20. Hukuk Dairesi 2017/142 E. , 2019/5714 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu ..... köyü 102 ada 20 parsel sayılı taşınmaz belgesizden 688,19 m2 yüzölçümü ve arsa vasfı ile davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine dava konusu taşınmazın evveliyatı itibariyle orman olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup, zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddi ile .....köyü 102 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz talebine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanun 22/a maddesine göre yenileme çalışması yapılmış ve 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereği yapılan kadastro çalışmasına itiraz edilmiştir.
Mahkemece zilyetlikle kazanma koşullarının davalı köy tüzel kişiliği yararına oluştuğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de mahalli bilirkişi beyanları ile uzman bilirkişi raporları dikkate alınmadan yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması hatalıdır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun "İhya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesinde "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hâle getirilen taşınmaz mallar, 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar plânının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." düzenlemesi yer almaktadır. Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi, aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, bu Kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık,orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarf edilerek tarım arazisi hâline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi hâline getirilmesi durumunda imar ve ihyadan söz edilebilir. İhya edilecek taşınmazlar, ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerlerdir. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hâle getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı hâline getirdikten sonra güçlendirmek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir. Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK"nın 713/1 ve Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür. Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler Kadastro Kanununun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez. Taşınmaz üzerine ev, ahır ve samanlık yapmak gibi eylemler taşınmazı tarıma elverişli hâle getiren işlemlerden olmadığı gibi tek başına imar-ihya işlemi iktisap için de yeterli değildir. Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihyanın ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte tamamlandığı mahalli bilirkişi ve tanıkların maddi olaylara dayalı beyanları ile belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte imar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. Kadastro Kanununun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.
Somut olayda, 13/05/2016 tarihli keşifte dinlenen mahalli bilirkişi .....beyanında taşınmazın eskiden.... bahçesi ve harman yeri olduğunu, O 1970"lerde öldükten sonra kimsenin sahip çıkmadığı ve ekilmediğini, köy muhtarlığının taşınmaz ile bir alakası olmadığını ifade etmiştir. Keşifte dinlenen tespit bilirkişileri ......beyanının da benzer mahiyette olduğu görülmekle, taşınmazı kullanan..... 1970"lerde öldüğü ve o tarihten tespit tarihine kadar da kullanım olmadığı anlaşıldığından Hazinenin davasının kabulü gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek zilyetlikle edinme koşulları oluşmayan davalı lehine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 09/10/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.