmadan evvel, icra takip dosyasına 2.454,27 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi hâlinde alacaklı borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK.) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK.m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla burada, borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu
tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2004 gün, 2004/9-508 E., 2004/562 K, 30.03.2005 gün, 2005/19-200 E., 2005/210 K; 08.06.2005 gün, 2005/19-270 E., 2005/365 K, 18.04.2007 gün, 2007/19-159 E., 2007/220 K., 04.07.2007 gün ve 2007/13-453 E.,2007/453 K.; 09.02.2011 gün ve 2011/13-29 E., 2011/56 K sayılı kararları).
Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse -veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa- bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve ferileri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir.
Nitekim aynı ilke Hukuk Genel Kurulunun 23.05.2018 gün ve 2017/19-910 E. - 2018/1111 K., 12.11.2003 gün ve 2003/19-589 E. - 645 K., 19.10.2011 gün ve 2011/19-532 E. - 2011/640 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Hâl böyle olunca mahkemece, takipten sonra ancak dava açılmadan önce yapılmış kısmi ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak, eksik inceleme ile yukarıdaki gibi hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.