20. Hukuk Dairesi 2018/3628 E. , 2019/5750 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 16/10/2015 havale tarihli dilekçesi ile; müvekkiline ait olan ....64 ada 30 sayılı parselin tapulu yeri olduğu halde, orman olduğu gerekçesiyle açılan dava sonucunda tapu kaydının tamamının iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tapuya tescil edildiğini, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 14.04.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile; talep ettikleri tazminat miktarını 90517,85 TL"ye artırmış tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihten işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, 90517,85 TL"nin 13.01.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ...... bulunan 323 parsel sayılı taşınmazın 1963 yılında yapılan kadastro sonucunda 36100 m2 yüzölçümü ve zeytinlik ve kestanelik vasfı ile.... adına tescil edildiği, taşınmazın ifraz ve tevhid işlemleri sonucunda oluşan 164 ada 30 parselin ise sayısı davacı ... adına 02.08.1988 tarihinde, 223,91 m2 yüzölçümüyle “ifrazen taksim” nedenine dayalı olarak aynı vasıfla tescil edildiği, 1995 yılında taşınmazın orman sınırı içinde kaldığına dair tapuya şerh verildiği, Orman Yönetimi tarafından ...’a karşı açılan dava sonucu ...... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/155 E-2015/329 K. sayılı ilamıyla ..... 164 ada 30 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile tesciline karar verildiği, hükmün 13/01/2016 tarihinde kesinleştiği, 16/10/2015 tarihinde ise eldeki dava açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29/09/2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15/12/2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün kişiler adına oluşturulmasıyla tapu sicili bu şekilde hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve taşınmazı murisinin 1988 yılında satın alması ve ardından intikal ve ifrazen taksim yoluyla edindiği anlaşılan davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle mahkemece davacının tapusunun iptali sebebiyle zararının doğduğu ve bu zararının giderilmesi gerektiği ve yine tazminata konu taşınmazın arsa olarak kabulü ile emsal kıyaslama yöntemine göre değerinin belirlenmeye çalışılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından Hazinenin bu yöndeki temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak tazminata konu taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden önce dava açıldığından değerlendirme tarihinin dava tarihi alınması gerekirken, iptal kararının kesinleştiği tarihin alınması hatalıdır. Ayrıca, ..... Başkanlığının 11/11/2015 tarihli yazı cevabında taşınmazın 2002 tarihli 1/1000 ölçekli planda ayrık nizam 3 kat imarlı olduğu, 2014 tarihli revizyon uygulama imar planında ise imar planı dışında kadastral parsel olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda ise tazminata konu taşınmazın ve emsal taşınmazın imar parseli oldukları belirtilerek ...... kesintisi yapılmadığı görülmüştür. Ancak mahkemece emsal parselin imar durumu ve her iki parselden de ...... kesintisi yapılıp yapılmadığı araştırılmadığı ve yine emsalin satış akit tablosu getirtilmediğinden rapor denetlenememektedir.
Bu durumda taşınmazın değerinin yöntemine uygun şekilde belirlendiği söylenemez.
O halde mahkemece taraflara taşınmazın bulunduğu yerden, değerlendirme tarihi olan 16/10/2015 tarihine yakın tarihli ve benzer nitelikte emsal bildirmeleri için imkan tanınmalı, gerektiğinde re"sen emsal celbi yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan16/10/2015 itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, ..... düşülmesi gerekip gerekmediği ilgili belediye başkanlığı ve tapu müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, imar planının ölçeği ve onaylama tarihi ile dava konusu taşınmazın emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların .....Komisyonu tarafından re"sen belirlenen emlak vergisine esas metrekare değeri ilgili belediye başkanlığından ayrı ayrı sorularak ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilmeli, bu emsallere göre değer biçilmesi için önceki bilirkişilerden ek rapor alınmalı ve dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/10/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.