Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2019/3054
Karar No: 2021/3612
Karar Tarihi: 02.11.2021

Danıştay 13. Daire 2019/3054 Esas 2021/3612 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/3054
Karar No:2021/3612

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Tasfiye Halinde … Seyahat ve Turizm Ltd. Şti.
Vekili : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Fonu (Fon)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, … Grubuna ait şirketlerden …Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş.'den olan alacağının tahsili istemiyle davalı idareye yapılan 20/07/2006 tarihli başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali ile bu borcun ödenmesi gerektiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı tarafından, personel taşıma hizmeti verdiği şirketten yargı kararıyla kesinleşen alacağını borçlu şirketin yönetim ve denetimine TMSF tarafından el konması sonrasında TMSF’nin 4389 ve 5411 sayılı Kanunlara dayanarak yaptığı müdahaleler nedeniyle tahsil edemediği, bu durumun Anayasa’nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında öngörülen mahkeme kararlarına uyma zorunluluğuna aykırılık teşkil ettiği, mülga 4389 sayılı Kanun’un usulsüz bankacılık işlemleri nedeniyle batan bankaların TMSF tarafından el konulması sonrasında kamu zararının karşılanmasını amaçladığı, el konulan Banka ile hiçbir ilgisi olmadığı ve böyle bir iddia da bulunmadığı hâlde kendisine bahsedilen Banka ile ilişkili gibi muamelede bulunulduğu, yasa ile kendisine takdir yetkisi verilen TMSF yönetiminin bu yetkisini üçüncü kişilerin mülkiyet hakkını ihlâl edecek biçimde keyfî olarak kullandığı, yargı kararlarının görmezden gelindiği, oluşan zararın Bankanın batmasına sebep olanlar yerine üçüncü kişilere yüklendiği, kendisi ile aynı statüde bulunan diğer bazı gerçek ve tüzel kişilere (Motorola, Nokia ve başvurucudan sonra borçlu firmanın servis taşıma işini üstlenen Ateş-Tur gibi) söz konusu borçlu şirketten olan alacaklarına istinaden ödeme yapıldığı hâlde kendisine ödeme yapılmadığı, borçlu şirketin kendisi tarafından önceden üzerine ihtiyati haciz konmuş mal varlıklarının ticari ve iktisadi bütünlük oluşturularak satıldığı, bu süreçte kendisine bir ödeme yapılmadığı, borçlu şirketin TMSF tarafından varlıkları satıldığı ve tasfiye edildiği için alacağını tahsil etme imkânının kalmadığı, en değerli alacağına kavuşamaması nedeniyle iflas ettiği, kanunla TMSF’nin devletin yargı ve icra organları üzerinde olağanüstü yetkilere tabi bir konuma yükseltildiği, 5411 sayılı Kanun hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek bakılan davanın açıldığı; davacının, borçlu şirketten olan, bankacılık faaliyetleriyle ilgisi bulunmayan ve tahsil etme aşamasına getirdiği alacağını tahsil etmesinin borçlu şirkete TMSF tarafından el konması sonrasında ilgili mevzuata dayanılarak ve geçmişte doğmuş borç-alacak ilişkilerinin yine geçmişte başlamış takip ve tahsil işlemlerine etkili şekilde bu mevzuat hükümleri uygulanarak yapılan müdahaleler ile engellendiği, borçlu şirketin tüm varlıklarının, TMSF tarafından başvurucunun sürece dâhil edilmeden satılarak elde edilen gelirin, geçmiş dönem borçlarını ödetme yetkisi olduğu hâlde bunlar ödenmeksizin tamamının diğer kamu alacakları ile TMSF’nin el konulan Banka kaynaklı alacaklarına karşılık olarak ayrıldığı, bu süreçte iyi niyetli üçüncü kişi olduğu anlaşılan davacının haklarının gözetilmeyerek alacağını tahsil etme imkânının ortadan kaldırılması ve devletin denetim ve gözetiminden sorumlu olduğu batan Banka nedeniyle oluşan banka zararının dolaylı olarak davacıya yüklenmesi nedenleriyle davacı aleyhine meydana getirilen hukuki belirsizlik gözönünde bulundurulduğunda, batan bankanın “kamu tarafından üstlenilen zararlarının karşılanması” şeklindeki kamu yararı amacıyla karşılaştırıldığında davacının üzerine aşırı bir yüke sebep olunduğu ve başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin davacı aleyhine bozulduğu kanaatine ulaşıldığından, dava konusu işlemin iptaline ve davacının tüm alacaklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline, davacının alacağına idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak alacağın tümünün idare tarafından hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nce davacının tüm alacaklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminin kabulüne ilişkin kısmının Dairemizin 08/05/2018 tarih ve E:2018/339,K:2018/1659 sayılı kararı ile bozulması üzerine bu kısımla ilgili bozma kararına uyularak verilen kararda; Anayasa Mahkemesi'nin 01/06/2016 tarihli ve 2013/865 başvuru numaralı kararında, "...Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlâl, başvurucunun alacağını tahsil etmesini engelleyen ve sonrasında borçlu şirketin 5411 sayılı Kanun’da düzenlenen, diğer kanunlarda öngörülenlerden farklı bir yöntemle TMSF’nin yetkili olduğu bir süreçte satışı ve tasfiyesi, elde edilen gelirin tamamının geçmiş dönem borçlarını ödetme yetkisi olduğu hâlde iyi niyetli üçüncü kişi olan başvurucunun mülkiyet hakkı gözetilmeksizin kamu alacaklarına ayrılması ile bu konuda başvurucunun açtığı davanın TMSF’nin sorumluluğu olmadığı gerekçesine dayanılarak reddedilmesinden kaynaklandığından, başvurucunun alacak miktarı ile diğer alacak miktarlarının kesinleştirilerek başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu alacakları ve diğer alacaklar arasında bir denge gözetilerek meydana gelen mağduriyetini hakkaniyete uygun telafi edecek şekilde yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları gereğince ihlâlin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın İstanbul 8. İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmesi gerekir." ifadelerine yer verildiği, Anayasa Mahkemesi'nin sözü edilen kararı dikkate alındığında, İdare Mahkemesi'nce, davalı idare tarafından, davacının alacak miktarı ile diğer alacak miktarlarının kesin olarak belirlenmesi, başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu alacakları ve diğer alacaklar arasında bir denge gözetilmesi ve davacının meydana gelen mağduriyetinin hakkaniyete uygun bir şekilde giderilmesini teminen değerlendirme yapılması gerektiği yönünde karar verilmesi gerekirken, davacının tüm alacaklarının davalı idareye başvurduğu 20/07/2006 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak ödenmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı, davacının alacak miktarının 1.814.027-TL olduğunu belirtecek şekilde hüküm kurulmasına ait istinaf başvurusunun kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun reddine, davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, … İdare Mahkemesi'nin … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararının "davacının alacağına idareye başvuru tarihi olan 20/07/2006 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak ve alacağın tümünün idare tarafından hesaplanarak davacıya ödenmesine" ilişkin kısmının kaldırılmasına, davacının alacağının ödenmesi gerektiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davanın sadece ihlâlin kaldırılarak zararın giderilmesine yönelik bir dava olduğu, Danıştay 13. Dairesi'nin önceki kararında direnme niteliğinde bir bozma kararı verdiği, yeni bir değerlendirme yapılmasının önceki kararı veren mahkeme ve hatta ihlâlde direnen davalı idarenin insafına bırakılmasının adalete aykırı olduğu, Anayasa Mahkemesi kararında devletin üstlendiği banka zararlarıyla hiçbir ilgisi olmayan iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olan davacının haklarının korunması gerektiğine hükmedildiği, söz konusu ihlâlin yeniden bir yargılamayı gerektirmediği, belirli olan zararın tazminine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, görülen davanın iptal davası olduğu, tam yargı davası niteliğinde olmadığı, Bankacılık Kanunu'nun 134. maddesinin 5. ve 8. fıkraları uyarınca değerlendirmenin Fon tarafından yapılması gerektiği, Fon'un da davacı gibi borçlu şirketin alacaklısı olduğu, yapılan satış sonrası düzenlenen sıra cetveli çerçevesinde Fon hesaplarına giren bir tutar olmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 02/11/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi