11. Hukuk Dairesi 2018/3986 E. , 2020/1329 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/05/2017 tarih ve 2013/442 E- 2017/422 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 10/05/2018 tarih ve 2017/975 E- 2018/485 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi asıl dava ve birleşen 2017/612 esas sayılı davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 11.02.2020 günü hazır bulunan Asıl ve Birleşen davada davacı vekili Av. ... ile Asıl ve Birleşen Davada davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin Türkiye"de önde gelen birçok TV kanalı tarafından, Avrupa ülkelerinde ve İsrail"de faaliyet gösteren operatör dağıtıcılarla, kablo, uydu, dijital yayınlar platformlar üzerinden dağıtım ve yayımının sağlanması hususunda acente olarak tayin edildiğini, bu bölgelerde bulunan operatörler ile müvekkilinin sözleşme imzalaması için görüşmeler yapmak üzere davalı ile aralarında ayrıca sözleşme imzalandığını, üçüncü şahıslarla imzalanacak sözleşme konusunda müvekkili adına davalıya para tahsil etme yetkisi verildiğini, tahsil edilecek miktarın %50"sinin müvekkiline, %50"sinin ise davalıya ait olacağını ve müvekkiline düşen miktarın fatura karşılığında ödeneceğinin kararlaştırıldığını, 2004 yılından 2012 yılının sonuna kadar elde edilen gelirlerin davalı tarafından müvekkiline ödendiğini, ancak 2012 yılının son üç aylık dönemi ile 2013 yılının 1.ve 2.üçer aylık dönemlerine ait ücretlerin davalı tarafından tahsil edilmesine rağmen müvekkiline ödenmediğini, bu dönemlere ilişkin müvekkilinin davalıdan 658.140,13 Euro ve 18.261,50 USD alacağının bulunduğunu ileri sürerek, bu miktarın davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki ilişkinin 2004 yılında başladığını, Türkiye"de faaliyet gösteren kanalların avrupa ülkeleri ve İsrail"deki kablo TV üzerinden yayınlanması için ortaklık ilişkisi kurulduğunu, hak edilecek ücretin yarı oranında paylaşılacağını, 2013 yılı içerisinde davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve kusurlu davranması sebebiyle ilişkinin çekilmez hale geldiğini, ortaklık ilişkisini geliştirmek amacıyla ABD ile Avustralya"da birlikte yatırım yapma konusunda anlaştıklarını, ancak davacının tutumu sebebiyle bu işten zarar ettiklerini, davacının bu iki ülkedeki masraflara katılmaması sebebiyle ticari ilişkinin 08.10.2013 tarihinde sona erdirildiğini davanın alacak davası olmayıp adi ortaklığın feshi neticesinde tasfiye payına ilişkin olduğunu, davacının kusurlu davranışı sebebiyle bir kısım TV kanallarının sözleşmesini feshettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesi gereğince, Brüksel Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu sebeple yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde uyuşmazlığa Hollanda Hukukunun uygulanmasını talep ettiklerini, davacının gösterdiği fatura içeriklerine itiraz ettiklerini belirterek taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olması sebebiyle öncelikle davanın bu sebeple reddine, ortaklığın feshine, Amerika"da ve Avustralya"da adi ortaklık adına müvekkili tarafından gerçekleştirilen yatırımlar için yapılan harcamaların gözönüne alınmasına ve alacaktan düşülmesine, tasfiye payının bu şekilde belirlenerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, asıl davadaki iddialarını tekrarla taraflar arasındaki sözleşmenin 08.11.2013 tarihli ihtarnameyle feshedildiğini, fesih tarihinden sonra davalı tarafın bazı operatörlerden tahsil ettiği miktarları müvekkiline ödemediğini, bu sebeple 16.05.2014 tarihli faturanın tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, ancak davalının faturayı hiçbir gerekçe göstermeden iade ettiğini ileri sürerek, bu miktarın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, taraflar arasındaki ilişkinin gelir paylaşımı esasına dayandığını ve adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, Brüksel Mahkemesinin yetkili olduğunu, uyuşmazlığa Hollanda Hukukunun uygulanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, asıl davadaki iddialarını tekrarla sözleşmenin feshi tarihinden sonra 2013 yılının 3 aylık dönemine ilişkin alacaklarının ödenmemesi üzerine alacaklarına karşılık 215.224,77 Euro ve 6.335,75 USD değerinde fatura keşide edip davalıya gönderdiklerini, 2013 Yılının 4. çeyreğine ilişkin doğmuş alacaklarının da bulunduğunu, bunun da ödenmediğini ileri sürerek, 2013 yılının üç aylık dönemine ilişkin 215.224,77 Euro ve 6.335,75 Usd"nin ve 2013 Yılının 4. çeyreğine ilişkin alacaklarının ise fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 10.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile alacak miktarını 989.848,23 TL"ye yükseltmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunucunda; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin içeriği ve uygulanış biçimi dikkate alındığında, sözleşmenin acentelik sözleşmesi olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin adi ortaklık şeklinde tezahür etmediği, davalı, Avustralya"da yapılan yatırım masraflarına davacının katlanması gerektiğini ileri sürmüş ise de, sözleşmede her iki tarafın yapacağı masraflara kendilerinin katlanacağının düzeldiği bu sebeple davalının savunmasına itibar edilmediği, Avustralya"da yaptığı masraftan ibaret alacağı için dava açabileceği, davalının bu masraf kaleminin sözleşme kapsamında kalmadığı gerekçesiyle herhangi bir araştırma yapılmadığı, davalının yurt dışındaki abonelerden tahsil ettiği ücretin %50"lik kısmının davacıya ait olduğu, dosyadaki fatura ve belgeler ile son bilirkişi heyetinin raporunda da belirtildiği üzere davacının davalıdan alacaklı olduğu, davalı söz konusu borcun ödendiğine dair dosyaya bir delil sunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı asıl dava ve birleşen 2017/612 Esas sayılı dava ile sınırlı olmak üzere davalı vekili temyiz etmiştir.
(1) Hem asıl hemde birleşen davalar, sözleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasındaki ticari ilişkinin taraflarca inkar edilmeyen ve dosyaya sunulan sözleşmeden kaynaklandığı, bölge adliye mahkemesince de taraflar arasında sözleşme yapılması kararlaştırılmış ise de tarafların imzalarını içerir bir sözleşme bulunmadığı, imzasız 2005 tarihli sözleşmenin tarafların kabulünde olduğu, taraflar arasında süregelen ticari ilişkinin bu sözleşme kapsamında yürütüldüğü benimsenerek, bu sözleşme hükümleri nazara alınmış, ve bu kabule karşı davacı yan istinaf veya temyiz yoluna başvurmamıştır. O halde 2005 tarihli imzasız sözleşmenin taraflarca benimsendiği kabul edilmelidir. Anılan sözleşmenin 7.2. maddesinde ""İşbu İngilizce olarak tanzim edilmiş sözleşmenin yorumu, uygulanması veya feshine ilişkin her türlü davalara bakmaya Brüksel Mahkemeleri münhasıran yetkilidir."" hükmü bulunmaktadır.
Milletlerarası yetki anlaşması ve sınırlarının düzenlendiği MÖHUK m.47 hükmüne göre yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, tarafların, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilecekleri, anlaşmanın yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olacağı düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere yetki anlaşması her türlü yazılı delille ispat edilebilir, daha genel bir ifadeyle içeriğinin tespitine imkân verecek herhangi bir iletişim aracı ile sözleşme yapılabilir. Yani, öngörülen şekil geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır.
Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, yetki şartının ancak yazılı olarak yapılırsa geçerli olacağı, tarafların ticari ilişkilerini imzasız sözleşme kapsamında yürütmelerinin yetki şartına geçerlilik kazandırmayacağı gerekçesi ile yetki itirazının reddine ilişkin mahkeme kararı isabetli görülerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetli olmayıp, asıl dava ve birleşen 2017/612 Esas sayılı davada verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile asıl dava ve birleşen 2017/612 Esas sayılı davada verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak asıl dava ve birleşen 2017/612 Esas sayılı dava ile sınırlı olmak üzere davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl dava ve birleşen 2017/612 esas sayılı davada davalıya iadesine, 13/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dairemizin 03.06.2020 tarih ve 2018/3986 Esas – 2020/1329 Karar sayılı ek kararı ile yukardaki ilamın sonuç bölümündeki “HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,” cümlesi çıkarılarak yerine “HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, karardan bir suretin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,” cümlesi eklenmek suretiyle ilamdaki maddi hatanın düzeltilmesine karar verilmiştir. Şerh ve onaylanır. 03/06/2020