9. Hukuk Dairesi 2009/43345 E. , 2012/4445 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, izin ücreti ile fazla çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, 30.11.1999-04.02.2008 tarihleri arası çalışıp davalı işveren tarafından 14.01.2008 tarihinde ... plakalı araç ile yapmış olduğu kaza sebep gösterilerek İş Kanunun 25/II-ı maddesi gerekçe gösterilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini , ancak asıl nedenin davacının sözcülüğünde 28.01.2008 tarihinde 38 şoför tarafından imzalanmış çalışma koşullarının düzeltilmesi dilekçesinin işverene verilmesi olduğunu, bu dilekçe nedeniyle meydana gelen kaza fırsat bilinerek iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, daha önce kaza nedeniyle hiç kimsenin iş akdinin feshedilmediğini, ayrıca İş Kanununun 25/II-ı maddesindeki düzenlemenin somut olaya uymadığını zira maddedeki düzenlemenin işçinin kendi isteği veya savsaması kriterlerini aradığını davacının yapmış olduğu trafik kazasında kendi isteği veya savsama kriterlerinin olamayacağını, iş Kanunun 26 maddesinde belirtilen 6 günlük süre koşuluna da uyulmadığını ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatları ile fazla çalışma ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının çalıştığı 8 yıllık süre içerisinde 25 kez trafik cezası aldığını ve 4 kez de kaza yaptığını, her kaza sonucunda affedilen davacının şirkette istihdam edilmesinin de kötü emsal ve iyi niyet sınırını aştığını, 14.01.2008 tarihinde buzlu zeminde süratli seyrettiğinden ... plakalı aracı kaydırdığı ve dereye düşürdüğünü, davacının iş sözleşmesinin süresi içerisinde feshedildiğini, aracın yetkili servise alındığını ve hasar tespitinin 31.01.2008 tarihinde sonuçlandığını ve araçta 3.304,00 TL hasar olduğunun belirlendiğini, hasarın öğrenilmesinin takiben davacının hizmet akdinin 4857 sayılı İş Yasasının 25. maddesi uyarınca 04.02.2008 tarihinde feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, dosyaya sunulan bakım bildirim fişinin 31.01.2008 tarihli olduğu ve her zaman düzenlenebilecek belge niteliğinde bulunduğu, davalı işverenliğin davacının işverene vermiş olduğu zararı işverenlikçe tutulan tutanak tarihi olan 16.01.2008 tarihinde öğrenmiş olduğunun kabulü gerektiği, davacının işyerine vermiş olduğu bu zarar nedeniyle savunması alınmamış olduğundan ve bu kazayla ilgili davacıya yönelik her hangi bir bildirimde işverenlikçe yapılmamış bulunduğundan 6 günlük sürenin makul sebeplerle iş sözleşmesinin
feshine kadar uzandığına dair her hangi bir delil de bulunmadığından davacının iş akdinin her halükarda 6 iş günü geçtikten sonra 04.02.2008 tarihinde feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinin hak düşürücü süre içinde feshedilip edilmediği ve fazla çalışma ücretinin ödenip ödenmediği noktalarında toplanmaktadır.
İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı nedenle fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir.
Bu bakımdan 4857 İş Kanununun 26 ncı maddesinde, fesih nedeninin öğrenildiği tarih ile olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür.
Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz.
Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.
4857 sayılı İş Kanununda, işçinin maddî çıkar sağlaması halinde bir yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddî bir menfaati olmuşsa, altı işgününe riayet etmek koşuluyla olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin işverenin haklı fesih imkânı vardır.
Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.
İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar.
Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz.
Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.
Haklı fesih nedeninin devamlı olması durumunda hak düşürücü süre işlemez (Yargıtay 9.HD. 15.2.2010 gün, 2008/16869 E, 2010/3345 K). Örneğin, ücreti ödenmeyen işçi ödeme yapılmadığı sürece her zaman haklı nedenle iş sözleşmesini feshedebilir. Bu örnekte işçi açısından haklı fesih nedeni her an devam etmektedir. Ancak işçinin daimî olarak bir başka göreve atanması veya iş şartlarının esaslı şekilde ağırlaştırılması halinde, bu değişikliğin sonuçları sürekli gibi görünse de işlem anlıktır. Buna göre sözleşmesini feshetmeyi düşünen işçinin bunu işçinin altı işgünü içinde işverene bildirmesi gerekir. Yine işyerinde işi yavaşlatma ve üretimi düşürme eyleminin süreklilik göstermesi durumunda, altı iş günlük süre eylemenin bittiği tarihten başlar.
İşçinin ücretinin ödenmemesi temadi eden bir durum olmakla birlikte fesih hakkı ödemenin yapıldığı ana kadar kullanılabilir. Aksi halde Yasanın 24/III-e maddesinde öngörülen neden ortadan kalkmış olur.
Fesih iradesinin altı iş günü içinde açıklanması yeterli olup, bu süre içinde tebligatın muhatabına ulaşmış olması şart değildir
4857 sayılı Yasanın 26 ncı maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir.
Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır.
Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkânını ortadan kaldırır.
Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim resen dikkate almak zorundadır.
Bu maddede belirtilen süreler geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkını kullanan taraf, haksız olarak sözleşmeyi bozmuş sayılacağından ihbar tazminatı ile şartları oluşmuşsa kıdem tazminatından sorumlu olur.
Yukarıda değinilen altı iş günlük ve bir yıllık hak düşürücü süreler, işçi açısından 24/II madde, işveren açısından ise 25/II maddede belirtilen sebeplere dayanan fesihler yönünden aranmalıdır. Bu itibarla, geçerli nedene dayanan fesih durumlarında, 26 ncı maddede öngörülen hak düşürücü süreler işlemez. Dairemizin istikrar kazanmış uygulaması bu yönde olup, geçerli nedene dayanılarak yapılan fesihlerde belirtilen hak düşürücü sürelerin yerine “makul süre” içinde sözleşmenin feshedilebileceğini kabul etmektedir (Yargıtay 9. HD. 2.2.2009 gün 2008/9790 E. 2009/1003 K.).
Somut olayda, davalı işveren, her ne kadar trafik kazası 14.01.2008 tarihinde meydana gelmişse de zarara yetkili servisin zarar miktarını belirttiği 31.01.2008 tarihinde ıttıla kesbetmiş ve 6 gün içinde iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu durumda feshin süresinde yapıldığının kabulü gerekir.
Ancak mahkemece 4857 sayılı İş Kanununun 25/2-ı maddesi uyarınca aracın teknik özellikleri, yol ve mevsim koşullarının hep birlikte değerlendirileceği ve aralarında iş hukukçusu, iş güvenlik uzmanı ve trafik uzmanının da bulunacağı bir heyet marifetiyle kaza konusunda işverene atfedilebilecek bir kusurun bulunup bulunmadığının saptanması gerekir.
Davalı işverenin kaza nedeniyle uğradığı zararın kesin miktarı hesaplattırılarak belirlenecek kusur oranına göre davacı işçinin 30 günlük ücreti ile karşılanamayacak miktarda bir zararın olup olmadığının belirlenerek feshin değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde ve yanılgılı kabulle karar verilmesi hatalıdır.
3- Davacı davalı işyerinde fazla çalışma yaptığını, davalı anılan alacağın ücretiyle birlikte banka hesabına ödendiğini savunmuştur.
Dosya içeriğinden davacının ücretinin mayıs 2002 tarihinden sonra bankaya yatırılarak ödendiği ve bordroların bir kısmında fazla çalışma tahakkukunun bulunduğu görülmektedir.
Mahkemece davacıya ait Yapı Kredi Bankasına ait hesap özetleri getirtilerek tahakkuku yapılan fazla çalışma ücretlerinin davacının banka hesaplarına yatırılıp yatırılmadığının denetlenmesi ve ödemenin varlığı halinde bunların dışlanarak varsa fazla çalışma ücretine hükmedilmesi gerekirken bordroların imzasız olması nedeniyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.