22. Hukuk Dairesi 2017/23000 E. , 2019/13288 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde makinacı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin deneme süresi içinde sona erdirildiğini, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmasının söz konusu olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davacı vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının hangi unsurları içermesi gerektiği açıkça düzenlenmiş olup, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir.
Mahkemece iki seçenekli olarak düzenlenen bilirkişi raporunda, ilk seçenekteki hesaplamalara itibar edildiği ifade edilmesine rağmen, kararın gerekçesinde hüküm ile çelişecek şekilde ikinci seçeneğe ait alacak miktarlarının yazılması HMK’nun 297. maddesine aykırıdır.
2- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının iki hafta, 08.00-18.30 saatleri arasında günde 1 saat ara dinlenmesi ile 9,5 saat, cumartesi günü 08.00-13.00 saatleri arasında yarım saat ara dinlenmesi ile 4,5 saat çalışarak haftada (9,5 x5 +4,5= 52-45 =) 7 saat fazla çalışma yaptığı; diğer iki hafta 08.00-20.30saatleri arasında günde 1,5 saat ara dinlenmesi ile 11 saat, cumartesi günü 4,5 saat olmak üzere (11x5 +4,5= 59,5-45=) haftada 14,5 saat çalıştığı, böylece haftada ortalama 10,75 yani 11 saat fazla çalışma yaptığı belirlenmiştir. Ne var ki, Fazla Çalışma Yönetmeliği’nin ‘Fazla Çalışmada Sınır’ başlığını taşıyan 5. maddesinin 2. fıkrasında, “Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sürelerinin hesabında yarım saatten az olan süreler yarım saat, yarım saati aşan süreler ise bir saat sayılır” denilmiştir. Bu itibarla hükme esas alınan bilirkişi raporunda haftalık fazla çalışma süresinin hesabında dört haftalık fazla çalışma süresi toplanıp dörde bölünmek suretiyle bulunan ortalama 10,75 saatin 11 saate tamamlanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır. (Dairemizin 2017/7886 E, 2016/15195 E. sayılı kararları da bu doğrultudadır)
3-Somut uyuşmazlıkta davacı taraf 11/07/2011-12/02/2015 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını, işe giriş bildiriminin geç yapıldığını, ayrıca kendisinin haberi olmadan giriş çıkışlar yapıldığını ileri sürmüş, davalı işveren ise davacının 12/12/2014-12/02/2015 tarihleri arasında çalıştığını savunmuştur.
Mahkemece Sosyal Güvenlik Kurumu Kayıtlarına itibar edilerek davacının 08/02/2014-25/07/2014 ve 12/12/2014-12/02/2015 tarihleri arasında 223 gün çalıştığı sonucuna varılarak hüküm kurulmuştur.
Davacı taraf yargılama aşamasında, uyuşmazlık konusu dönemde başka bir işyerinde sigortalı olarak gösterildiğinden haberinin olmadığını, sürekli aynı işyerinde çalıştığını, bu sebeple dava dışı şirket ile davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtlarının getirtilmesini ve bu şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığına yönelik araştırma yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, mahkemece davacının bu talebi davalı tarafın muvafakatinin bulunmaması nedeniyle organik bağ araştırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Ne var ki davacının bu talebi iddianın genişletilmesi niteliğinde olmayıp, davacı taraf bilirkişi raporunun dosyaya sunulması ile farklı sicil numaralı işyerlerinde sigortalı olarak gösterildiğini öğrendiğini beyan etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde de benzer şekilde davacı adına giriş çıkış işlemlerinin yapıldığını ifade etmiştir. Somut olaya göre, davacı dava dilekçesinde bildirdiği çalışma süresi içinde işyeri veya işveren değişmeksizin sürekli olarak aynı işyerinde çalıştığı halde, resmi kayıtlarda başka bir işverene ait işyerinde çalışmasının tespit edildiğini ileri sürmekte olup, bu yönden bir araştırma yapılması için davalının muvafakatine ihtiyaç bulunmamaktadır. Zira davacı iddiasını genişletmemekte, gerek çalışılan işyeri, gerek işveren, gerekse çalışma süresi ile ilgili olarak dava dilekçesindeki iddiasını değiştirmemektedir. Hal böyle iken, mahkemece gerekirse tanıklar yeniden dinlenmek suretiyle, davalı şirket ile dava dışı şirkete ait (işyeri tescil bilgileri, açılış, kapanış faaliyet alanı ve ortaklık bilgileri içeren) Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ile Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları celbedilerek dava dışı şirket ile davalı şirket arasında herhangi organik bağ bulunup bulunmadığı ve birlikte istihdam veya tüzel kişilik perdesinin aralanması durumunun söz konusu olup olmadığı araştırılmalı, sonucuna göre dosya kapsamındaki tüm deliller yeniden birlikte değerlendirilerek davacının talepleri hakkında bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 18.06.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.