20. Hukuk Dairesi 2017/10442 E. , 2019/5749 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili 09/05/2013 harç tarihli dilekçesiyle; müvekkilinin ........köyü, 166 sayılı parselin 159,00 m²’ye tekabül eden 9525/3135000 hissesini 1980 yılında satın aldığını ancak satışa konu hissenin önceki malikine hatalı olarak fazla hisse yazıldığı iddiasıyla ... tarafından tapu kaydında hisse düzeltim davası açıldığı ve müvekkilinin parseldeki hissesinin kısmen iptal edilerek hissesinin düşürüldüğünü ve bu müvekkilinin bu şekilde doğan zararından davalının sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 10.000,00.-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmıştır. Daha sonra 26/08/2014 tarihli harçlı ıslah dilekçesiyle tazminat isteğini toplamda 34.925,00.-TL’ye yükselterek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmişir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 34.925,00.-TL"nin 10.000,00.-TL’si için dava tarihinden, geriye kalan 24.925,00.-TL’si için ıslah tarihi olan 26.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı......temsilen Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 31/10/2016 gün ve 2015/4103-2016/9751 E.K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uylan bozma ilamında özetle: "Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan (... (....) hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin ..... Bakanlığı değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilde yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin varsa delillerinin toplanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.” hususlarına değinilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 34.925,00.-TL"nin 10.000,00.-TL’si için dava tarihinden, geriye kalan 24.925,00-TL’si için ıslah tarihi 26.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında
meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ...... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise, ...... Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili B......... istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik
olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, davacının tazminata konu 166 parselin 83625/3135000 hissesini 02/06/1999 tarihinde satın alma yoluyla edindiği, satın aldığı hisse karşılığının taşınmazın 1393 m2"ye isabet ettiği, ancak ... tarafından açılan tapu kaydının düzeltilmesi davası sonucu ... 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/431 E. - 2009/170 K. sayılı ilamıyla, tapuda 18/48 hisse ile malik bulunan ......dlı kişinin hisse karşılığı olarak çeşitli tarihlerde yaptığı satışlarda payının yanlış yazılması sonucu, Satı Demirel"e ait olmayan hisselerin de satılmasından dolayı davacının ....../... hissesinin iptali ile 74100/3135000 hisse olarak adına tesciline karar verildiği ve bu hükmün 24/7/2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 09/05/2013 tarihinde davacı tarafından azalan hisse karşılığının tazmin edilmesi için açıldığı, tapu kaydının düzeltilmesi sonucu davacının taşınmazdaki hisse karşılığının 1235 m2"ye düştüğü anlaşılmıştır. Davacının tapu sicilinin hatalı olarak tutulmasıyle zarara uğradığı ve oluşan bu zararından TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği 24/7/2009 tarihinde oluşmuş olup, bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekir.
Ancak mahkemece taşınmazın niteliğini belirlemeye yönelik olarak yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda yeterli bir araştırma yapılmamış, değerlendirme tarihi itibariyle belediye veya mücavir alan sınırları içinde olup olmadığı, imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyorsa imar plan türü ve ölçeği, belediye hizmetlerinden yaralanıp yararlanmadığı meskun mahalde bulunup bulunmadığı ilgili belediyeden sorulmamış, arsa mı, arazi mi olduğu belirtilmeksizin bölge koşullarına göre dava tarihine göre değer belirleyen bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmuştur. Bu durumda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazın tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin kararın kesinleştiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin kararın kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/10/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.