10. Hukuk Dairesi 2014/14705 E. , 2014/22776 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesi
Tarihi :03.10.2013
No :2012/707-2013/477
Dava, davacılar murisine yersiz ödendiği iddia olunan aylıkların tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatı taraflarından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacılar murisi aleyhine, kesinleşen mahkeme ilamına dayanılarak 02.7.2003 tarihli icra takibine başlandığı, ancak murisin 29.01.2003 tarihinde vefat ettiğinin ilk kez Emekli Sandığının 07.7.2004 tarihinde icra dosyasına bildirmesi sonrasında da 11.3.2005 tarihli nüfus kaydına göre öğrenilmesi üzerine davalılardan B.. T.."e 26.4.2006 tarihinde icra emrinin gönderildiği, 09.04.2010 tarihinde davalı B.. E.."ye tebliğ edildiği, bunun üzerine Kadıköy 5. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonunda, ölü kişi aleyhine takip yapılamayacağı, tereke aleyhine de takibin sürdürülemeyeceği gerekçeleriyle takibin iptal edildiği, hükmün temyizen incelenmesi ile onanarak kesinleşmesi üzerine(Y.12.HD.2010/ 27888 – 2011/ 8934) Kadıköy 7. icra Dairesinin 2011/ 19173 Esasında davalılar aleyhine açılan takibin ise itirazlar üzerine durduğu, işbu dava ile itirazın iptalinin istendiği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 96. maddesinin 1. fıkrasında Kurumca hak sahiplerine fazla veya yersiz olarak yapıldığı belirlenen her türlü ödemeler yönünden düzenleme öngörülerek,
“ a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla 10 yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla 5 yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 24 ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, 24 aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır. ” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması nedeniyle dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eden zamanaşımı, bu hakkı sona erdirmeyip onu eksik borca dönüştürmekte ve alacağın dava edilebilme (istenilebilme)
kaldırmaktadır. Bu şekliyle maddi hukuk kurumu olmayan zamanaşımı, borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu özelliğini taşımamaktadır ve doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bunun sonucu olarak da borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu yasal süresinde yönteme uygun olarak ileri sürmesi gerekmekte olup bu husus yargılamayı yapan hakim tarafından kendiliğinden gözetilemez. Şu durumda zamanaşımı savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır. Zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. 818 sayılı Borçlar Kanununun 66. maddesine göre, nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132. maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133. maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davalılar tarafından süresinde ileri sürülen zamanaşımı define itibar edilmeksizin, zarar gören Kurumun, ilk icra dosyasında 11.3.2005 tarihli nüfus aile kayıt tablosu ile davalılar murisinin vefat ettiğini, mirasçılarının ise davalılar olduğunu öğrendiği, bu tarihten sonraki 1 yıl içinde davalılardan herhangi bir talepte bulunulmadığı , buna göre talebin zamanaşıma uğradığı belirgin bulunmakla, davanın bu gerekçeyle reddi yerine yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılara iadesine, 04.11.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.