20. Hukuk Dairesi 2018/5205 E. , 2019/5895 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı ... Yönetimi, 10/08/2011 havale tarihli dilekçesi ile; .... köyünde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kadastro çalışmalarında orman alanlarının kısmî ilâna çıkartıldığı, .... köyü sınırları içinde bulunan, 101 ada 1 orman parselinin 119-137 nolu .... noktalarının çevrelediği poligon içinde kalan sahanın orman sınırı dışında bırakıldığı iddiasıyla bu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiştir.
Arazi kadastrosu sırasında 287 ada 1 parsel sayılı 18.306,44 m2 yüzölçümündeki taşınmaz vasıf ve malik hanesi boş bırakılarak davalı olarak tespit edilmiş ve mahkemeye gönderilmiştir.
Mahkemece tutanak zilyedleri davaya dahil edilerek yapılan yargılama sonucunda: davanın kısmen kabul kısmen reddine, fen bilirkişilerince ekli krokide (A) harfi ile gösterilen kısmın kadastro tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen taşınmazdan geriye kalan 13.077,60 m2"lik kısmın aynı ada ve parsel numarasıyla 1/4 hisse ile ... ve arkadaşları adına tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairemizin 2014/9285 – 2015/2016 E.-K. sayılı kararıyla “Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Çekişmeli taşınmazın Balcı köyü kadastro çalışma alanında üç yönden orman parseli ile çevrili olduğu, güney ve güneydoğu sınırının ise henüz kadastro çalışmaları yapılmayan Beşağıl köyü ile sınır olduğu, Beşağıl köyü ile sınır olan bu alanın da hava fotoğrafında koyu göründüğü ve memleket haritasında ise yeşilde kaldığı, bu nedenle çekişmeli taşınmazın orman içi açıklık olduğu anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2; Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarını herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval .... değerlendirilir (17/06/2004 tarih ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali)Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [Hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıkların kazanılamayacağı ilkesini içermektedir ve amacı orman bütünlüğünü korumaktır].
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [YHGK’nın 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20 - 665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
O halde; mahkemece, davanın kabulüne karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne, dava konusu .....köyü 287 ada 1 parsel nolu taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin iptaline, taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna ve kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp 13/07/2011 - 11/08/2011 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalı gerçek kişilerden onama harcı alınmasına yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine
15/10/2019 gününde oy birliği ile karar verildi.